71- Savaş Dizilimi

1.9K 207 39
                                    

İyi bir komutan nasıl olur? Mükemmel bir strateji yeteneği ile mi? Elbette strateji yeteneğine sahip olmalı, ancak asıl istenen askerlerinin duygularına sahip olabilme yeteneği, o duyguları kendininmiş gibi yönetebilmeli. En azından delilerden oluşan bir orduyu ancak bu şekilde yönetebilirdim. Şuan emrimde benim için ölebilecek 100 kişi vardı, ama onları dümdüz ölüme de gönderemezdim.

Karnımdaki yara biraz olsun iyileştiğinde kenara, bir yükseltinin üstüne çıktım. "Dövüşün. Kimle ya da kaç kişiyle dövüştüğünüzün önemi yok, sadece ölmeyin ve tüm gücünüzü kullanın."

Basit bir emirdi, ancak hepsinin hiç yadırgamadan birbirine saldırmasını da beklemiyordum. Savaşıp durdular, ellerindeki her tekniği kullandılar. Kan döküldü, herkes yorgunluktan öldü. Yine de gerçek manada ölen kimse olmadı.

"Kesseth 6.takımın lideri olacak. Surna, İlke, Tedefs, Melody, Poe, Orneth, Youth, Zenther ve Kuyes 6.takımdasınız. 7.takım'ın lideri de..." diye 10 takıma ayırdım herkesi. Bu sırada birkaç itiraz da oldu.

"Ben Kesseth'den daha güçlüyüm. Neden takım lideri ben değilim?" dedi Zenther denen iri kıyım, pazılı bir adam.

"Kesseth'in muhakeme yeteneği çok daha yüksek. Sen sadece savaşta iyisin, o ise olayı değerlendirmede iyi." deyince sustu.

"Şimdi beni iyi dinleyin. 10 takımın hepsi benim dediklerime uyacak, Kouhei ise 10.takımın liderliğinde destek sunacak. Şifacı da 10.takımda olduğundan her kim 10.takımla birleşirse işini çabuk tutmaya çalışsın, diğer birliklerin de yardıma ihtiyacı olacak sonuçta. Drea ise en arkada olacak. Eğer Drea bir yere gelirse, hemen geri çekilin ve Kouhei'nin yanına gidin. Ben ise her yerde olacağım."

Benim seviyem çok düşüktü, bu yüzden sahip olduğum hız ve yüksek kılıç tekniğiyle bile ancak savaşabilirdim. Tabi tek bir darbe yersem olür, veya canımın büyük kısmını kaybederdim. Zaten savaşmadan da savaşabilmemi sağlayacak bir tekniğe sahiptim. "Eğer etrafınızda uçuşan çiçek veya ağaç yaprakları görürseniz onlara ayak uydurun. Unutmayın ki Siyah Gül, ölüm demektir." Bir süre durakladım. İlk kez böyle bir savaşa giriyorlardı. Evet Tiran Klanı için savaşlara katılmışlardı, ancak bu savaşlarda ön hattan yollanıp ölüme terk edilmişlerdi. Planlı bir savaş gerçekten zorlayacaktı onları. "Şimdi, arkadaşlarım, gidin ve dinlenin. Yarın, ilk savaşımıza gireceğiz."

100 kişi, sanki savaşı çoktan kazanmışız gibi bir savaş çığlığı patlattı. Ardından da binadan ayrılmaya başladılar. "Drea, birkaç dakika benimle gelir misin? Söylemek istediklerim var da sana." diyerek Drea'yı durdurdum.

Kouhei de dahil herkes çıkınca "Ne söyleyecektiniz, Kumarbaz bey?" diye sordu Drea.

"Kafa sallamanı kesmeni istiyorum." dedim.

Bakışlarını kaçırdı ve "Olmaz." dedi. "Laneti engelleyen tek şey bu."

Dediği lanet kimileri için nimet sayılabilirdi. Ancak Drea için gerçek bir lanetti. Savaşmak yerine ölmeyi yeğlerdi. Kouhei'nin dediğine göre öyle bir güç artışı elde ediyormuş ki, 300 civarında bir seviyeye sahip 70 potansiyel sahibi şeytan klan lideri bile Drea'yı durduramamıştı zamanında. Seviyesini nasıl arttırdığı ise hala bilinmiyordu. Eğer savaşmaktan hoşlanmıyorsa seviyesini nasıl arttırmıştı ki? Belki de savaşmıştı ama bu güçle tüm canavarları, aynı zamanda da diğer tırmanıcıları öldürmüştü. Yine de bu patlayıcı güç artışı efsanevi bir kozdu. Diğer delilerim de güçlüydü, 200 seviyelerine ulaşanlar bile vardı. Benim gücümle de birleşirlerse komutanın bahsettiği adamlarla savaşabilirlerdi. Kouhei'nin takımı da bunlara destek çıkarsa büyük bir kuvvete ulaşacaktık. Ama işler kötüleşir, hani olur da bu güç yetmezse tek şansımız Drea olacak.

"Kafa sallamayı kes, Drea. Hiçbir şey olmayacak, sana söz veriyorum."

"Kumarbaz bey, kafa sallayarak savaşırsam şeytana dönüşmem." dedi Drea hala bana bakmayarak. "Şeytan formumu kesinlikle kontrol edemiyorum. Gördüğüm herkese saldırıyorum. Eğer bir daha dostlarımı öldürürsem kendime gelemem." Bana baktı. "Lütfen, Kumarbaz bey, izin verin."

Başımı 2 yana salladım. Bunu ona yapamazdım. "Peki." dedim. "Savaş düzenini tekrar değiştirelim. Sen de Kouhei'nin takımına geç."

Minnet dolu bir ifadeyle bana baktı. "Teşekkür ederim, Kumarbaz bey." deyip ayrıldı yanımdan.

Komutanın birlikleri şu anda savaşıyor olmalıydı. Ama çokta umurumda değildi. Duygusuz gerzeğin tekiydi sonuçta. Biz gidene kadar ölmesin de bari yüz ifadesini görebilelim.

Hila'nın KulesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin