34- Zaman Nasıl Bükülür?

6.3K 443 97
                                    

Zamanda yolculuk üzerine onlarca teori üretmişti insanlık bugüne dek. Kimisi mümkündür, kimisi değildir diyordu. Üzerine yapılan tartışmalar birkaç yüzyıl daha sürecekti muhtemelen. Einstein'ın teorisine göre de ne kadar hızlı hareket ederseniz, zaman o denli yavaşlıyordu. Buna göre ne kadar yavaş hareket edersek o kadar hızlanması gerekiyordu. Zaman bükülüyordu bir nevi.

Oysa dudakları, sevdiğinin dudaklarıyla uyum içinde yavaşça hareket ederken zamanı öpüşmeleriyle büktüğünü düşünüyordu Kutay. Dünyanın dönüş hızı saatte yarım metreye düşmüştü sanki, usul usul sevdiğinin dudaklarıyla sevişirken nihayet kaybetmişti zamanın nabzını. Bir dakika da geçmiş olabilirdi, bir milyar yıl da. Bilmiyordu, umursamıyordu.

Bir eli yavaşça beyaz boynuna, diğeri de kaslı sırtından beline doğru hareketlenirken daha önce yaşadığı şeyin bir hayat değil, hayal olduğunu anlamıştı. Yasin'den önceki ömrü bir komaydı, onunla komadan çıkmış, o gittiğinde yeniden düşmüştü karanlığın kollarına. Şimdiyse yeniden apaydınlık olmuştu her yer, dünyası sevdiğinin dudaklarından doğan güneşle pırıl pırıl parlıyordu, içindeki her bir şehir, her bir sokak sımsıcaktı.

Dolgun dudaklarının arasına yapboz parçası gibi uyan dudaklar soluklanmak için geri çekildiğinde bile açamadı gözlerini Kutay. Gözleri kapalıyken bile öyle kamaşmıştı ki açarsa eriyip gideceklerinden korkmuştu bir an. Kulaklarına dünyanın en güzel melodisiymiş gibi gelen ses dolmasa muhtemelen ömrü boyunca o şekilde kalacaktı.

"Aç gözlerini."

İki kelimelik basit emri derhâl yerine getirdi ve bal rengi gözlerini, onları kapalıyken bile kamaştıran ışığa çevirdi. Korktuğunun aksine gözleri erimemişti, bilakis sonsuz bir arzuyla bakıyordu sevdiğine. Ve orman rengi gözlerde de aynı arzunun izlerini gördüğünde dünyanın en bahtiyar insanının kendisi olduğuna emin oldu. Dudaklarında beliren tebessüme engel olamadı, başını iki yana sallayarak önüne eğerken tebessümü kısık sesli bir kıkırtıya dönüşmüştü.

"Neye gülüyorsun?"

Sevdiğinin de gülümsediğini sesinden anlamıştı Kutay. Ona verdiği acıdan sonra şimdi gülümsemesine sebep olmak, içinde tarifi imkânsız bir sevinç yaratmıştı. İçindeki sevinç gözlerinden yaş olarak taşmaya başladığı hâlde içten bir biçimde gülümseyerek bakışlarını yeniden sevdiğinin yakışıklı yüzüne çıkardı. Hafifçe boğazını temizleyerek ona yanıt verdi.

"Beş dakika önce beni affetmeyeceksin diye korkudan altıma etmek üzereyken şimdi sana yeniden kavuştuğum için sevinçten altıma etmemeye çalışıyorum. Ama galiba başarılı olamadım, gözlerimden işiyorum."

Yasin de kahkaha atarak gülüyordu şimdi. Kutay büyülenmiş gibi, ilk seferinde olduğu gibi hayran hayran onun gülüşünü izliyordu. Ah, nasıl özlemişti o gülüşü! Kulakları nasıl da hasret kalmıştı o güzel çınlamaya!

Kahkahası çok geçmeden dinen Yasin'in bakışları ciddileşmiş ancak gülüşü dudaklarında hafif bir tebessüm olarak yerini korumuştu. Bakışları gibi ciddileşen sesiyle konuştu.

"Henüz tam olarak kavuşmuş sayılmayız. Seni affediyorum ama seninle yeniden bir araya gelmek istediğimi söylemedim. Konuşmamız gereken şeyler var hâlâ."

"Tamam sevgilim, sen nasıl istersen. Konuşalım."

"Etrafta bu kadar insan varken olmaz. Uzun uzun konuşacağız seninle Kutay Efendi. Hem sen ev sahibisin, yokluğun fark edilmeden aşağı inmen gerekiyor."

Kutay, Yasin'in sözleriyle ince bir paniğe kapıldıysa da renk vermedi ve sakince başını sallamakla yetindi. Olduğu yerden kalktı ve Yasin'in de kalkması için ona elini uzattı. Oysa Yasin uzattığı eline sadece bakmış ve usulca kendisi kalkmıştı yataktan.

Son Top | bxb |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin