Anı denizinden çıkan Tarum, derin bir nefes vermişti. Araknes ile yaptığı anlaşma sonucunda en ufak bir duyguya sahip değildi, Araknes'in üstüne elementler ile yaptığı anlaşmada ise alınan gözlerinin yerini.
Annabeth'in gözleri aldığından dolayı vücudunda duygu barındıran tek yer, karısının kahverengi gözleriydi. Tarum durgun ifadesine rağmen gözlerinde ki hüzün dolu bakışlar ile birlikte, yüzüne bir gülümseme yerleştirmişti.
"Annen şu an nasıl hissediyor? Bana anlatır mısın Maledicti?"
Maledicti duyduğu kelimeler ile birlikte kaşlarını çatmıştı, karşısında ki babası olan kişi annesi ile dalga geçmekten kendini bir adım geri çekmemişti.
"SEN ÖLDÜN!"
Maledicti hızla ileri atıldığında, ayaklarının altında onu itekleyen toprak parçası ile birlikte, sağ yumruğunu kaplayan toprağın alevler ile sarmalanması eşliğinde. Sağ kolunun bilek kısmından fırlayan sert rüzgarlar ile birlikte sıktığı yumruğunu, Tarum'un sol elmacık kemiğine oturtmuştu.
Maledicti'nin yumruğunun Tarum'un elmacık kemiğine oturması ile birlikte, büyük bir şok dalgası etrafa yayılmıştı ve bir miktar tozu da havaya kaldırmıştı. Yavaşça dağılan toz dumanının ardından ortaya çıkan görüntü ise, Tarum'un sol elmacık kemiğinde duran, Maledicti'nin yumruğu ile birlikte ikilinin yerinden kıpırdamadan durmasıydı.
"Zayıf, annen olsa utanırdı."
Tarum'un konuşması ile öfkesi daha da artan Maledicti, sağ yumruğunu sıktığında, parmaklarının üstünde ortaya çıkan ufak dikitler. Birer kazık edasıyla Tarum'un yüzünü delip geçmesine rağmen, ortada tek damla kan izi bile yoktu.
Maledicti'nin yumruğunun üstünde ortaya çıkan dikitler, Tarum'un yüzünü delmişti ancak Tarum'un yüzü sanki oralarda delineceğini biliyormuş gibi parçalanmıştı. Tarum'un parçalanan yüzünden dökülen toprak parçaları, yerle temas etmeden önce tekrar yükselmiş ve Maledicti'nin sağ kolunu kaplamaya başlamıştı.
Maledicti toprak ile kaplanan ve hareket kabiliyetini, her geçen saniye kaybeden sağ kolu ile birlikte dişlerini sıkmıştı. Maledicti hızla yumruğunu geri çekerek geriye sıçradıktan sonra, sağ kolunu kaplayan ufak toprak birikintisi, parçalanarak yere düşmüştü.
Maledicti'nin kolunda ki toprak parçaları ile birlikte yere düşen et parçaları, Maledicti'nin parçalanan kolundan kopan kısımlardı. Maledicti kaybettiği sağ koluna rağmen en ufak bir harekette bulunmamıştı.
Tarum'un yüzü de yavaşça tekrar birleşmeye başladığında, sol gözünün olması gereken yeri kaplayan karanlık ile birlikte. Tarum sağ elini sol güzünün üstüne yerleştirmişti.
"Demek hedefin oydu."
Maledicti'nin yok olan sol kolundan düşen parçaların bulunduğu kısımda duran göz küresi, yavaşça karanlık ile kaplanarak ortadan kaybolmuştu.
"Hak etmediğin gözleri bu sefer ben sökeceğim, baba."
Maledicti'nin konuşması ile birlikte Tarum sağ elini indirdiğinde, sol gözünde ki oyukta yanmaya başlayan alev sessizce yüzünün sol tarafını kaplamaya başlamıştı.
"Yine de bir kolun artık yok, bir göz için büyük bir bedel ödedin."
Tarum'un yüzünü kaplayan gülümseme ile birlikte, Maledicti göz ucu ile artık dirsekten itibaren olmayan sağ kolun bakmıştı.
"O gözler için bir kol, çok ufak bir bedel."
Maledicti sol elini sağ kolunun dirsek kısmına yerleştirdiğinde, sağ kolunun dirsek kısmını kaplamaya başlayan toprak, yavaşça ilerleyerek topraktan bir kol oluşturmaya başlamıştı. Oluşan toprak kol en sonunda alevler ile kaplandıktan sonra, alevleri söndüren sert rüzgarlar ile birlikte yanan toprak kol oldukça sertleşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsızlar Kralı: Banzai
FantasiHiç bir şeye sahip olmayan bir gencin, güç, para ve bilgeliğe sahip olması adına ilerlediği bir macera duruyor. *** "Ben her şeye sahip olan, ancak kaybedecek hiç bir şeyi olmayan biriyim." Mavi saçlı kırmızı gözlü çocuğun konuşması ile birlikte a...