Leoniel Maruis'un yanında oturan Kral yavaşça ayağa kalktı. Asil davranışlar sergilemeye çalıştığı açıktı. Aklıma gene Tubalcain geldi. Bu salakları Tubalcain'le nasıl karşılaştırıyorsam artık.
"Bize Kumarbaz'ı teslim edin. Aksi takdirde gördüğünüz 2 yaşlı öldürülür." dedi Kral. Yanında Yeryüzünün Yüce Kaplan Klanı'nın adamlarından oluşan onlu, bu onlu'nun ortasında da yaşlı bir çift bulunuyordu.
"Ben bunları öldürüyorum ya." dedi Carlos denen şişman, sabresini tekrar kavrayıp.
"Carlos biraz bekle, antlaşmayı hatırla." dedi kızıl saçlı kadın.
Carlos'un tutuşu gevşedi, adımları geriledi. Hangi antlaşmadan bahsettiklerini anlamamıştım, ama 2200 seviyelerinde birine geri adım attırmayı başardığına göre önemli bir yeri olmalıydı.
Usta Tiran birkaç adım öne çıktı. Bakışları avluda bulunanlara değil, balkondaki 4 klan liderine yönelikti. "Bakın," dedi sakince. "Bize rehineleri verin. Biz de gidelim. Aksi takdirde buradaki herkes ölür."
"Rehineleri almak istiyorsan bize Kumarbaz'ı verin." dedi Kral. Hemen sinirlenmiş, sesinin tonunu yükseltmişti.
Usta Tiran bakışlarını aşağıya, krala doğru çevirdi. "Siz onların ikisini öldürene kadar, burada adam kalmaz." dedi tehdit dolu bir sesle. "Denemek ister misin?"
Kral konuşmadı. Seviyesi sadece 260'tı. Burada konuşmaya hakkı yoktu zaten.
Balkondan gelen sesle Usta Tiran'ın yüz ifadesi değişti. "Antlaşmayı biliyoruz." Bu ses Semires Klan Liderine aitti.
"Ne antlaşması?" dedim hemen yanımda bulunan uzun boylu adama.
"1000.katın üstünde bulunan 4 klan'ı biliyorsun değil mi?" diye sordu. Kafa salladım. "İşte o klanlardan üçü bize bir antlaşma öne sürdü. Aslında 1500'ün üstündeki katlara çıkan her takıma sürülen bir antlaşma bu."
Sabırsızca sordum: "Ne antlaşması?"
Oldukça sakin bir şekilde cevapladı. "Bazı av bölgelerine ulaşmak için, klan sahalarından geçmen gerekir. 1000.kat ve üstünün çoğu klan sahasını bu 3 klan aldığından geçmemiz, bazen de bu sahalarda dinlenmemiz gerekiyor. Bu antlaşma da bize bunu sağlıyor. Bu 3 klanın her sahasına girebilir ve çıkabiliriz. Bu 3 klandan herhangi biriyle karşılaşırsak asla savaşmaz, ya da kötü niyet taşıyacak bir davranışta bulunmayız. Bu da büyük bir tehlikeden kurtulmak demek, çünkü 1500'ün üstünde rastladıklarının büyük bir çoğunluğu bu 3 klana dahil. Karşılığında da 1000.katın altındaki meselelere karışmıyor, 1000.katın altındaki kimseyi öldürmüyoruz. Eğer öldürmek gerekiyorsa bu 3 klandan izin almalı, ya da bir gerekçe sunmalıyız. Buna dış dünya da dahil."
"Öldürürseniz ne olur?" diye sordum.
"Antlaşma iptal olur. 3 klandan kimi görürsen sana saldırır. Büyük ihtimal daha fazla 1000.katın üstünde avlanamazsın."
"Şimdi ne olacak?" diye sordum. Buradaki olaylara müdahale edemez, veya bir kararda bulunamazdım. Artık işler, benim karışamayacağım seviyelere gelmişti.
"Zaman kazanacağız."
Zaman mı kazanacağız? Neden ki? Neyse, daha fazla soru sormayayım. Zaten yeterince dikkat dağıttım.
"Ee yani? Sizi öldüremez miyiz?" dedi Usta Tiran. İyi numara yapıyordu. Eğer birkaç dakika önce verilen bilgiler olmasaydı, dediklerinin ciddi olduğunu düşünürdüm.
"Öldüremezsiniz." dedi Semires Klanı'nın Lideri, kışkırtıcı bir gülümsemeyle."Eğer öldürürseniz, siz de ölürsünüz."
Usta Tiran bir adım geri attı. Ciddi miydi, yoksa numara mı yapıyordu anlamamıştım. Eğer numaraysa, Usta Tiran'ın kesinlikle harika bir yalancı olduğunu kanıtlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hila'nın Kulesi
Fantasy"Hila'nın Kulesine evrenin dört bir yanından varlıklar tırmanır. Bunların arasında her türlü canlı ve evrenin en iyi dahileri de yer alır. Ben ise adı sanı duyulmamış bir gezegendeki basit bir köylüyüm. Hila'nın Kulesine tırmanmak benim neyime öyle...