28- Gerçekler

6.4K 474 74
                                    

Üstünden zaman denen sihirli mefhum geçtiğinde bazı yaraların kapandığına inanıyordu insan. Zamanın sihirli ellerinin, benliğindeki tüm kesikleri iyileştirdiğini sanıyor, bir yandan varlığını tertemiz etmesine izin verip bir yandan da üstünden akıp giden zamana yetişmeye çalışıyordu. Fakat bazı anlar vardı ki ne akıp giden zamana yetişebiliyordunuz ne de yaralarınız iyileşmiş oluyordu.

Yasin, bilgisayarının ekranında dönen görüntülere bakarken üç yıl önce nerede kaldıysa hâlâ oradaymış gibi hissediyordu kendini. Dönüp ruhuna baktığında iyileştiğini sandığı yaraların hâlâ ilk günkü gibi kanadığını görüyordu. Sevdiği adamın bir başka bedene dokunuşunu belgeleyen fotoğraflara bakarken üç yıl öncesinden tek farkı, şu an gözlerinden sicim gibi yaşların akmıyor oluşuydu. Ellerinin titremesi içinse yapabileceği bir şey yoktu.

Hiddet dolu bakışlarını ekrandan kaldırıp suçlulukla ona bakan Kutay'a çevirdi ve Natali'nin orada olduğunu unutup Türkçe olarak kurdu cümlelerini. "Buraya bana bunları göstermek için mi geldin? Niyetin buysa Natali'yi de sürüklemene gerek yoktu, bu filmi daha önce izledim ben!"

Kutay, onu yatıştırmak ister gibi sakin bir sesle yanıt verdi. "Natali'nin getirdiği bellekteki görüntüler gerçek değil Yasin. Anlayacaksın. Sadece dikkatlice bak."

Oysa Yasin yatışmıyor, aksine öfkesi giderek şiddetleniyordu. "Neyi anlayacağım oğlum, neyi anlayacağım lan? Kadını altına alıp evire çevire siktiğinin nesini anlayacağım?! Beni defalarca aldattığının nesini anlayacağım?! Seni dinlemeye karar vermem en başından hataydı. Tasını tarağını toplayıp siktir git evimden! Natali burada kalacak!"

Kutay onun öfkesini anlıyordu. Onun nasıl bir işkenceden geçtiğini sadece tahmin edebilirdi ama buluştukları ortak payda acılarıydı. Yine de Yasin'in dikkatini toplamasını sağlaması gerekiyordu. Bu yüzden, için için kanayarak devam etti. "O kadınla adama iyi bak Yasin. Yüzlerini net görüyor musun? Odaklanarak bak sadece."

Yasin onun nereye varmak istediğini anlamıyordu ama yorulmuştu. Tek yaptığı izlemekti ama öyle yorgun hissediyordu ki kendini, gözlerini kırpmaya bile mecali yoktu. Hüsranla gözleri dolarken elinde hissettiği baskıyla yanındaki güzel yüze baktı.

"Zor olduğunu biliyorum Yasin ama dikkatini vermek zorundasın."

Cevap vermeye takati olmadığı için sadece başını salladı ve fotoğraflara kaldığı yerden, bu defa kendisine söylendiği gibi ekrandakilerden yalnızca kadının yüzüne odaklanarak devam etti. Diğerine bakmaya cesaret edemiyordu.

Kadının kızıl saçları birer yılan olup ekrandan uzanarak Yasin'i ısırıyordu sanki. Fotoğraflar uzaktan çekilmiş gibi bulanıktı ama seçebildiği kendi gözleri gibi yeşil olan gözler, üstündeki bedenden aldığı zevkle kâh yuvalarında dönüyor, kâh kocaman büyüyordu. İnce yüzünde nefes nefese aralanan dolgun dudaklardan gelen soluğu kendi teninde hissetmişti. İstemese de gözleri Kutay'ın sırtını tırnaklayan beyaz parmaklara kaydı. O fotoğraflara ekranı parçalamadan nasıl baktığını bilmiyordu ama bir şekilde başarmıştı.

Ekran karanlığa gömüldüğünde olduğu yerde put gibi kaskatı otururken yumruk olan ellerinde hissettiği ıslaklıkla fark etmişti ağladığını. Ve bir kez daha anlamıştı ki zaman onun yaralarına merhem olamamıştı, hâlâ aynı yerlerinden kanıyordu. Bu acı tanıdıktı, çünkü üç yıl önce de aynen bu şekilde açılmıştı ruhundaki en derin kesik.

Nefretle dolan gözlerini, kesik soluklar alarak Kutay'a çevirdi. "Bitti mi işkencen? Yoksa bu filmin ikincisi de mi var?"

Kutay uzanıp elini tutmak istediyse de o ulaşamadan sertçe elini kendine çekti Yasin. Kutay bir şey söylemeden bilgisayardaki belleği çıkarıp evinden getirdiği belleği taktı ve bir klasör açtı. Daha biraz evvel gözlerinden kan akıtan fotoğrafların simgeleri bir kez daha ekrana dolarken Yasin görmek istemeyerek gözlerini kapadı. Neyi açıklamaya çalışıyordu bu adam? Niye ona böyle işkence çektiriyordu? Zaten ateşler içinde cayır cayır yandığını görmüyor muydu o bal rengi gözleri?

Son Top | bxb |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin