İnsan ne kadar garip bir varlıktı. İyileştirmek için emek verdiği yaralar bir sevgilinin kurduğu tek bir cümleyle yeniden kanamaya başlayabiliyordu. Ve zayıf noktasını bilen herkes, insanı o yerinden vuruyordu.
Denize bakan yatak odasındaki yatağın, defalarca bütün oldukları o yatağın örtüsünü bile açmadan, giysilerini bile değiştirmeden, kollarını sanki kendini korumak istercesine kendine sararak sol yanına öylece uzanıp simsiyah görünen denizin yavaşça göğün rengine bürünmesini izliyordu saatlerdir.
Gün ağardığında yatakta hissettiği hareketlilikle Kutay'ın da yanına uzandığını anladı. Onun da tıpkı kendisinin yaptığı gibi sırtını ona dönerek yattığını anlamak için gözlerini çevirip bakmasına gerek yoktu, çünkü onu her zaman sımsıkı saran kolların sıcaklığını hissetmiyordu. Birlikte ama yalnız iki yabancı gibi uzanıyorlardı en tutkulu anlarına şahit olmuş yatağın üzerinde.
"Özür dilerim Yasin." Onun uyumadığını bilen Kutay'ın yorgun sesi kulaklarına ulaştığında ifadesiz bir sesle karşılık verdi ona.
"Neden?"
"Öyle demek istemedim."
Burukça gülümsedi Yasin. "Öyle demek istedin Kutay. Bana karşı hiçbir kırgınlığın yokmuş gibi davranamazsın."
Bir süre çıt çıkarmadan öylece uzandılar. İçinde yıllardır biriktirdikleri dilinin ucuna gelirken Yasin kendine engel olamıyordu artık, hiç kimseye anlatmadığı, yıllarca içine attığı her acı tecrübesi bir bir içinden taşarken kendine engel olmak istemiyordu. O da insandı ve artık bir zerreye bile yer bırakmamacasına dolan yüreğini boşaltması gerekiyordu.
"Böyle olmasını ben hiç istemedim. Daha on yedimde, ilk gençliğimde başımda kavak yelleri estiren Poyraz'ı yan sınıftaki Şencan ile soyunma odasında basmayı istemedim mesela. Ya da yirmi bir yaşımda, tam kalbimi ona verdiğimi düşündüğüm bir zamanda Mert'in aslında beni değil de ponpon kızların lideri olan arkadaşım İrem'i sevdiğini söylediğini duymayı, beni bir denek gibi gördüğünü anlamayı istemedim. Yirmi üçümde, her şey güzel gitse de günün birinde beni kıracağından korktuğum Erdinç'ten ayrılıp o beni kırmadan ben onu kırmak istemedim. Yirmi altımda, bu defa kapılarını kapattığım kalbimdeki tüm yaralarımı onunla saracağımı düşündüğüm Kutay'ın, bir yalancının tuzağına düşüp beni incitmesini istemedim."
Derin bir nefes alıp devam etti. "Otuzumda yeniden kavuştuğum o Kutay'ı incitmeyi de istemedim ben. Ve ben o insanları sevmekten, onlara değer vermekten başka ne yaptım? Ben nerede hata yaptım? Kalbimi, güvenimi kırmalarını ben istemedim Kutay. Neden ben de herkes gibi sevip sevilmedim? Neden ben de herkes gibi bembeyaz bir sayfa açıp her şeye yeniden başlayamıyorum? Neden iyileştiğine inandığım her yara için için kanamak ve lekesini sana bulaştırmak zorunda?"
Yavaş hareketlerle sırt üstü döndü ve bu defa tavanı izleyerek sürdürdü sözlerini. "Benim ne suçum var Kutay? Üzülmeden, üzmeden sevemeyecek miyim ben seni?" Acı bir tebessümle bir damla gözyaşı şakağından yastığa süzülürken yeniden sol yanına döndü ve uzun boyunun el verdiği kadar küçülttü kendini. Küçücük kalmak hatta yok olmak istiyordu, belki o zaman her şey yoluna girerdi.
Bu defa saatlerdir sıcaklığından yoksun olduğu kollar onu sıkıca sarmıştı. Sessizce ağlarken saçlarında önce sıcak bir nefes, sonra bir çift dudak hissettiğinde beline sarılan kola sanki can simidine tutunur gibi sarıldı.
"Senin bir suçun yok Yasin." Kutay'ın onu yatıştırmak ister gibi sakin bir sesle kurduğu cümle, daha çok suçlu hissetmesine neden olmuştu. "Onlar seni, senin sevdiğin gibi sevmedi diye senin bir suçun yok. Bilemezdin. İnsanoğlu kavun değil ki nasıl olduklarını dibini koklayıp anlayasın..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Top | bxb |
General Fiction"Bitime bir saniyeden az var beyler. Bu maçı alın, dileyin benden ne dilerseniz." Molanın sona erdiğini belirten ses duyulduğunda tüm gözler onun, onun gözleriyse kendisinin üstündeydi. Sahaya dönmeden önce kulağına en iyi arkadaşının sesi doldu. "S...