Dünyanın en zor hissi; kendini ait hissetmediğin bir yerde bulunma zorunluluğudur, demişti Dostoyevski. Ne kadar haklı olduğunu bu gece bir kere daha anlamıştı Yasin.
Ait olduğu yer bu yakın olmayan arkadaşları ve onların sevgilileriyle oturduğu, bu nezih ortama sahip, yeni açılan mekân değil Kutay'ın yanıydı ve en geç iki saate yanındayım dediği hâlde iki buçuk saattir burada çakılıp kalmış olmak sinirlerini hallaç pamuğu gibi atıyordu. Mekânın şehrin uzak bir noktasında olması da bozulan sinirlerine hiç yardımcı olmuyordu.
Kafasında yaptığı hesapların hiçbiri tutmamıştı; onlarla beraber bir saat takıldıktan sonra kendi arabasının yanında olmamasını gerekçe göstererek kalkacak ve taksiyle Kutay'ın evine gidecekti ancak arabasıyla geldiği Yıldırım onu bırakacağını söylemişti. İtiraz ettiğinde, davet edenin kendisi olduğunu ve evine ulaşmasından da kendisinin sorumlu olduğunu belirtmiş ve ne kadar karşı çıksa da kabul etmemişti.
Kutay ayrıldıklarından bir saat kadar sonra onu aramış ve Yasin geleceğini söyleyerek kapatmıştı, ikinci aksilik olarak şu son yarım saattir Kutay sürekli ona mesaj atıyor, mesajı yeterli görmediğinde on dakikada bir arıyordu ve Yasin sürekli kalkıp onunla konuşamayacağından çağrılarını reddediyordu.
Üçüncü aksilik şuydu ki onlar mekâna geldikten sonra Yıldırım'ın kız arkadaşı Nilgün'ün, kuzeni olduğunu söylediği Burçin adındaki kız da onlara katılmış ve Yasin'e ilgi göstermişti. Durumu fark eden diğerleri de çöpçatanlığa soyunarak ikisini yakınlaştırma çabalarına girişmişlerdi. Kibar bir biçimde kızla ilgilenmediğini belli etmiş olsa da hemen pes etmeyeceklerini anlamıştı Yasin, zira imalarla sorulan sorular artık içilen içkilerin getirdiği rahatlıkla alenen soruluyordu.
"En son Rusya'da bir kızla birlikte görmüştük seni, ondan beri hiç kız arkadaşın olmadı mı gerçekten?" Yıldırım sorduğunda Yasin yerinde rahatsızca kıpırdandı, tek isteği Kutay'ın yanında olmaktı ve onun teklifini kabul ettiği için kendine kızıyordu. Mesajı almalarını umarak yanıtladı.
"Gönül işlerinden ziyade basketbola odaklanmak istedim, istiyorum. Muhtemelen bundan sonra da tek istediğim bu olacak." Cevapladıktan sonra saatine baktı ve akrep ile yelkovanın bir kırk beşi gösterdiğini fark ettiğinde kaşları çatıldı. Mühletini verdiği iki saatin üzerinden kırk beş dakika daha geçmişti ve şu an Kutay'ın evinde öfkeden deliye döndüğünü tahmin edebiliyordu. Bu gece işi hiç kolay olmayacaktı, Allah yardımcısı olsa çok güzel olurdu gerçekten.
Gelen çağrıyla yeniden titremeye başlayan telefonunu cebine koyarken ayaklandı ve arkadaşlarına hitaben konuştu. "Ben artık gideyim, kendimi biraz yorgun hissediyorum. İyi eğlenceler size."
"Ben bırakacağım demiştim?" Yıldırım kararlı bir sesle itiraz ettiğinde Yasin de onunkine denk bir kararlılık barındıran sesiyle, işi alaya vurarak karşı koydu.
"Seni beklersem sabaha kadar beklemem gerekecek gibi görünüyor, ben yaşlı bir adamım Yıldırım. Ayrıca gerçekten lüzumu yok, bir taksiye atlayıp gideceğim. İyi geceler."
Yıldırım bu defa daha fazla itiraz etmeyerek başını iki yana sallayarak da olsa kabul etmişti. Vedalaşıp mekândan çıktığında ilk iş Kutay'ı aramaya karar verdi. Öfkeli bir sevgili kesinlikle uğraşmak istediği son şeydi ancak başına gelecek olan buydu, bundan kaçışı yoktu. Oflayarak Kutay'ın numarasını çevirdi ve telefon ilk çalışta açıldığında daha tek kelime edemeden Kutay'ın zehir saçan sesi kulağına doldu.
"Neredesin oğlum sen? Doyamadın mı Yıldırım'ın muhabbetine amına koyayım?"
Zaten öfkesine teslim olmuş sevgilisini daha da öfkelendirmemek için, sinirlense de alttan alarak konuştu. "Hemen bırakmadılar Kutay, kalkamadım. Bulduğum ilk fırsatta da çıktım zaten, bir taksiye binip geleceğim şimdi. Sakin ol lütfen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Top | bxb |
General Fiction"Bitime bir saniyeden az var beyler. Bu maçı alın, dileyin benden ne dilerseniz." Molanın sona erdiğini belirten ses duyulduğunda tüm gözler onun, onun gözleriyse kendisinin üstündeydi. Sahaya dönmeden önce kulağına en iyi arkadaşının sesi doldu. "S...