"Hadi durma, saldır." dedi Tubalcain
Hızla atıldım ve sopamı savurdum. Gerçekten hızlanmıştım. Ama hareketlerim üzerinde tam kontrolüm yoktu. Sadece düz bir hat üzerinde koşarsam hızımı sergileyebilirdim. Bu hıza alışmak zaman alacaktı, lakin alıştığımda güç artışı muazzam olacaktı.
"Saldırdığın an benim ne yapacağımı bilmelisin, aksi takdirde sadece dayak yersin." dedi ve üstüme koşup sopayı savurdu. Çok hızlıydı. Ancak ilk gördüğümde ışınlanıyor sanmıştım. Şimdi açıkça koştuğunu anlayabiliyordum.
Sopayı kafama savurdu. Ancak sadece 1 vuruş yaptı. Eskisi gibi 1 saniyeden kısa bir sürede yüzlerce savuruş değil. Anlaşılan dayak faslı gerçekten bitmişti.
Hızla gelen saldırıyı sopamla engellemeye çalıştım. Lakin Tubalcain çok hızlıydı.
Ben üstüne gitmeye çalıştıkça geri düşüyordum. Art arda darbeler yapmaya başladım. O da her darbemi karşılıyor, arada bir kafama geçiriyordu. Acısa da hareketlerimi bir gram etkilemiyordu. Eskiden olsa bu 1 vuruşta yere yığılırdım.
"Bütün vücudumu gözlemle, yaptığım her hareketin öncesinde bir belirti vermem gerek. Herkes verir. Bunu istemsiz yaparız."
Dediklerini duyunca uygulamaya çalıştım. Ama durmadan karşılıklı darbe alışverişi yapıyorduk. Savaşa odaklanırken vücudunu gözlemlemek çok zordu. İlk başta omzuna baktım. Her savuruşun başlangıcında çok küçük bir miktar öne çıkıyordu. Bu gördüğüm ilk belirtiydi. Zaten başka da bulamadım.
Tubalcain savaşırken bile asildi. Dimdik durur, fincanından bir damla çay dökülmezdi. Arada da çayını içer, bu sırada sopayı savurmaya devam ederdi. Hayran olmadan edemiyordum bu adama. Yaptığı her hareket çok asil olsa da büyük bir baskı içeriyor, bunu başarması da beni bir hayli etkiliyordu.
Omzu kıpırdadığı an ben de savuruşu yaptım. Ama nereden geleceğini çözemiyordum. Omzu hep aynı hareketi yapıyordu.
"Daha iyi bak, gözlemle. Savaşırken rakibinin tüm zayıflıklarını kullanmalısın. Sana herkeste olan bir zayıflığı öğretiyorum: Belirtiler. Bir şeyi yapmadan önce belirtiler veririz. Kılıç savrulmadan önce parmaklar sıkılır, omuzda bir hareket olur, bilek savrulan tarafa doğru döner."
Uzun bir süre inceledim. Hala savuruşları yapıyor, ancak hepsinde engelleniyordum. Parmaklarında bir hareket göremedim. Ancak bileklerinde ve omuzlarında ufak hareketler vardı. Bunlar o kadar ufaktı ki hareketleri sezemiyordum.
"Daha hareket başlamadan ne yapacağımı anlayabilmen gerek."
"İyi de çok az belirti veriyorsun. Bunlarla tahmin edemem."
"Sadece gözlemle, savaş sırasında gözlemlemek için her zaman vaktin vardır. Bir savuruşu yaparken adamın tüm vücuduna bakabilmelisin. Ayağındaki en ufak sekme seni galibiyete götürür."
"Sen de zayıflık yok ki..."
"İyi o zaman, beni yenersen herkesi yenersin."
....
1 ay boyunca bu eğitimi yaptık. Uyumama bile izin vermiyor. Çok yorulursam 15 dakika ancak...
Olayı kavradım gibi. Her türlü ayak ve bilek hareketine göre savuruşun nereden geleceğini anlayabiliyorum. Ancak hala yeterli değil. Sadece anlıyorum, ona yetişemiyorum.
"Rakibinin belirtilerini çözebilmeli, ona göre saldırmalısın. Bu zaman sürecinde kendi belirtilerini de silebilmelisin."
"Ben daha seninkileri zor görüyorum. Bir de kendiminkilerle mi uğraşacağım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hila'nın Kulesi
Fantasy"Hila'nın Kulesine evrenin dört bir yanından varlıklar tırmanır. Bunların arasında her türlü canlı ve evrenin en iyi dahileri de yer alır. Ben ise adı sanı duyulmamış bir gezegendeki basit bir köylüyüm. Hila'nın Kulesine tırmanmak benim neyime öyle...