Sıcaklık kutup ortalamalarında seyretmese de hava oldukça soğuk olduğundan, Yasin hızlı adımlarla arkadaşıyla buluşacağı mekâna yürüdü. Murat'ı ısıtmalı bölmedeki iki kişilik masalardan birinde otururken gördüğünde oraya yöneldi ve çok geçmeden karşısındaki koltuğu çekip oturdu. Birbirlerine selam verdikten sonra bir süre konuşmadan öylece birbirlerine baktılar. Sanki ikisi de birbirinin içini okumaya çalışıyor gibiydi fakat Yasin, Murat'ın bu konuda kendisinden daha başarılı olduğunu biliyordu. Murat her zaman iyi bir gözlemci olmuştu ona göre, sorunların farkına daha ortada sorun yokken varır, çözümü çoğu zaman herkesten önce bulurdu. Son günlerde dönüp duran mevzuya da çözüm bulmasını isterdi Yasin ancak bunu yapamayacağını biliyordu. Bu mevzu herkesi aşıyordu çünkü.
Sessizlik olması gerekenden uzun sürdüğünde Murat konuşma ihtiyacı duyarak konuya girdi.
"Anlat."
Yasin oflar gibi derin bir nefes alıp verdi ve telefonunu çıkararak gece gelen o üç kelimelik mesajı arkadaşına gösterdi. Murat dudaklarını birbirine bastırarak mesajı okuduktan sonra çatılan kaşlarıyla Yasin'e baktı.
"Yani doğruymuş, geliyor pezevenk herif."
"Maalesef."
Murat sırtını koltuğa yaslayıp bahçedeki havuza baktı. Bir süre konuşmadan öylece dışarıyı izledikten sonra sıkıntılı bir ifadeyle arkadaşına döndü.
"Hüseyin abiyi gerçekten aradın mı yoksa bizimkileri geçiştirmek için mi öyle dedin?"
"Hayır, aradım ama dediğim gibi açmadı. Ayrıca niye geçiştireyim ki sizi?"
"Ne bileyim, beş yaşında çocuk gibi ısrarcı olabiliyorlar bazen."
"Çocuk gibi ısrar etmek biz erkeklerin doğasında var, ne yapalım şimdi? Huylu huyundan vazgeçmez."
"Evet, ama bu ısrarcılık sahaya yansıdığında sonuçları her zaman iyi olmayabiliyor, bilirsin sen."
Yasin kıkırdayarak bakışlarını arkadaşının az önce baktığı bahçeye çevirdi. Sahada ısrarcı bir oyuncu olduğu doğruydu, oyun kurucu olduğundan çoğu zaman arkadaşlarının onun yönlendirmelerine göre oynamalarını bekliyordu ve bu beklentisi beşi bir arada olduğunda gerçekleşiyordu. Ancak son zamanlarda takımda yaşanan çalkantılar performanslarına da yansıyordu ve Yasin her ne kadar iyi bir oyuncu olsa da tek başına bir şeyleri düzeltemiyordu. Bu bir takım oyunuydu ve takım arkadaşlarınız sizin kadar yüreğini koyarak oynamıyorsa yaptığınız şey akıntıya karşı yüzmekten farksızdı. Ve ligin bitimine on bir hafta varken toparlanamazlarsa o akıntıda boğulacaklardı.
"Ne düşünüyorsun?"
Arkadaşının sorusuyla bakışlarını ona çevirdi. Yüzünde yine onu okumak isteyen o tanıdık ifadesi vardı.
"Açıkçası şimdiden bezmiş hissediyorum kendimi. Her fırsatta canımı sıkacak bir şeyler yapacak ve bu oyunuma yansıyacak. Zaten takımın vaziyeti ortada, bir de ben köstek olmak istemiyorum."
"Belki de dediğin gibi olmaz, belki senin yokluğunda uslanmıştır? Sen elinden geleni yapıyorsun Yasin ama herkesin elini taşın altına senin kadar koyması lazım, başka türlü yakayı kurtaramayız. Hem ben onu sormuyordum, yani 'ne' düşünüyorsun?"
Yasin bir süre sessiz kaldı. Ne düşünüyordu? İlmek ilmek ördüğü kariyerini neredeyse tepetaklak eden adamla yine aynı havayı solumak kesinlikle istediği bir durum değildi. Kalbini tepetaklak etmişti zaten, buna engel olamamıştı ama en azından kariyerini mahvetmesine engel olabilmişti. Arkadaşının cevap beklediğini fark ettiğinde bakışlarını kucağına indirerek konuştu.
"Bırak omuz omuza oynamayı, yüzünü bile görmek istemiyorum. Adam az kalsın her şeyimi elimden alacaktı, şimdi yine hayatımı sikmeye geliyor. Yaptığı yetmemiş belli ki."
"Korkuyor musun?"
"Ondan korkan onun gibi şerefsiz olsun."
"Kastettiğim o değil Yasin. Sen... Bir ihtimal, onu hâlâ seviyor olabilir misin? Yine sana acı çektirmesinden korkuyor musun?"
Yasin sıkıntıyla şakaklarını ovuşturdu. Murat, ihtimal olarak bahsettiği şeyin aslında kabak gibi ortada olan gerçek olduğunu biliyordu ancak durumu yumuşatmak için böyle soruyordu. Oturduğu yerde davul gibi gerilen arkadaşına uzanarak kolunu destek verircesine sıktı. Yasin birçok şeyle hayatı boyunca tek başına savaşmıştı ama bu mücadelede yalnız değildi, Murat onun yalnız kalmasına izin vermeyecekti. Kolundaki tutuşu bunu anlatır gibi sıkılaşırken konuştu.
"Korkuyorsan da korkma Yasin'im. Ben yanındayım, o şerefsiz piçin seni yeniden üzmesine müsaadem yok. Ben kardeşimi yolda bulmadım, kimsenin sikinin keyfine harcatmam."
Yasin minnettar bir ifadeyle arkadaşına baktı. İnsanlara güvenmekte sorun yaşıyordu ama girişmek üzere olduğu mücadelede, yanında Murat gibi bir desteğin olması onu inanılmaz rahatlatıyordu. Her şeyi biliyordu Murat ve her zaman Yasin'in yanında olmuştu. Bir erkeğin bir erkeği sevmesi başlı başına kabul görmeyen bir olayken spor dünyasında tepkiler daha da sertleşiyordu. Yine de Murat onu yargılamamış, ayıplamamış, sadece yanında olmuştu. Yıllarca beraber oynamışlar, yalnızca Yasin iki sezon için yurt dışına gittiğinde ayrı kalmışlar ve malum kişiyle olayları patlak verip Yasin Türkiye'ye geri döndüğünde yeniden bir araya gelmişlerdi. Yasin ona bakarken aklında beliren düşünceyle sırıtarak arkadaşına baktı.
"Demek Yasin'im ha? Mehmet duyarsa çok bozulur bak."
"Siktirsin oradan." Murat homurdanarak cevapladığında Yasin'in sırıtması kahkahaya dönüşmüştü.
"Herife niye öyle tepkiler veriyorsun oğlum sen? Kendini homofobik gibi gösteriyorsun görmüyor musun?"
"Kimin ne düşündüğü umurumda değil kardeşim, tamam mı? Ben hemcinslerimi tanımıyor muyum, böyle şaka ayağına yazarlar yazarlar, sonra birden ilanıaşk gelince şerefsizliğin âlâsını yaparlar. Gerek yok bunlara, haddini bilsin efendi efendi takılsın. Sen de şuna uyma."
"Benim umurumda. Ayrıca adamın üç yıldır aynı kızla ilişkisi var lan, saçmalama. Dalgasına söylüyor belli. Çocuğa terslenip kendini olmadığın biri gibi gösterme benim gibi. Homofobik olmadığını en iyi ben biliyorum."
"Ya paravan ilişkiyse?"
"Murat, ben gelmeden önce ne içtin sen?"
"Kahve içtim."
Murat ciddi ciddi sorusuna cevap verdiğinde Yasin öyle bir kahkaha patlatmıştı ki yan masalardaki insanlar bile dönüp onlara bakıyordu şimdi. Yasin kahkahaları dindikten sonra yeniden arkadaşına baktı ve gülümseyerek konuştu.
"Ne Mehmet benim için bir tehlike ne de ben onun için tehlikeyim. Merak etme, dünyada bir ben bir de Mehmet kalsak yine de birbirimize bakmayız."
Murat hâlâ asık olan yüzüyle onu süzdükten sonra yanıtladı. "Orası belli olmaz. İnsanoğlu çiğ süt emmiş."
"Evet ama bence sen süt yerine şarap falan içmişsin kardeşim, bu kafayı başka türlü açıklayamam."
Bu cümlesiyle ikisi birlikte gülerken Yasin'in kahkahası telefonundan gelen titremeyle sekteye uğradı. Ekranı açıp gelen mesajı okurken yüzündeki gülümseme, yerini çoktan çatılan kaşlara bırakmıştı.
+7 495****: Güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde. / Ağladın, avuçlarıma döküldü inciler.
Telefonu sinirle yere fırlatırken ne gözü parçalanan telefonu görüyordu, ne de kulağı kendisine seslenen Murat'ı duyuyordu.
-------
Nazım <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Top | bxb |
General Fiction"Bitime bir saniyeden az var beyler. Bu maçı alın, dileyin benden ne dilerseniz." Molanın sona erdiğini belirten ses duyulduğunda tüm gözler onun, onun gözleriyse kendisinin üstündeydi. Sahaya dönmeden önce kulağına en iyi arkadaşının sesi doldu. "S...