60- Rakip

3.2K 227 52
                                    

Her insan, adına dünya denen bu iki kapılı hana yalnız geliyor ve yalnız göçüyordu buradan. Etrafında ne kadar çok insan olursa olsun içinde bir yerler yalnız kalmaya devam ediyordu. Ancak Tanrı'nın bazı şanslı kulları içindeki o yalnızlığı bastırabileceği insanlara rastlıyordu bu hayatta, kimileri canına yoldaş, kimi ise ruhuna eş olarak çıkıyordu karşısına.

Uzun boyları ve yapılı bedenleriyle mekânın sahibi gibi kalabalık bir grup halinde, kalabalık ve sevimli bir esnaf lokantasına girerken o şanslı kullardan biri olduğunu düşünüyordu Yasin. Sol yanında sevdiği adam ve önünde dostları ile köşedeki masaları birleştirip yerine kurulurken içinde büyüyen huzuru tarif edemezdi.

"Hoş geldiniz hanımlar ve beyler, sen de hoş geldin evladım." Lokantanın sahibi Hüsnü Bey, kocaman gülümsemesiyle onları selamladıktan sonra ilk kez gördüğü Kutay'ı da karşılarken grup hep bir ağızdan ona karşılık verdi.

"Her zamankilerden yaptırıyorum?" Hüsnü Bey, garsona siparişleri aldırmak için seslenirken Yasin Kutay ile kendisini göstererek araya girdi.

"Kutay ile bana hafif bir şeyler gönderiver olur mu Hüsnü abi, arkadaşın yağlı yemesi bir süre yasak da."

"O zaman ben sizin önünüze menüyü bıraktırayım da bir bakın bakalım, ezbere yemek göndermeyeyim."

Bununla birlikte Hüsnü Bey yanlarından ayrıldığında ilişkilerini bilmeyen Seda ile Hale dışında grubun tamamı onlara sırıtarak bakarken Kutay elini dudaklarının üstüne kapatarak gülüşünü saklamaya çalışıyordu. Yasin'in, eşinin üstüne titreyen yeni gelinler gibi yiyeceği şeylere bu kadar dikkat etmesi hoşuna gitmişti. Merak ederek sordu.

"Her zaman ne yiyorsunuz ki?"

Ona cevabını Yasin değil Alper vermişti. "Bu lokantanın kebapları meşhurdur. Ben buraya her gelişimde Abant Kebabı yerim, Yusuf Orman Kebabı, Mehmet ile Hale Tas Kebabı, Murat ile Yasin de Alinazik yerler. Seda sen ne yersin bilemiyorum, kusura bakma."

"Siz bildiğiniz etçil çıktınız, hepiniz kebap gömüyormuşsunuz." Kutay sırıtarak konuştuğunda Seda başını iki yana sallayarak söze girdi.

"Sebze yemeği yok mudur? Benim et yemekleriyle pek aram olduğu söylenemez de."

O esnada elinde menülerle masalarına gelen genç oğlan sırıtarak Seda'nın sorusuna "Olmaz mı hanım abla, bizim lokantada yok yok!" diye yanıt verdikten sonra menüleri bırakıp yanlarından ayrılmıştı.

Hep birlikte gülüşürken Kutay ile Yasin kendilerine zeytinyağlı enginar ile ızgara tavuk göğüs söylemeye karar verirken damak tadına uygun bir şey bulamayan Seda ise çareyi nar ekşili mevsim salatası ile taze fasulye yemekte bulmuştu.

Sofraları kurulup yemekleri geldiğinde herkes önündeki yiyeceğe gömülürken Kutay bir yandan üzgünce önündeki enginar ile yağsız pişen tavuğa bakıyor, bir yandan da lüp lüp etleri gömen arkadaşlarını izliyordu. Yanındaki Yasin'in kulağına eğilerek alçak bir sesle konuştu.

"Kocana bunları yedirmeye hiç utanmıyor musun damat?"

Yasin, tavuğundan bir lokma almadan önce alaycı yeşillerini Kutay'a çevirdi ve yanıtladı. "Kocam bir an önce kendini toplasın diye yapıyorum ne yapıyorsam, ayrıca sen bunları yiyorsun da ben farklı bir şey mi yiyorum, ben de seninle aynı yemekleri yiyorum gördüğün gibi."

Kutay da sırıtırken nedense önündeki enginara karşı bir sempati duymaya başlamıştı. "Kocan olmam fikri hoşuna gitti galiba, hemen benimsedin." Neşeli bir sesle kulağına doğru konuşmaya devam etti.

"Zaten evli gibiyiz, halimize baksana. Bir kucağımızda bebek eksik."

Kısık seslerle konuşmalarına rağmen Mehmet'in radarından kaçamamışlardı. "Bebek mi? Kimin bebeği?"

Son Top | bxb |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin