"Sernis! Yavaşla!" diye bağırdı, keçi kafalı insan Kusartes. Ancak cüce Sernis "Saldırın, saldırın, saldırın!" diye kükremeye devam ediyordu. Bu sırada da kendinden büyük gürzünü savurmaya devam ediyordu, kullandığı büyü teknikleri eşliğinde.
"Kusartes, 5'imiz de yeşil çınarın korumasına sahibiz!" dedi 8 kollu, Zorksse isimli dev. "Sernisle birlikte ilerleyelim!"
Kusartes bir çığlık atıp çaresizliğini vücudundan attı, ardından "Rwesh, Teea, ilerliyoruz!" diye bağırdı. O kadar çok ses vardı ki bağırmadan iletişim sadece yazarak sağlanabilirdi.
4 ön hat savaşçısı, silahlarını arzuyla sallayıp bağıra bağıra koştular. Etrafı askerlerle çevrili Sernis'in yanına geldiklerinde sırtlarını birbirlerine verip bir daire oluşturdular.
Sernis nefes nefese halde gürzünü yere saplayıp tutundu. Bağırmak onu şevklendiriyordu, bağırmayı kestiği anda da biriktirdiği tüm yorgunluğu yaşıyordu. Orta hatta bulunan 100 askerden yarısı 5'linin etrafını çevirdiğinde Sernis hala hızlı hızlı soluyordu. Diğer yarısı da 17 kişilik savunma hattına saldırmakla meşguldü.
"Ne yapacağız, Kusartes! Ne yapacağız, ne yapacağız, ne yapacağız!"
"Sernis! Dalga mı geçiyorsun benimle! Senin yüzünden 50 kişinin arasına düştük!"
Düşman askerleri kendilerini toplamış, atılmak için pozisyon alıyorlardı.
Teea isimli, dinozora benzeyen insan birden gülmeye başladı. "50 kişi mi?" dedi hala gülmeye devam ederken. "Kişi başı 10 eleman düşüyor." Gülüşünü kuvvetlendirip büyük bir kahkaha patlattı, sonra da birden ciddileşip bağırmaya başladı. "Sadece 10 kişiyi haklayacaksınız! Ne sızlanıp duruyorsunuz! Kumarbaz size zırh ve güç sağladı! Size değer verdi! Hala geri çekilmeyi düşünüyorsanız hemen gidebilirsiniz! Sizin hedeflerinizi ben öldürebilirim!"
Bir gülüş duyuldu 5'linin arasından. "Kim geri çekilmek istediğimi söyledi!" diye devam etti sonra da. "Sadece cepheden uzakta savaşmanın mantıksız olduğunu söyledim!"
"Hıh! Korkaksın, Kusartes! Korkak, korkak, korkak!"
Sadece bir anda 50 kişilik ordu 5'linin üstüne çöktü. İlk duyulan ses, Sernis'in "Saldırın, saldırın, saldırın!" üçlemesiydi. Sonrasında metallerin birbirine çarptığında oluşan çınlamalar, büyücülerin gönderdiği tekniklerin çıkardığı patlama sesleri ve okların vınlamaları duyuldu. Çıkan oklar ve büyülerin hepsi rakip takımın gönderdikleriydi. O kadar arkadaydılar ki 4 okçu 5'liye yardım etmek istese sadece o cepheye odaklanması gerecekti. Bu da savunma hattının zayıflamasına sebep olacaktı.
"Hira! Bize değil, Sernis'e odaklan!"
"Ama..." diye çıkıştı Hira.
"Savunma hattı tek taraftan saldırıya uğruyor, Kumarbazın sağladığı destekle burayı tutabiliriz. 17'ye 50 hiç de kötü bir rakam değil."
"Zaten 6. takımın hepsi..."
"Biliyorum. Sadece Sernis'e yardım et. Etraflarını çevirdiler, onları korumana ihtiyaçları var."
Bu sırada Hira'nın eli titriyordu. 17'ye 50 gibi bir rakam kötü değildi, evet, açıkça karşı taraf için kötü değildi! Gözünden 1 damla yaş süzüldü ve yayını güçlükle gerdi, elleri büyük bir hızla titriyordu. "Dikkatli ol, Sato!"
Sato arkasına dönmedi. Ancak yüzündeki geniş gülümseme görülebiliyordu. Böyle bir savaşın ortasında sadece 2 kişi gülebilirdi; ya bir deli olacaktın, ya da bir aşık. Sato'nun hangisi olduğunu, gülüşünü gören herkes söyleyebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hila'nın Kulesi
Fantasy"Hila'nın Kulesine evrenin dört bir yanından varlıklar tırmanır. Bunların arasında her türlü canlı ve evrenin en iyi dahileri de yer alır. Ben ise adı sanı duyulmamış bir gezegendeki basit bir köylüyüm. Hila'nın Kulesine tırmanmak benim neyime öyle...