Demir geniş yatağa boylu boyunca uzanmıştı. Oğluyla oynamaya o kadar dalmıştı ki Neva'nın banyodan çoktan çıktığını ve yarım bir gülüşle onları seyre daldığını çok geç fark etti.
İzlendiğini hissedip dönerken hala gülümsüyordu. Ancak genç kadına bakar bakmaz nefesi kesiliverdi. Arzuyla yutkunurken nemli bukleler halinde omuzlarına dökülen saçlarına göz gezdirdi bir süre. Dolgun göğüslerinin hemen altından genişleyerek devam eden kalın askılı elbisesi dizlerinin biraz altında bitiyordu. Lila renkli elbise inci gibi parlayan tenine müthiş yakışmıştı ve genç adamın içi yanıyordu.
Karısının yanına gitmek için çırpınan bedenine güçlükle hakim olmaya çalışırken "Saçını neden kurutmadın?" diye ilk aklına geleni söyledi hemen. "Banyoda saç kurutma makinesi vardı."
"Banyoda 'yok' yok zaten." Neva elinde olmadan manidar bir tonla konuşmuştu.
Demir, bir sorun geliyorum dediğinde anlamayacak kadar tecrübesiz bir adam değildi. Bu yüzden yavaşça uzandığı yataktan doğrulurken sadece tek kaşını kaldırmakla yetindi.
"Burası kimin odası..?" diye devam etti genç kadın. Madem başlamıştı bir kere... sonunu getirecek kadar da cesur olmalıydı. Ve artık Demir de korkudan her şeye evet diyen bir kadın olmadığını öğrenmeliydi.
Demir son hızla üzerine gelen sorunu göre göre "Benim." dedi. Sonra pişkin bir tavırla ekledi. "Neden?"
Neva cevap vermeye gerek bile görmeden sordu. "Biz niye senin odandayız, peki?" Genç kadın konuşurken gayet sakindi ancak bakışlarında şiddetlenmeye başlayan garip pırıltı bambaşka şeyler söylüyordu.
"Burası daha uygun olur diye düşündüm." diye cevap verdi umursamaz bir tavırla Demir.
"Eskiden kaldığım odanın nesi var ki? Ya da onun yanındakilerin..?"
"Benim odam daha geniş ve her türlü imkanı var. Burada daha rahat edersiniz diye düşündüm."
"Biz..?"
"Emir ve sen."
"Oğlan daha küçücük..."diye söylendi Neva. "İkimiz birlikte bir elbise dolabına bile sığabiliriz. Üstelik..."
"Ama eşyaları gelecek daha..." dedi Demir inatla. "Seninkileri de düşünürsek..."
"Düşünme..." diye adeta tısladı Neva. "Tüm evi taşımıyoruz ki biz." Alaycı bir tavırla güldü birden genç kadın. "Gerçi eşyalarımın hepsini taşısak bile burası dolmaz, o ayrı."
"O şerefsizlerin..." diye bağırdı genç adam. Ancak Neva hızla kaşlarını çatınca oğluna kısacık bakan Demir sesini alçaltarak devam etti. "O şerefsizlerin ne zaman yakayı ele vereceğini bilmiyoruz bile." İçinden 'umarım hemen açığa çıkacak kadar beceriksiz değillerdir' temennisini geçirirken aklı tüm hızıyla çalışıyordu.
Neva bir elini beline koyarak tehdit edercesine genç adama yaklaştı. "Bir çanta giysi, kalacak yeni bir yer bulana kadar bizi idare eder. Birkaç gün için tantanaya gerek yok."
Demir sabırla içini çekti. Aslında söylenecek çok şey vardı. Ancak daha en başından köprüleri yakmayacak kadar da akıllıydı. Üstelik köprü en ufak bir esintiyle yıkılacak kadar dayanıksızken... Ve kızgınken bile bu kadar tatlı olmayı başarabilen kadının önünde gittikçe denetimini kaybetmeye başlamışken...
"Burada esir değilsin Neva." diyebildi bir anda karışan aklını düzene koymaya çalışırken. "Mahsur da kalmadın... Niye rahat olmak varken kendini sıkıyorsun ki, anlamıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğuk Ateş - Neva (Tamamlandı)
BeletrieAyrı dünyaların insanlarıydılar. Ama kader farklı düşünüyordu...