Neva, son derginin son sayfasını yorgun bir tavırla kapattığında saat neredeyse bire geliyordu. Biri gelip bilmem kaçıncı sayfada hangi fotoğraf var diye sorsa anında cevaplayacak kadar ezberlemişti artık.
Ancak biri gelip de ne düşünüyorsun diye sorsa söyleyebilecek anlamlı tek bir kelime dahi çıkarabileceğini zannetmiyordu. Garip, yabancı ve karmakarışık düşünceler kafasında başıboş dolaşıyor ve gittikçe daha da rahatsız edici olmaya başlıyordu.
Ensesinden kalkan zonklayıcı bir ağrı şakaklarına doğru yayılmıştı. Parmak uçlarıyla hafifçe masaj yaparak baskıyı azaltmaya çalıştı ancak ağrı inatçı çıktı.
Kulübe gittikçe ısınıyordu. Boğucu havanın da baş ağrısına pek bir faydası olmuyordu doğrusu.
Masajı ensesine doğru kaydırırken çaresiz gözlerle havayı kontrol etti. Tek değişen kar tanelerinin savrulduğu yöndü. Ne rüzgarın şiddetinde ne de yağan karın yoğunluğunda umutlandıracak yeni bir şey yoktu.
İki yıl gibi gelen bu iki günlük hapis hayatı, zihnini istila eden yepyeni düşüncelerinin etkisiyle sabrının sınırlarını zorluyor, genç kızı nefessiz bırakıyordu.
Gözlerini pencereden kopararak hızla arkasını döndü ve odayı incelemeye başladı. Farklı ne yapabilirdi? Yeni bir meşguliyete acilen ihtiyacı vardı yoksa kendini tutamayıp çığlık çığlığa bağıracaktı.
Sigara paketlerini yaktığı için hafif bir pişmanlık duymuyor değildi aslında. Şu anda bir tanesini parmaklarının arasında çevirmenin ve derin bir nefes çekmenin hazzını özlemle hatırlıyordu. Üstelik sigaralar gittiği halde içki şişelerinin hala tezgahın üstünden sırıtması da sinirlerini yıpratmıyor değildi.
Gerginliğe dayanamayıp camı açtı ve derin derin nefes almaya başladı. İyi gelmişti... çok iyi gelmişti. Daha önce diş bilediği soğuk rüzgar, şimdi genç kızı kendine getiriyor, temiz dağ havası üzerine uçuşan kar taneleriyle bedenine akıyordu.
Bir süre bu sarhoş edici ferahlığın tadını çıkardı. İstenmeyen düşünceler karışık zihninden yorgun ayaklarına doğru ilerlerken rahatlayarak gözlerini kapadı. Halinden o kadar memnundu ki pencereyi kapatmak çok zor geldi. Ancak hem üşümeye başlamış hem de odanın ısısı iyice azalmıştı.
Kollarıyla kendini sararak odayı tekrar incelemeye başladı. Bakışları yatağının üstünde kıvrılmış yatan Demir'e kaydığında ise inlememek için dudağını ısırmak zorunda kaldı. Camı açmıştı ve adam üstü açık uyuyordu. Yani hoş geldin öksürük ve aksırık ve... huysuz hasta.
Aferin sana diye kendi kendine söylenerek yatağa yöneldi. Adamın sağlam hali bütün dünyasını alt üst etmişti. Bir de hastalanırsa... Yandı gülüm keten helva!
Sessizce yorganı genç adamın üzerine örtmeye çalışırken Demir kıpırdandı. "Ne..?'' Sesi uykulu çıkıyordu.
"Üstünü örttüm... Uyu sen.'' diye fısıldadı telaşla genç kız.
"Tamam.'' Kocaman esneyerek yorganına iyice sarıldı genç adam.
Neva bir süre kıpırdamadan oturdu ve genç adamın iyice dalmasını bekledi. Uyanıp da etrafında dolaşmasını çekecek halde değildi şu anda. Özellikle düşüncelerini yeni yeni toparlamışken...
En az on beş dakika sabırla bekledikten sonra ayağa fırlayıp kileri keşfe çıktı. Bu akşamki menü konserve taze fasulye olacaktı. Ekmek hamuru için un kutusunu yüklendi ve geri döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğuk Ateş - Neva (Tamamlandı)
Fiction généraleAyrı dünyaların insanlarıydılar. Ama kader farklı düşünüyordu...