İlk müdahale yapılmıştı, ekip yaralıyı taşımak için hazırdı. Ancak Sağır Reşit hıçkırıklara boğulan kızının elini bir türlü bırakmaya yanaşmıyordu.
"Gülperi Hanım." dedi hışırtılı bir sesle.
Demir'in koruyucu kalkan gibi üzerine kapandığı yerin biraz ötesinde minik gece çantasını gören Neva telaşla o tarafa doğru gittiğinde bu sesi duymuştu. Hakkında çok kötü şeyler söylenen adamın ölümcül bir yara aldığını biliyordu. Ancak ne olursa olsun kimsenin bu şekilde ölmeyi hak ettiğini de düşünmüyordu. Derin hırıltılı soluklara boğuk hıçkırıklar eklendiğinde içi cız etti birden. Önündeki hazin manzaraya baktığında Demir'le birlikte ölümden kıl payı kurtulduklarını daha da iyi anlıyordu. Şu anda yapabileceği hiçbir şey olmadığını da...
Çantasından telefonu çıkarıp arama tuşuna bastı. Kulaklarındaki çınlama hafiflemişti. Yine de her hareketinde belli belirsiz de olsa varlığını hatırlatıyordu. Üstelik kafası da hala karma karışıktı. Bir an önce düşüncelerini toplaması gerekiyordu. Hayatındaki belki de en zor dönemlerden birine girmek üzere olduğunu hissediyordu. Bakışları gelen arama sayısını gördüğünde 'İşte bu...' diye düşündü acımasızca. Şu anda gerçeklere ihtiyacı vardı. Kemal Bey'i aramalıydı. Onun o sakin, kendinden emin ve dürüst sesini duymaya ihtiyacı vardı. Parmağı numaranın üzerinde gezindiği an telefon titredi. Neva bir an için irkilmişti. Ancak aramayı kabul edip "Ben iyiyim." dediğinde farkında olmadan rahatlamıştı.
"Nerdesin..?" diye sordu Kemal. O da Neva gibi selam sabaha girmeye gerek görmemişti. Tam genç kadının tahmin ettiği gibi yaşlı adamın sesi karışık düşüncelerine iyi gelmişti.
"Bahçede..." dedi Neva. "Çantamı arıyordum... Şimdi Enis Bey'le..."
Kemal hızlıca araya girip "Geliyorum." diye söylendi. "Bekle beni..."
Neva "Ama..." derken hemen arkasından gelen hırıltılı sesle irkildi. Sağır Reşit yine "Gülperi Hanım..." diye sayıklamıştı. Karşı tarafın ne dediğini kaçıran Neva "Efendim..?" dedi kısık bir sesle. Yerde yatan adama dönerken Kemal "Bekle..." diyordu. "Tamam..." diye karşılık verdi sadece genç kadın. Farkında bile olmadan aramayı sonlandırırken küçük guruba doğru ilk adımını atmıştı bile...
Neden böyle yaptığı hakkında en ufak bir fikri dahi yoktu Neva'nın. Enis Bey bekliyordu. Diğer herkes de bekliyordu. Kaybedilecek bir dakikası bile yoktu. Oğlunu merak ediyordu. Ama duyduğu sesteki çaresizliği de görmezden gelemiyordu işte. Bu gece bu bahçede birbirlerine tamamen yabancı olmalarına rağmen ikisinin de tanıdığı birinin ölümcül hedefi olmuşlardı. Sağır Reşit'in ne istediğini öğrenmeden rahat edemeyeceğini de biliyordu, çağrıya cevap vermeden gidemeyeceğini de...
Küçük topluluğa neredeyse ulaştığı an kulağının hemen dibinde nefes nefese bir fısıltı duyup irkilerek döndü.
"Neva..." diyordu Enis. "Adam ölmek üzere... Başka bir yolunu buluruz."
"Ondan değil..." dedi genç kadın. Farkında bile olmadan sitemle bakmıştı yaşlı adama.
Neva'nın yüzüne yerleşen hüznü fark eden Enis oğlu için duyduğu endişeyi dile getirememişti. "Pekala..." diye kabullendi iç çekerek. "Ama çabuk olursan iyi olur. Ambulans hastaneye vardığında bizi orda göremezlerse merak edeceklerdir."
"Biliyorum ama..." dedi Neva. Ancak konuşması hırıltılı bir öksürükle kesilince çabucak yerdeki adama döndü.
Sağır Reşit salona girdiği andaki o kimseye metelik vermeyen gururlu halinden çok farklıydı. Göğsü ve karnı olduğu gibi kan içindeydi. Üzerinde yattığı çimenler tatlı yeşil rengini kaybetmiş, yer yer kızıl pırıltılar saçan siyah lekelere dönmüştü. Her iki koluna takılmış serumlardan damarlarına hızla sıvı pompalanmasına rağmen sanki her saniye biraz daha çöküyor gibi görünüyordu. Yüzünün neredeyse yarısını kaplayan oksijen maskesinin üzerinde yarı kapanmış gözleri hemen dibinde tüm bedeni sessiz hıçkırıklarla sarsılan gencecik kadına takılı kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğuk Ateş - Neva (Tamamlandı)
General FictionAyrı dünyaların insanlarıydılar. Ama kader farklı düşünüyordu...