Bundan önce bildirimi gitmeyen bir bölüm var, gözden kaçırdıysanız haberiniz olsun. Keyifli okumalar dilerim.
---------
Dünya iyiye karşı kötü, güzele karşı çirkin, acıya karşı mutluluk, savaşa karşı barış üzerine kurulu düzenini milyonlarca yıldır devam ettirdiği gibi üzerinde misafir ettiği insanoğlunun da yaşantısına yansıtıyordu aynı düzeni. Her insan, dibi gördüğü zamanlara karşılık sevinçten havalara uçtuğu günleri yaşıyordu ahir ömründe ve dünyanın bu tezat üzerine kurulu düzenine farkında bile olmadan uyum sağlayarak yaşayıp gidiyordu.
Yasin de tıpkı ondan önce yaşamış, yaşamakta olan ve ondan sonra da yaşayacak milyarlarca insan gibi bu düzene uyarak sürdürüyordu yaşantısını. Zaman zaman kötü günleri olsa da son birkaç aydır hayatında birçok şey yolunda gidiyordu ve bu durumun uzun sürmesi en çok arzu ettiği şeydi.
Hızlı başlayan ligin yedi haftası geride kalmıştı bile ve takımı geçen sezona göre çok daha iyi bir başlangıç yapmıştı bu sezona. Yasin için güzel geçen bu haftaların tek kötü yanı Kutay ile parkede top koşturamamış oluşuydu.
Ancak doktorun verdiği haber ile bu üzüntüsü de bitmişti; Kutay'ın spora dönmesi için herhangi bir mahzurun kalmadığını söyleyen doktoruna göre iki haftaya kadar sahaya geri dönebilecekti. Kulübün doktoruyla da görüşen Kutay onun da onayını aldıktan sonra antrenmanlara hızlı ancak dikkatli bir giriş yapmıştı ve bu iki haftayı sıkı çalışıp arkadaşlarına yetişmeye çalışarak geçirmişti.
Parkeye döndüğü sekizinci haftanın ilk maçında onu yedek tutmayı düşünen Erman Hoca'ya ettiği ısrarlar sonucu adamcağız başta tereddüde düşse de onu ilk beşte sahaya sürmeye karar vermişti ve Kutay onu yanıltmadığını göstermek istercesine, geçirdiği sakatlığa rağmen sahada kaldığı sürede iyi bir performans göstermişti.
Kutay'ın hırsını gördükçe Yasin de adeta aşka geliyor ve elinden gelenin en iyisini yaparak takımına katkı veriyordu. Yine de Kutay'ın kendine fazla yüklenmesini istemiyordu. Bu yüzden galip bitirdikleri maç bitip akşam saatlerinde Yasin'in evine döndüklerinde mevzuya ufaktan girdi orman gözlü genç.
"Bugün iyi oynadın. Parkeye yeniden hoş geldin Kutay Karakoç, seninle oynamak zevkti."
"Hoş buldum, o zevk bana ait sevgilim. Bir ara sahaya bir daha ayak basamayacağımdan korkmadım değil ama. Bitmek bilmedi şu iyileşme süreci dedikleri şey."
"O kadar olacak, büyük badire atlattın Kutay. Bugünkü performansının üzerine koyarak devam edeceğine şüphem yok ama kendine fazla yüklenmeni de istemiyorum doğrusunu istersen."
Koltuklara ikisi beraber zar zor sığdıklarından salonu es geçip doğrudan yatak odasına giderek yatağa uzandıklarında Kutay onu omzuna yatırdı ve sarı telleri okşayarak konuştu.
"Ben iyiyim Yasin, endişe edecek bir şey yok. Kaçırdığım haftaları telafi etmek için çok çalışmam gerek, sen de biliyorsun. Hem ben çok özledim seninle oynamayı, sen özlemedin mi?"
"Özledim özlemesine ama-"
"O zaman konu kapanmıştır." Kutay gülümseyerek omzundaki başa bir öpücük bıraktı ve Yasin'in gözlerindeki ormanları seyre daldı.
Yasin bezgince nefesini verdi ve dudaklarını Kutay'ın sakalları uzamış yanağına bastırdı. "Yine de dikkatli ol. Aşırı çalışmaktan kendini perte çıkarmanı istemem."
"Merak etme, o iş bende. Aaa, bak ne soracaktım sana. Şu Yeni Yakut maçımız ne zaman?"
Yasin hatırlamaya çalışarak bir süre karşısındaki duvarı izledi, başarılı olamayınca cebinden telefonunu çıkarıp fikstüre baktı ve telefonu komodine bırakıp sevgilisini yanıtladı.
"İlk yarının son haftasındaymış. Neden sordun ki?" Meraklı yeşillerini Kutay'ın ballarına dikerek sordu. Kutay'ın dudaklarında beliren sinsi sırıtış, pek de hayra alamet şeyler düşünmediğinin emarelerini taşıyordu.
"O Yıldırım'a basketbol nasıl oynanıyormuş göstereceğim de, ondan sordum. Son haftada olması iyi oldu, maça kadar iyice eski hâlime dönmüş olurum. Şerefsiz herifle göreceğim bir iki hesabım var, işe bükemeyeceği bileği öptürmekle başlayacağım."
Yasin aldığı cevapla gözlerini devirmiş ve dirseğinin üstünde doğrularak bakmıştı sevgilisine. "Daha şimdiden yedi hafta sonraki maçı mı düşünüyorsun Kutay? Ne adamsın ya."
"Sadece maçı düşünmüyorum. Allstar organizasyonunu da düşünüyorum, kadrolara alınırsak eğer ona hayatının dersini vereceğim. Ki kadroya alınmak istiyorsam bir an önce eski performansıma geri dönmeliyim. Son iki seneki organizasyonlarda hem üç sayı yarışmasının birincisi Yıldırım olmuş hem de MVP seçilmiş, bu sene de olsun da göreyim. Mekânın sahibi geri geldi oğlum!"
Yasin duydukları karşısında şaşırırken gülmeli miydi yoksa Kutay'ın hırsını ciddiye mi almalıydı karar veremiyordu. Çarpık bir ifadeyle gülümseyerek yeniden omzuna kurulduğu sevgilisini yanıtladı. "Dersine çalışmışsın bakıyorum da?"
"Ne sandın? Yalnız herifin seni rakibi olarak gördüğüne organizasyonları izlediğimde tam olarak ikna oldum. Üç sayı yarışmasında da, maçta da, yetenek yarışmasında da sana yenilmemek için kendini parçalamış resmen, başarmış da. Bir tek yetenek yarışmasında yenemiyor seni. Rekabeti sevdiğini söylediğinde haklıymışsın."
"Şu an düşmanını övdüğünün farkında mısın acaba? Senin benim tarafımda olman gerekiyor, sevgilinim ben senin!" Yasin sahte bir alınganlıkla kolunu çimdiklerken Kutay kıs kıs gülerek onu kendine çekti.
"Yiğidi öldür hakkını ver demişler hayatım, atalarımıza itaat ediyorum sadece. Hem üzülme, organizasyona seçilirsem kanını yerde bırakmayacağım."
Yasin de kıkır kıkır gülerek yanıtladı onu. "Siktir oradan, asıl ben de seçilirsem sen kendini kollamaya bak. Yıldırım'la değil benimle kapışacaksın, sana mağlup olmayacağım."
"Fark etmez, galip de gelsen mağlup da olsan senin gibi bir oyuncuyla kapışmaktan büyük bir zevk alacağım çimen göz. Benim için her türlü kazan-kazan durumu bu."
Gülüşerek birbirlerine sokuldular ve yorgun bedenlerini dinlendirmek adına erken sayılabilecek bir saatte kendilerini uykunun huzurlu kucağına bıraktılar.
Uyumadan önce Yasin'in aklından geçen tek düşünce, Kutay hayatına yeniden girdiğinden beri her konuda çoktan galip geldiğiydi. O yanında olduğu sürece, bu dünyaya mağlup olmayacaktı.
---------------
Kısa oldu biraz ama geçiş bölümü gibi kabul edebilirsiniz. Cümle kuramıyorum aq ne oluyor bana anlamadım. Bu öyküye ağustosun 18'inde mi ne başlamıştım sanırım, yaklaşık iki ayda 69 bölüm karalamak galiba yazmaya alışkın olmayan bünyemde soğuk duş etkisi yarattı, beynim durmuş gibi hissediyorum. İlk bölümün sonunda bok da çıkabilir güvenemiyorum demiştim ama umarım toparlarım, severek ve isteyerek yazdığım bu öyküyü batırmak istemiyorum çünkü. Neyse, yine gerekli gereksiz iç döktüm allam ben niye böyle duygusal bir topacım ya. :(
Bu arada bundan sonra zaten böyle kıkırdayarak gülüşerek uyuyamayabilirler, kaptınız inceyi. ;d Daha fazla saçmalamadan gideyim. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız şimdiden kutlu olsun. Hoşça kalın, sonraki bölümde görüşürüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Top | bxb |
General Fiction"Bitime bir saniyeden az var beyler. Bu maçı alın, dileyin benden ne dilerseniz." Molanın sona erdiğini belirten ses duyulduğunda tüm gözler onun, onun gözleriyse kendisinin üstündeydi. Sahaya dönmeden önce kulağına en iyi arkadaşının sesi doldu. "S...