"Fazla ümitlenme. Şansına bağlı her şey.""Tamam, biliyorum."
Koridordan çıkıp goblinlerin en başta toplandığı odaya girdim. Kenarda bir sandık buldum. Fazla büyük değildi. Tabi Samiel'in sözlerini unutturacak kadar büyüktü gözümde.
Gördüğüm gibi koştum. Direkt olarak açtım. Açtığımda büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. İçinde bir tane sikke vardı. Bir tarafı altın, diğer tarafı gümüştü.
Sikke fena değilmiş aslında. Ne güzel, artık yazı tura atabilirim!
"Ohohohoh, fazla ümitlenme demiştim. Yeraltı dünyasına gitmek için kayıkçıya verirsin artık. Ohohohoho"
"Değerlendir!"
[K'nın sikkesi] = Kharon'un geçiş ücreti olarak aldığı sikkelerden biri.
"Oha, ciddi ciddi sikke Kharon'unmuş." dedi Samiel. Bir şey anlamadım dediğinden.
"Kharon kim ya?"
"Yeraltı dünyasına, yani Hades'in ülkesine ulaşmak için bir ırmaktan geçmen gerekir. Bunu da Ölülerin Kayıkçısı Kharon yapar. Bunun karşılığını da her daim sikkeyle alır."
"Vaaay, güzel hikaye."
"Kim bilir, belki kulenin içinde bir 'yeraltı dünyası' vardır. Ve oranın da bir kayıkçı Kharon'u."
"Kulenin en tepesine çıkacağım zaten Samiel. O sırada bakarız; var mı, yok mu?"
Samiel ciddi bir şekilde sordu. Ben de anlamadım. Ciddiyetini sadece bir şey öğretirken kavuşurdu. Şimdi ise sanki beni sorguluyordu. Şaşırmış gibiydi halime.
"Kulenin en tepesine ulaşacağına nasıl emin olabiliyorsun? Nice dahiler, nice yüksek potansiyele ve iyi arkaplana sahip kişiler becerememişken sen nasıl başaracaksın bunu?"
"Nasıl olduğunu bilmiyorum. Sadece yapacağım. Bu kadar basit."
"Bu... bunu nasıl bu kadar kolay söyleyebilirsin?"
"Kolay söylediğimi mi düşünüyorsun? Ben bunu her gün kendime söyledim. Kule benim tek düşüncemdi. Tek amacım tepesine ulaşmak olmuştu yıllar önce... Ben 6 yıl boyunca bunun için hazırlandım. Sen beni küçük görüyorsun ya, ben kendimin daha da aşağıda olduğunu biliyorum. İşte bu yüzden her gün 'tepeye ulaşacağım' diyorum. Ve bundan eminim de. O dilek hakkını kazanacağım... Sonuçta ben bile kendime inanmazken, kardeşim... bulutların üstünden beni izlerken... o nasıl dirileceğine emin olsun ha?"
"Sadece inanmakla olacak şey mi bu?"
"Sadece inanmak mı? Sence sadece kendime inanıyorum, öyle mi? 3 ay boyunca Slime Kral'ı evcilleştirmekle uğraşan şeyin azim değil 'kendine inanç' olduğunu mu düşünüyorsun? Habire yeni bir şey bulmaya çalışmamın, etrafa tükürüp yeni savaş teknikleri aramamın sebebi inanç değildi. Durmadan kendime evcil almaya çalışmamın, Aleksey'e, Demirciye mesaj atmaya çalışmamın sebebi de inanç değildi. Aksine yeteneksizliğimdi. Bunu gidermek için herkesin yardımı lazım. Potansiyeli 3 olan bir fare de buna dahil. Kulenin tepesine tırmanacağım Samiel, ister inan ister inanma."
Derin bir sessizlik oluştu. Bu sessizliği Samiel bozdu.
"Ben Drea denilen bir gezegeni fethetmiş olan suikastçi klanında doğdum. Hatta en iyisiydim. En iyi ögretmenler tarafından eğitildim, en iyi kaynaklar her zaman emrimdeydi. 1000.kata kadar durmadan tırmandım. Beni durduracak bir tane canavar çıkmadı. Kendime bir takım kurmuştum. Hepsi kendi rollerinin en iyilerindendi. Can dostum olmuşlardı. Tam 1000.katın Boss'unu yendigimizde bir büyü kitabı düştü. 'Gözlem ve değerlendirme.' Bu teknik benim gibi dahi bir Suikastçının ellerinde bir canavara dönüştü. Rakibimin tüm yeteneklerine bakıyor, yenebildigim takdirde hızla öldürüyordum. Kat tırmanmaya başladıkça bu tekniğin namı duyuldu. Herkes onu çalmak için peşime düştü. Ama başaramadılar. Sonuçta bir suikastçı olarak gizlenmede ve sinsilikte ustaydım. Sonra kendi klanım bile peşimden adam gönderdi. Bu tekniği vermemi istediler. Klana bağışlamamı söylediler. Ben de reddettim. Tabi bundan memnun kalmadılar. Bütün elit üyelerini üstüme saldılar. Bunlar elit olsa da ben daha iyiydim. Tekniğim sağolsun bütün özelliklerini bildiğimden hiçbir avantajları kalmıyordu. Gerisi sadece avdı. Kaç tanesini öldürdüğümü hatırlamıyorum bile. Her sıkıntının üstesinden geldim. Ta ki... 1221'inci kata kadar. Orada... tüm takım arkadaşlarım... can dostum dediğim, kendimden çok sevdiğim insanlar tarafından ihanete uğradım. Ölüceğimi anladığımda hepsine lanet okudum ve kitabımı yok ettim. Tabi bu zihnin içinde aynısı vardı. Yani ben ölürsem teknik te yok olcaktı. Beni kurtarmaya çalıştılar. Hemen iksirlerini çıkarttılar. Kanamam vardı, durmadan canım azalıyordu. Yani yardım ellerini kabul edip, tekniği onlara verebilirdim. Böylece yaşardım. Ama yaşamak için sebebim yoktu. Bütün arkadaşlarım, ailem, hepsi beni arkamdan bıçaklamıştı. Ne iksirlerini aldım, ne de söyledikleri tatlı sözleri dinledim. Ölmek kurtuluşumdu. Vazgeçebilir, böylece acımdan kurtulurdum. Ben de öyle yaptım. Nefretimi yüzlerine kustum, lanetimi üstlerine saldım. Ardından da ölümü tattım... Yani anlayacağın bende seninki gibi ne bir azim vardı, ne de bir hırs. Hiç ihtiyacım olmamıştı çünkü. Ben göklerin sevilen çocuğuydum. En iyi potansiyele ve yüksek bir şansa sahiptim. Elde ettiğim hazineleri duysan aklın hayalin durur... Aslında kuleye neden tırmandığımı bile bilmiyorum. Dilek hakkını alsaydım ne isterdim, onu da bilmiyorum. Ben sadece tırmanmıştım. Çünkü hayattan başka bir isteğim yoktu. İstediğim anında sağlanıyordu. Sonuçta ben koca bir gezegene hakim olan suikastçı klanının en büyük dahisiydim. Gezegende benden önemli bir insan yoktu. Kadın, iyi bir yemek, şarap, eğlence... ne dilersem zaten gerçek oluyordu. Dilek hakkı benim için fazlasıyla kullanışsızdı. Ama klan öyle istiyordu. "Tırmanmanlısın" diyorlardı. Belki de onlar bile neden tırmanmamı istediklerini bilmiyorlardı.... Dediklerim için üzgünüm. Sadece hırs ve azim nedir onu bilmiyorum. Sende gördükçe de şaşıyorum... Belki de tepeye ulaşması gereken kişi bir dahi değildir. Çıkması gereken kişi, bir amacı olan basit bir köylüdür."
Sustum. Edecek tek kelimem yoktu. Samiel'in hikayesini imrenerek dinlemiştim. 1000. Kata kadar hiç zorlanmadan çıkmıştı. Peki Karias ne yapıyordu? 3. Kattaki bir canavarın zayıf noktası var mı diye araştırmaya çalışıyordu!
(Anlaşılmayan bir şey olursa yorumlarda sorabilir, veya mesaj atabilirsiniz. Zevkle cevaplarım.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hila'nın Kulesi
Fantasia"Hila'nın Kulesine evrenin dört bir yanından varlıklar tırmanır. Bunların arasında her türlü canlı ve evrenin en iyi dahileri de yer alır. Ben ise adı sanı duyulmamış bir gezegendeki basit bir köylüyüm. Hila'nın Kulesine tırmanmak benim neyime öyle...