2- Darboğaz

17.4K 746 168
                                    

Yasin de Murat gibi sabır çekerek sohbet penceresini kapadı ve rehbere girerek takımın menajeri olan Hüseyin abisini aradı. Beşinci çalıştan sonra da cevap gelmediğinde rahatlayarak aramayı sonlandırdı. Hem takımın ortak grubunda, hem Yusuf'un açtığı grupta hem de özel olarak yazanların mesajları yağmur gibi üstüne yağmaya devam ediyordu ve genç adam şimdiden bezmişti bu durumdan. Sadece bir söylenti bile ortalığı bu kadar ayağa kaldırıyorsa... Devamını düşünmemeyi seçti genç adam. Gerçek olursa en çok onun başı ağrıyacaktı çünkü.

Antrenmandan çıkıp evine doğru yürürken karşıdan karşıya geçmek için yaya geçidine çıktığında ışığın kırmızıya döndüğünü çok geç fark etmişti. Yine de koşarak yolun karşısına geçmeyi başarmıştı, peşinden çalınan kornalar eşliğinde elbette. Umursamayarak yoluna devam ederken buzdolabının neredeyse bomboş olduğunu hatırladı ve bir şeyler almak için yakındaki markete doğru çevirdi yönünü. Market sahibi ile buraya döndüğünden beri yakın bir ilişki kurmuşlardı, adamcağız sıkışık olduğu dönemlerde kimseye yapmadığı hâlde ona veresiye yazıyordu. Ki takımdan dört aylık alacağının olduğu hesaba katılırsa Kazım amcaya bir miktar borcu olduğu söylenebilirdi. Yine de adam tek laf etmiyordu genç oğlana ve Yasin bunun için ona fazlasıyla minnettardı.

Alacaklarını aldıktan sonra kasaya geçti ve mahcup bir ifadeyle Kazım amcanın yüzüne baktı.

"Veresiye yazıyorum ha."

"Yok Kazım amca, bugün ödeme yapacağım."

"Maaşını aldın mı takımdan?"

"Henüz değil ama elime para geçti biraz, tüm borcumu kapatamam ama hiç olmazsa birazını ve bugünkü aldıklarımı öder."

"Sıkışıksan acele etme oğlum, ben buradayım bir yere gittiğim yok."

"Olmaz Kazım amca, yeteri kadar mahcubum sana karşı. Zaten bugüne kadar idare ettin beni, daha fazla mahcup etme."

Kazım Bey, yüzünde şefkatli ve anlayışlı bir ifadeyle ona gülümseyip oğlanın uzattığı parayı alarak veresiye defterinden borcunun bir kısmını düştü. Yasin, kızaran yüzüyle karşısındaki adamın gülümsemesine karşılık verdi ve poşetlerini alarak kapıya yürürken ona veda etti.

"Sağ olasın Kazım amca, kalanını da bir şekilde para bulunca ödeyeceğim, hadi iyi akşamlar."

"Acelesi yok dedim ya oğlum, sana da iyi akşamlar."

Marketten çıktıktan ve evine ulaştıktan sonra mutfağa girip elindekileri bıraktı. Buz gibi havada sıcacık bir duş almak için banyoya girdi ve üstündekileri çıkarıp kirli sepetine attıktan sonra sıcak suyu açıp ısınmasını beklemeye başladı. Fakat su bir türlü ısınmamıştı ve Yasin o anda aklına gelen gerçekle küfrü bastı.

"Hay sikeyim, doğalgaz faturasını ödemeyi unuttum!"

Sinirle suyu kapatıp çıkardığı giysilerini tekrar giydi ve faturayı alarak ödemek için gerisin geri markete gidecekken saatin akşamın yedi buçuğu olduğunu fark ederek bir kez daha durdu. Mecburen yarına kadar beklemesi gerekecekti. Oflayarak mutfağa girip poşetlerdekileri yerli yerine koyduktan sonra meyve sepetinden bir portakal, bir elma ve bir de muz alıp dolaptan yoğurdu çıkardı. Madem doğru düzgün yemek yiyemeyecekti, en azından açlığını bastıracak bir şey hazırlayabilirdi.

Yiyeceğini hazırladıktan sonra salonuna geçerek en sevdiği olan tekli koltuğuna oturup yemeye başladı. Bir yandan da beyninde dönüp duran tilkilerin kuyruklarını yakalamaya çalışıyordu.

Sporcuların paraya para demediğine dair yaygın bir inanış vardı, kimileri için bu doğruydu ancak Yasin için işler neredeyse sekiz aydır ters gidiyordu; yeni aldığı arabasının yüklü taksitleri vardı, takımı maaşını öderken bu kadar sıkıntısı yoktu ancak son dört aydır maaşları ödenemiyordu ve birkaç oyuncu sözleşmelerini feshedip başka takımlarla anlaşmışlardı bile. Amerika'da okuyan kız kardeşi ne kadar orada çalışsa da masrafı çoktu ve ona yardım eden de abisi Yasin'den başkası değildi. Normalde bu kadar sıkıntıya düşmezdi ancak kardeşine yolladığı para hatırı sayılır bir miktardaydı ve son dört aydır kendi masrafları da eklenince darboğaza düşmüştü. Ona seve seve yardım edecek insanlar olduğunu biliyor olsa da on sekiz yaşından beri kendi ayakları üstünde duran biri olarak gururuna yedirip yardım da istemiyordu. Tek dileği bir an önce takımın toparlanmasıydı yoksa bu gidişle durumu vahimdi.

Takımın toparlanmasını dilerken aklına bir süredir dönüp duran söylentiler geldi ve sakinliğinin yerini ince bir öfke aldı. Transfer dönemi bitmek üzereydi ve takımı neyine güvenip bugünlerde adı sık sık anılan kişiye teklif götürmüştü anlamıyordu. Adamın mevcut takımıyla olan sözleşmesindeki transfer bedeli kendi takımının ödeyebileceğinin neredeyse üç katıydı ve yönetim daha kendi oyuncularının ödemelerini yapamazken hangi akla hizmet ona teklif götürmüştü, bir türlü almıyordu aklı.

Gerçi bunlar sadece söylentiydi ama ateş olmayan yerden duman çıkmaz diye düşündü Yasin. Acaba Hüseyin abiyi yine mi arasaydı? Ama yok, geç olmuştu ve adamı bu saatte milletin keyfi için rahatsız edemezdi. Yarın yine denerdi şansını. Düşüne düşüne önündeki kâseyi bitirdi ve yorgun kaslarını dinlendirmek için odasına gidip yatağına girdi. Uzanıp başucundaki kitabı aldı ve okumaya başladı.

Uzun süredir suskun olan telefonu sanki onunla ilgilenmesini hatırlatır gibi yeniden titrediğinde telefonunu alarak gecenin on ikisinde kimin ona mesaj yazdığına baktı. Mesajı atan numarayı tanımıyordu, yabancı ülke koduyla başlayan bir numaraydı. Mesajı okuduğunda her ne kadar bilinçaltında kendini buna hazırladığını sanıyor olsa da beyninden vurulmuş gibi hissetmekten alamamıştı kendini.

+7 495****: Beni özledin mi?

Yasin biliyordu, ateş olmayan yerden duman çıkmazdı fakat bu defa ateş onu yakmaya geliyordu.

-----------

Minnie kendini tutamıyordu, hızlı hızlı karalayıp hevesle bölüm paylaşıyordu, tünelin ucu nereye çıkacak bilmiyordu ama olsundu. Yolu uzundu, heyecanı yüksekti, gençliği vardı hhshdjsh.

Bu arada bu transfer dönemleri hakkında bilgim falan yok, kafama estiği gibi kurguluyorum sadece, kimse bilgi edinme amacıyla okumasın bu hikâyeyi zira bilgi verme gibi bir amaç gütmüyorum, haddime de değil. :D

Fazla uzun bölümler yazamıyorum, o sebepten bu ayarda olacak gibi görünüyor normal yazdığım bölümler. Üzgünüm, paragraf paragraf metinler çevirmeye alışkınım ama iş kendim yazmaya gelince bir miktar sıkıntıya giriyorum hsjsshjsh. Umarım beğenerek okursunuz. Gidişatla ilgili düşüncelerinizi merak ediyorum, gelin siz de yorumlarınızla heyecanıma ortak olun shjgklkkdflmkls. Okuduğunuz için teşekkürler, seviyorum sizi. ♥

Son Top | bxb |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin