Garzo ve Penta duydukları cevap ile birlikte bir birlerine bakmışlardı, Parza'nın gücü hem bir lütuf hemde lanetti. Ortaya çıkarma yeteneği olan sis perdesi ona rakiplerini sonsuz huzur yalanının ardında ki o cehennem çukuruna itmesini.
Bu şekilde bir çok rakibini kolay bir şekilde yenebilmesini sağlıyordu, ancak bu durum onun büyük güçler tarafından hedef alınma riskini ortaya çıkarıyordu. Garzo ve Penta bu durum karşısında kendilerince farklı çözümler düşünmeye başlamışlardı bile.
"Ondan yardım istemeliyiz."
"Delirdin mi sen? Onun sağı solu belli olmazken yardımını mı isteyeceğiz?"
"Ağabey durumu anlamıyorsun, Parza'yı korumaya seninde benim de gücüm yetmez."
"O zaman sence de zamanı gelmedi mi?"
Penta ağabeyinin sorusu ile birlikte dişlerini sıkmıştı.
"Sen tahtı daha çok hak ediyor-..."
"Saçmalığında bir sınırı var, ben kas kafalı savaş manyağı, dövüşmekten başka bir şey bilmeyen insan ilişkilerinde hep vurdum duymaz bir kişiliğe sahip bir savaşçıyım.
Gerçek bir kral olma potansiyeline sen sahipsin Penta, kral olarak babamızın gücünü alman ve Parza'yı koruman gerekiyor."
Garzo'nun bakışlarında ki ciddiyet ile birlikte Penta arkasında ki sandalyeye oturmuştu, ellerini önünde birleştiren Penta derin bir nefes verirken Garzo bir elini Penta'nın omuzuna koymuştu.
"Güçlü bir kral olacaksın kardeşim, sana inanıyorum."
***
Arenanın ortasında duran Penta karşısında ki duvara dayanmış olan, göğsünde ondan fazla bıçak bulunan adama bakarak gözlerini yavaşça kapattı.
"Her şey için teşekkür ederim, baba."
Darz'ın vücudu yeşil bir ışık ile kaplanmaya başlamıştı, yeşil ışığın çevrelediği Darz bir anda ortadan kaybolurken. Darz'ın etrafında ki yeşil ışık yavaşça Penta'nın etrafında adeta dans etmeye başlamıştı.
Yeşil ışık yavaşça yok olduğunda ise hiç bir şey olmamış gibi durmaya devam eden Penta yavaşça bakışlarını gök yüzüne çevirmişti.
Penta'nın sol gözünden akan tek damla göz yaşına karşılık Garzo sessizce izlemeye devam etti.
"Sence de o sulu göz yeğenini koruya bilir mi?"
Garzo duyduğu ses ile birlikte hızla sağ kolunu arkasına doğru savurmuştu, sağ kolunu kaplayan hafif mavi alevler ile birlikte kolunun gücü onlarca kat artarken. Etrafını saran karanlık alanda ilerleyen şok dalgası sessizce bilinmezliğe karışmıştı.
Garzo etrafını kaplayan karanlık ile birlikte sessizce beklerken, karşısına çıkan iki kırmızı göz ile birlikte sağ kolunu hafifçe geri çekmişti.
"Kimsin sen?"
Garzo'nun hafif bir şekilde parlayan sağ koluna karşılık, karşısında ki kırmızı gözler de hafif bir kırmızılık ile parlamıştı.
"Sana gücü verebilecek birisi, ismim Karanlığın Efendisi Araknes ve sende Mavi Aslan Garzo'sun."
Araknes'in etrafı kırmızı alevler ile çevrelenmişti, Garzo uzun bir zamandan sonra ilk defa bir rakibine bakarken yutkunma isteğine düşmüştü. Araknesin cüssesi hiç sorun değildi, daha önce de bir çok devi tek darbede yenmeyi başarmıştı.
Sorun onun etrafını kaplayan muhteşem aurasıydı, sadece büyük savaşlarda ve ya yıllarını harcamış kişilerin hissedebileceği o korkunç auranın şekil bulmuş hali Araknes olarak ortada duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsızlar Kralı: Banzai
FantasyHiç bir şeye sahip olmayan bir gencin, güç, para ve bilgeliğe sahip olması adına ilerlediği bir macera duruyor. *** "Ben her şeye sahip olan, ancak kaybedecek hiç bir şeyi olmayan biriyim." Mavi saçlı kırmızı gözlü çocuğun konuşması ile birlikte a...