30.Bölüm:Senin adın...

1.9K 175 24
                                    

Yüzünde tek bir duygu barındıran genç, çatık kaşları ile kan kırmızısı gözlerini karşısında ki iki metrelik askerin gözlerine sabitlemişti.

"Bir gün hepinize ödeteceğim!"

Çocuğun sesinde ki öfke ve nefret duyguları, askerin yutkunmasına sebep olsa da ordunun güçlü bir askeri olarak bir sokak çocuğundan korkmayacağı rahatça anlaşılıyordu.

Küçük çocuğun başına sağ elini atan asker yüzünde ki sırıtış ile birlikte, hızla çocuğun kafasını sıkarak onu kenara fırlatmıştı.

"Senin gibi aptal bir velet, bir köşede ölüp gitmeli."

Asker kurduğu cümleden sonra arkasını dönerek ilerlemeye başlarken kırmızı gözlü genç, öfkeli bakışlarını askere sabitlemeye devam ediyordu.

Başından akan ufak kan seridi, yavaşça aşağı akarken genç gözlerini bir an bile kapamadan adamı izliyordu.

Dişlerini sıkan çocuk, adamın gözden kaybolması ile birlikte yumruğunu yanında ki duvara vurmuştu.

"Neden bu kadar güçsüzüm!"

Çocuğun sesinde ki öfke etrafta yankılansa da kimse umursamamıştı, etrafta ki yüzlerce kişi çocuğu güçsüz olduğu için önemsememişti ki bu dünyanın gerçeğiydi.

Güçsüz olan ölmeye mahkumdu, bir kural yazılı olmasa da tüm dünya tarafından kabul görüyordu. Bu durum bir çok kişiyi rahatsız etse de rahatsız olan çoğunluk güçsüzdü.

Bu sebeple bu duruma dur demeye bile cesaret edemiyorlardı, küçük çocukta aynı şekilde dünyaya lanetler etse de yapabileceği bir şey yoktu.

'Neden güçlenmi yorsun?'

Çocuk duyduğu sesin kimden geldiğini anlamasa da önemsememişti, bu dünyaya duyduğu öfke onun gözünü kör etmişti kiminle konuştuğu umurunda değildi.

"Güçlenemem, ben bir sokak çocuğuyum..."

Çocuğun sesinde ki hüzün ve öfke ile birlikte etraf tekrar sessizliğe gömülmüştü.

'Haklısın, tek başına aptal, ezik, güçsüz, değersiz bir sokak çocuğusun...'

Çocuk duyduğu bu sözler ile birlikte dişlerini sıksa da yapabileceği bir şey yoktu, bu kaderi kendisi istememişti. Doğduktan bir kaç yıl sonra daha yeni yeni konuşmayı öğrenirken annesi gözlerinin önünde öldürülmüştü.

Daha iki yaşında yaşıtları yeni yeni konuşurken, o dünyadan ilk darbeyi yemiş ve annesini kaybetmişti. Babası onun gözleri önünde annesinin boynunu kırmış ve çocuğu sokağa atmıştı.

İki yaşında ki çocuğu sahiplenen dilenciler, onun küçüklüğünden faydalanarak daha fazla kazanç sağlarken, kimse onun hakkını aramasına yardımcı olmamıştı.

Her çocuk gibi cennette doğmuş, bazıları gibi cehennemde büyümüş bir çocuktu.

Öfkesi, babasına değildi, onu eğiten ve üstünden kazanç sağlayan dilencilere de değildi yada bu krallığın sokakta ki kişileri umursamamasına da değildi. Öfkesi tüm dünyaya karşıydı.

"Dünyayı... yok etmek istiyorum!"

Çocuğun sesinde ki artan öfke ile birlikte etrafta ürkütücü bir kıkırdama duyulmuştu.

'Tek başına bunu asla yapamazsın aptal velet, o yüzden bir ekip toplamana yardımcı olacağım...'

Çocuk bir anda etrafını kaplayan karanlık ile birlikte kırmızı gözlerini etrafında gezdirmişti, tüm alan karanlığa gömülmüştü en ufak bir ses veya görüntü yoktu.

Hırsızlar Kralı: BanzaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin