Etrafı aydınlatan ateş topunun yavaşça sönmesi ile birlikte, yangından dolayı etrafı kaplayıp parça parça ama oldukça güçlü bir ışık yayan alevler. Bir çok kısmı parçalanmış hanın alanını gecenin karanlığında aydınlatıyordu.
Parçalara ayrılmış handan geriye sadece, zemini ve bir kaç alevler ile kaplı masadan başka bir şey kalmamıştı. Bütün alevlerin ortasında ki boş alanda ise, bir birlerine bakan iki kişi mevcuttu.
Birinin üst vücudunda kıyafet yoktu, sağ kolunun üst kısmında bir bileklik mevcuttu. Siyah saçları ve siyah gözleri sessizce önünde ki kişiye bakarken, yüzünde bir gülümseme mevcuttu. Sırtında ki tek dallı ağaç şeklinde etrafa ışık saçan alevler eşliğinde, sağ kolunu alevler ile kaplamaya başlamıştı.
Karşısında ki kişi ise kahverengi bir kıyafet giyiyordu, kıyafetinin kol kısımları yoktu kahverengi bir saça ve kahve rengi gözlere sahipti. Yüzünde ki ciddi ve kararlı ifade ile birlikte, bakışlarında ki öldürme arzusu etkileyiciydi, Lex ve Tog bir birlerini dikkatlice izlemeye başlamışlardı.
Aslında kısa ancak kendilerine göre oldukça uzun bir dostlukları mevcuttu, kaderin cilveli oyunları her zaman yaptığı gibi iki dostu bir birlerine kırmış ve karşı karşıya getirmişti. Bir tarafta ateşin oğlu Lex Anka.
Diğer tarafta Toprağın oğlu olarak isim yapan Tog Dirt, bir birlerine kardeş gibi güvenen kişiler. Kaderin cilvesi ile karşı karşıya gelmişlerdi, üstelik aynı amacı güdüyorlardı.
"Senin hedefin olan çocukla işim yok, şu kızı yakalamama neden engel oluyorsun?"
Tog'un sorusu ile birlikte Lex yüzünde ki gülümsemeyi büyütmüştü.
"Çünkü o çocuk henüz babalıkla konuşmadı, konuşacağı zamanda nelere ihtiyacı olacak. Kimlere ihtiyacı olacak bilemiyorum, ancak o kız da şu an onun yanında. Dolayısıyla ikisine de dokunmana izin veremem eski dostum."
"Bu durum Kei'nin kulağına gittiğinde ne olacak? O güç manyağı sizi yaşatacak mı sanıyorsun? Sizleri öldürmek için her şeyi yapacaktır."
Lex duyduğu soru ile derin bir nefes verirken gülümsemesini bozmuştu.
"Zaten yaşamayan birini, ölümle tehdit edemezsin. Ben, kardeşlerim, Dal ve babalık. Biz bu yola çıktığımızda, zaten yaşamayı bırakmıştı Tog. Sende biliyorsun."
Tog duyduğu cevapla kaşlarını çatarken sağ ayağını yere vurduğunda, sağ arkasından fırlayan toprak küreyi hızla sağ eli ile yakalamıştı.
"Biliyorum, bu yüzden sana karşı hafif davranmayacağım."
"Aksi türlüsü olamazdı zaten. ATEŞ YUMRUK!"
"MANCINIK MERMİSİ!"
Lex'in sağ elini kaplayan alevler bir anda yumruk şekli alarak Tog'a doğru hareket ettiğinde, Tog elinde tuttuğu toprak küreyi alevlere doğru fırlatmıştı. İki güçlü saldırı bir birleri ile çarpıştıklarında bir birlerini parçalayarak ortadan kaybolmuşlardı.
"ANKA'NIN ÇIĞLIĞI!"
Lex hızla ağzını açarak bağırdığında, etrafta yayılan tiz çığlık sesi eşliğinde Lex'in ağzından fırlayan alevler ile birlikte. Tog hızla sol ayağını yere vurmuştu Tog'un yaptığı hamle ile birlikte arkasında düz bir sütun oluştuğunda, Tog kollarını iki yana açarak arkasında ki toprak sura dayanmıştı.
Lex'in alevleri Tog'un vücudu ile buluşunca Tog'un arkasında ki duvar yüzünden etrafa dağılan alevler, bir kaç saniye devam ettikten sonra Lex bağırmayı kestiği anda ortadan kaybolmuştu. Lex'in bağırmayı kesmesi ile birlikte toprak duvara dayanmış olan Tog eşliğinde Lex dişlerini sıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsızlar Kralı: Banzai
FantasyHiç bir şeye sahip olmayan bir gencin, güç, para ve bilgeliğe sahip olması adına ilerlediği bir macera duruyor. *** "Ben her şeye sahip olan, ancak kaybedecek hiç bir şeyi olmayan biriyim." Mavi saçlı kırmızı gözlü çocuğun konuşması ile birlikte a...