Her insanın hayatında aşması gereken bazı eşikler vardı, kimileri içsel bir kabullenişle, kimileri travmalarla aşıyordu o eşikleri.
Yasin de o eşiği, gözlerinin önünde sevdiğinin vurulup düştüğünü gördüğü an geçmişti. Çok acı çekmiş, günler ve geceler boyunca bir damla uyku uyumadan nerede hata yaptığını düşünmüş, sonunda suçu karşı tarafa atıp kendini kendi çilesinde boğmaya devam etmişti yıllarca. Ancak pervasız bir mermi Kutay'ın içini delip geçtiğinde, geçmek bilmeyen saatleri birbirine ekleyip nihayet onun yaşama tutunduğunu gördüğünde anlamıştı hayatın geç kalmaya gelmediğini, kimseyi beklemediğini.
Geçmiş kırgınlıklarının hepsini o hastane koridorunda bırakıp çıktığından beri içindeki ağırlıklar da bir bir hafiflemişti sanki. Eski korkularını bastıran çok daha büyük, tek bir korkusu vardı artık; o da bir sabah uyandığında Kutay'ı sonsuza dek yitirdiğini bilerek gözlerini yeni güne açmaktı. Kaybetme korkusu böyle bir şeydi demek ki, insana gözünde büyüttüğü tüm yaralarını unutturuyor, tüm korkularını bastırıyordu.
"Gitmeni hiç istemiyorum." Kutay'ı evine götürürken içine çöreklenen hüznü gizlemeye gerek görmeden konuştu.
"Ben de yanından ayrılmak istemiyorum ama evime bir uğramam lazım. Bok götürüyordur evi." Kutay yarım bir tebessümle Yasin'in yolu takip eden gözlerine bakarak devam etti. "Kerim abi ile konuştum."
Yasin, yeşil gözlerini Kutay'a çevirip temkinli bir ifadeyle ona bakarken sordu. "Ne dedi?"
"Daha önce anlatmıştım ya hani temsilcilerden biri hemen reddetmemişti diye, bu olay olmasaymış transfer edeceklermiş beni. Senin de benimle gelmen için sunduğum şartımı kabul etmişler imiş." Kutay düz bir ifadeyle açıklarken gözlerini yola çevirdi.
Yasin de yeniden yola bakarken alt dudağını dişliyordu. Bir süre sessizce yol aldıktan sonra üzgün bir sesle konuştu. "Özür dilerim."
"Neden?" Kutay merakla kaldırdığı kaşlarıyla ona bakarak sordu.
"Benimle olmak için riske girmene neden olduğum için. Kariyerini ilerletmene engel olduğum için. Yaşattığım her şey için..."
Kutay, Yasin'in eline uzanıp parmaklarını kenetledi ve konuştu. "Sen benim hiçbir şeyime engel değilsin Yasin. At o düşünceyi kafandan. Seninle olabilmem için kariyerimi bitirmem gerekiyorsa bitiririm, umurumda değil. Daha önce de söyledim bunu, benim gözüm senden başka hiçbir şeyi görmüyor."
"Beni nasıl bu kadar çok sevebiliyorsun Kutay? Gözünde başka hiçbir şeyin önemi kalmayacak kadar?" Yasin'in içi, duyduğu kelimelerle kıpır kıpır olsa da gerçekten anlamakta güçlük çekiyordu onun bu aklının havsalasının almadığı boyutlardaki sevgisini. Normal yaşantısına ve çok sevdiği basketbola dönebilmesi en az iki üç ay daha sürecekken nasıl hâlâ onu bu kadar düşünebiliyordu, anlamakta zorlanıyordu.
"Ben de böyle bir kralım işte yavrum, fazla kurcalama."
Kutay ona göz kırpıp muzipçe sırıtırken Yasin ondan düzgün bir cevap alamayacağını anladı ve umutsuz vaka, der gibi başını sallayıp arabadan inerek Kutay'ın da kapısını açtı ve inmesine yardım etti. "Yavaş, acele etme." Koluna girdiği esnada etraflarını saran birkaç kişiyle şaşırarak bakışlarını onlara çevirdi.
"Geldiler!"
"Abi çok geçmiş olsun!"
"Geçmiş olsun Kutay Bey! Neler söylemek istersiniz?"
"Kutay Bey, bir açıklama yapacak mısınız?" Taraftarları anlıyordu da gazetecilerin ne işi vardı ki burada? Kapısında nöbet mi tutuyorlardı? Hâlâ neyini kurcalıyorlardı bu mevzunun? Konuşulan konuşulmuş, hakkındaki iddiaların hepsi kulüp tarafından yalanlanmış ve olay kapanmıştı. Yasin kaşları çatılarak muhabirlere bakarken Kutay'ın sesi kulağına doldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Top | bxb |
General Fiction"Bitime bir saniyeden az var beyler. Bu maçı alın, dileyin benden ne dilerseniz." Molanın sona erdiğini belirten ses duyulduğunda tüm gözler onun, onun gözleriyse kendisinin üstündeydi. Sahaya dönmeden önce kulağına en iyi arkadaşının sesi doldu. "S...