Neva'nın acıyan bakışları altında Sündüz deliler gibi ağlıyordu. Yaklaşık on dakikadır salondaydı ve yemin üstüne yemin etmek haricinde pek dişe dokunur bir şey söylememişti.
"Vallahi.." diye hıçkırdı kıvranarak. "Ben onu Ahmet olarak tanıyordum. Tarcan olduğunu bilmiyordum. Onlar buraya geldiğinde ben köydeydim. Hasta anneme bakmak için izin almıştım biliyorsunuz... O yüzden de..." Oturtulduğu sandalyede huzursuzca kıpırdanırken hemen karşısındaki yarım daire şeklinde geniş oturma grubunda yerleşmiş insanlara tek tek baktı. Haberi aldığında torunuyla Aliye'nin odasında olan ve Senem'le birlikte salona inen Semanur'un sert bakışları ile karşılaşınca nedense gözlerini kaçırdı ve "Yemin ederim." dedi kekeleyerek. "Hem bilseydim onu yanıma yaklaştırır mıydım hiç? Her şeyi geçtim, beni iş sahibi yapan, koruyup kollayan, karnımı doyuran insanlara böyle bir şeyi nasıl yaparım? İnanın ki..."
"Tamam Sündüz, orasını anladık." dedi Enis Güney. Daha önce de birkaç kez araya girmeye çalışmış ancak pek de başarılı olamamıştı. "Onun Tarcan olduğunu bilmiyordun. O kısmı tamam da, eve gizlice girme konusunda seni nasıl ikna etti? Nasıl bir sebep gösterdi?"
"Ya da sen buna nasıl ve neden izin verdin?" diye sordu Demir. Oturduğu yerden öne doğru eğilmiş, garip bir nesneymiş gibi Sündüz'ü inceliyordu. "İçinde bulunduğumuz şartları biliyordun. Güvenlik konusunda ne kadar hassas olduğumuzu da... Hangi gerekçe bunları görmezden gelmene sebep olabilir ki?"
"Kötü bir niyeti olduğunu bilseydim..." dedi sızlanırcasına Sündüz. "Ama hiç düşünemedim işte. İş buldum dedi bana... O kadar mutlu olmuş ki beni görmek için sabahı bekleyemeyeceğini söyledi." Sonra Enis'e bakarak ekledi heyecanla. "Ben de ona geç saatte gelmen iyi olmaz dedim. Hem ilişkimizi kimse bilmediğinden de ana kapıya gelmesi iyi olmayacaktı. Ama o kadar ısrar etti ki... Benim de aklıma bahçedeki gizli kapı geldi birden..."
"Demek aklına gizli kapı geldi, öyle mi?" diye sorguladı Demir buz gibi bir sesle. "Dışarı çıkabilirdin ama bunun yerine sen tuttun adamı içeri aldın. Hatta bununla da yetinmedin bir de evin içine soktun, öyle mi?" İçin için öfkeyle yanan bakışlarını bir an bile kadından ayırmadan devam etti genç adam. "Peki söyler misin bana, nasıl oluyor da sevgilin evin içinde cirit atarken sen mışıl mışıl uyuyordun? Nasıl oluyor da o lanet olasıca elini kolunu sallaya sallaya tam da karımın bulunduğu odaya girebiliyor?"
Sündüz hıçkırmayı bırakıp böğürerek ağlamaya başladı birden. Ellerini yalvarırcasına Demir'e doğru uzatırken "Vallahi, nasıl oldu bilmiyorum." diye feryat etti. "Konuşmayı bitirince ben onu mahzenin kapısından uğurladım. Sonra da yatmaya gittim. Yemin ederim ki doğru söylüyorum." Ağlamaktan kızarmış gözlerini kendisini garip bakışlarla izleyen insanlara çevirirken "Vallahi benim hiçbir suçum yok." diye hıçkırdı. "O adam beni de kandırdı. Aylarca oynadı benimle..."
"Tarcan olduğunu öğrendiğinde niye hemen konuşmadın peki?" diye sordu Semih. "Niye hemen açıklamadın gerçeği..?"
"Çok korkmuştum." dedi hemen Sündüz. "O kadar korktum ki sesimi bile çıkaramadım. Bana inanmazsınız diye..." Yanaklarını silerken gürültüyle burnunu çekti kadın. "Yemin ederim ki ben onu Ahmet diye biliyordum." Yalvaran bakışları Yazgül'e takılırken yine hıçkırdı. "Sana doğru dürüst tanıştıracaktım ama işsiz olduğu için beğenmezsin diye..."
"İşsizdi demek." diye atıldı Yazgül. Yüzünde bariz bir tiksinti ifadesiyle bakıyordu çocukluk arkadaşına. "O halde söyler misin bana, madem işsizdi altındaki o lüks arabaya nasıl sahip olabildi?"
Birden irkilen Sündüz renkten renge girerken kekeledi. "Ne... ne arabası?" diye sordu gözlerini kaçırırken.
"Ah hadi, yapma bunu..." dedi Yazgül. "Sizi gördüğüm gün o kadar uzaktan ben bile fark etmiştim bindiği arabayı. Senin gözünden mi kaçacaktı? Hem de o kadar yakındayken."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğuk Ateş - Neva (Tamamlandı)
Ficción GeneralAyrı dünyaların insanlarıydılar. Ama kader farklı düşünüyordu...