"Karias nerede? Ölmedi değil mi?" diye sordu köyün yaşlılarından biri.
"Garibim çok çalıştı kule için, çok ta hevesliydi giderken." dedi yaşlı suratını, beyaz saçlarını örerek ön plana çıkaran Marie Teyze.
"Yok, yok, ölmedi. Hatta çok güçlü oldu, bizden çok daha güçlü." dedi Ahmet abi grup sözcüsü gibi.
"Söyle 3 ay sonra gelsin, o kadar başımızın etini yedi. Şimdi kuleye tırmanınca bizi unuttu." dedi Marie Teyze gülerek.
"Matt Amcan seni bekliyor, deyin Karias'a. Her yıl bana zorla yaptırdığı elma turtasını da hazırlayacakmış." dedi Marie Teyzenin yanındaki kambur adam.
"Söyleriz, söyleriz, şimdi savaşıyor olmalı."
"Kiminle savaşıyor? Kendini çok zorlamasa bari." dedi Marie Teyze endişeyle.
"Kat boss'uyla." dedi Ahmet abi gülümseyerek. Sağındaki Hasan abi ve solundaki Muhammet abi de gülümsemeye başladı bu söz üzerine. "Şimdi izin verin, biraz dinlenelim."
-----------------------------------------------
Melany, Aris ve evcillerimi farklı gruplar oluşturarak 11.kat şehirlerindeki av bölgelerine saldım. Ahmet abiler de 1 günlüğüne tekrar köye gitmişlerdi. Onlar da zaten hep 3 kişi avlanırlardı.
Yanımda Misfhe ile boss kapılarından birine gittim. Geçen seferkinin aksine 6 takım oradaydı. Hepsi de Maastia klanındandı. İçlerinde 10.katta bana saldıranlardan Tyler da vardı. Bu Tyler 70 potansiyele sahipti ve hatırladığım kadarıyla Maastia klanının 3 ana öğrencisinden biriydi.
"Bunların hepsi Maastia klanından. Oldukça köklü bir klan. Bildiğim kadarıyla sistemlerinde sıralama olarak en tepede Veliaht Prens var, ondan sonra oturum öğrencisi, ondan sonra da ana öğrencileri, en düşük ve en çok olan da sıradan öğrenciler." dedi, sonra da elini kaldırarak 2 kişi gösterdi. "Bu ikisi de ana öğrenci. Soldaki Tyler, okçu; sağdaki Christ, mızrak kullanıcısı." diye açıkladı Misfhe.
Bunlarla uğraşmak istemiyordum, ama bir başka şehre gidip oradan boss bölgesine tekrar yürümem gerekliydi. İçimden bir ses bunu yapmam gerektiğini söylüyordu, ama bunu hızlı yapmam gerekliydi. Ve bunu yapsam da orada da 6 takım olabilirdi. Zaten Maastia klanıyla düşmandım, şimdi geri adım atmak gereksizdi.
Boss savaşına sadece 6 takım girebilirdi. Eğer 6'dan daha fazla takım girmek isterse orman kanunları işliyordu. İçeri girenlerden geriye 6 takım kaldığında ancak boss ortaya çıkardı.
Onlara yaklaştıkça Tyler beni fark etti, ancak bakmakla yetindi.
"Her ne kadar söyleyeceklerimi dinlemeyeceğinizi bilsem de uyarıyorum, geri çekilin. Bu boss savaşına sadece bizim girmemiz gerekli." diye bağırdım.
Bunları duydukları an 60 kişinin hepsi gülmeye başladı. Sadece Tyler gülmeden ciddi bir ifadeyle bana bakıyordu.
"Bakın, bu boss savaşına tek başıma girmeliyim. Ve inanın bana, hepinizi öldürebilirim." dedim sakince.
Tyler'ın yanında duran diğer ana öğrenci, yani Christ öne çıkarak "Emin misin?" dedi alaycı bir gülümsemeyle.
"Kumarbaz adını duydun mu? Yeryüzünün Yüce Kaplan Klanı'nın Veliaht Prensi'ni öldüren kişi, işte o benim! Ölecek olanlardan bir diğeri sen olmak istemiyorsan geri çekilmeni tavsiye ederim!"
Bakışlarındaki alay bir anlığına düşer gibi oldu, ancak sonra geri kazandı. "Hahahahah. Ne kadar da komik bir şaka!" dedi. Daha da devam edecekti ki durdu ve Tyler'a baktı. Sonra da bileğindeki Xavi'ye bir şeyler fısıldadı. Evet, Tyler onu uyarıyordu. Beni öldürebilmişlerdi, ancak bunu benim hata yapmam ve Victor'un tekniği sayesinde yapabilmişlerdi. Şimdi ne Victor vardı etrafta, ne de eski ben vardı karşılarında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hila'nın Kulesi
Fantasy"Hila'nın Kulesine evrenin dört bir yanından varlıklar tırmanır. Bunların arasında her türlü canlı ve evrenin en iyi dahileri de yer alır. Ben ise adı sanı duyulmamış bir gezegendeki basit bir köylüyüm. Hila'nın Kulesine tırmanmak benim neyime öyle...