Atalarımızın karşılaşmak istenilmeyen durumlarla karşılaşmayı anlatan ne kadar sözü varsa hepsini yüzyıllar öncesinden bugünü görüp de söylediğine kalıbını basası gelmişti Yasin'in. Aşkından ölse de Kutay ile bir arada olmak istemiyordu ama yine de karma ne yapıp ediyor, onları bir araya getirmenin bir yolunu buluyordu. Kutay 'kaderden kaçamazsın' derken bunu mu kastetmişti acaba? Çünkü o Kutay'dan kaçtıkça ona yakalanıyordu.
Kapı deliğinden hâlâ sarhoş adamı izliyordu. Açıp onu içeri almakla oracıkta sızmasına izin vermek arasında gidip gelmekteydi. En fazla karşı komşusu sabah onu kapısının önünde bulur, Yasin de haberim yok der geçiştirirdi. Onu orada bırakmaya karar verip odasına yönelecekken kelimeleri geveleyen boğuk ses kulağına doldu.
"Aç kapıyı Yasin! Odanın ışığı yanıyordu, evdesin biliyorum!" Bununla birlikte kapısı daha şiddetli bir şekilde vurulurken karşı dairenin kapısının da açıldığını duydu ve içinden küfrü bastı Yasin. Kutay, onu içeri almazsa rezalet çıkarmaya kararlı gibi görünüyordu ve bu, yıllardır kendi hâlinde yaşayan efendi apartman sakini Yasin için hiç iyi bir şey değildi.
Küfrede küfrede üstüne bir tişört ile eşofman geçirdi ve odasına geldiği gibi hızla kapıya geri dönüp, neler olduğuna bakan komşusuna aldırmadan ve tek söz etmeden Kutay'ı içeri aldı. Sendeleyen iki metrelik bedenine destek olarak onu salondaki üçlü koltuğa yatırdıktan sonra ortadaki ahşap sehpaya oturup gözlerini kapatarak soluklandı.
Gözlerini yeniden açtığında bir çift bal, dikkatle onu izliyordu. Nedense az önceki kadar sarhoş bakmıyordu şimdi o gözler. Kaşları çatılırken öfkeyle konuştu. "Yine ne demeye geldin lan? Rahat yok mu bana senden?"
Kutay, yattığı yerden doğrularak sırtını koltuğa yasladı ve sevdiğinin çatık kaşlarına gülümseyerek yanıt verdi. "Eskiden bana bakarken kaşlarını çatmazdın hiç. Hep gülümserdin." Ellerini uzatıp yüzüne dokunmak istediyse de aralarındaki mesafe buna izin vermiyordu.
"Eskidendi onlar. Niye geldin Kutay? Niye içtin?" Kendinden geçecek kadar sarhoş olmasa da kafası kıyaktı, eğer kusarsa onu banyoya yetiştiremeyeceğinden, Yasin oturduğu yerden kalkıp bir leğen almak için banyoya gitmeye niyetlenmiş ancak bileğinden tutulduğu gibi sarhoş oğlanın yanına düşüvermişti.
"Derdimden içtim."
"Neden? Evine ekmek götüremiyor musun? Şifasız hastalığın mı var? Sevdiklerinden biri hatta ikisi gözünün önünde eriyor da elinden bir şey mi gelmiyor? Gurbet ellerde biçare kaldın da bir Allah kulu bile elini uzatmadı mı? Güvendiğin insanlardan kazık üstüne kazık mı yedin? Senin ne derdin olabilir Kutay Efendi, insanların huzurunu kaçırmaya uğraşmak dışında?"
İlk karşılaşmalarında alkolün etkisiyle güçten düşen o iken şimdi roller değişmişti, bileğini Kutay'ın tutuşundan kurtardı ve ayağa kalkıp Kutay'dan uzak olan ikili koltuğa oturdu. Kutay'ın yüzünde alaycı ancak çaresiz bir ifade vardı.
"Derdim sensin Yasin Efendi, derdim sana olan aşkım. Seni bir türlü inandıramadığım aşkım."
"Ortada inanılacak bir aşk olsaydı belki inanırdım, sen bana sadece yalan söyledin Kutay."
"Ne zaman vazgeçeceksin?"
"Seni sevmekten mi? Mümkün olsa hemen şimdi vazgeçerdim ama her zaman her istediğimiz olmuyor."
"Bu inadından, ne zaman vazgeçeceksin? Senden tek istediğim hikâyeyi bir de benim tarafımdan dinlemen, madalyonun bir de bana bakan yüzünü görmendi Yasin. Bunu bile yapamayacak kadar mı nefret ediyorsun benden? Adalet duyguna ne oldu? Kimseye haksızlık etmeyen Yasin Aslanbaş'a ne oldu? Öfken gözlerini bu kadar mı kör, kulaklarını bu kadar mı sağır etti senin? Benim sevdiğim Yasin'e ne oldu, söyle!"
"Soruyor musun bir de? O Yasin'i sen yok ettin Kutay. Kendi ellerinle, bile isteye beni, bizi yok ettin! Biz diye bir şey hiç var olduysa tabii!"
"Anlamıyorsun. Yaptığım her şeyin bir nedeni vardı Yasin. Hiçbir şeyi seni sevmediğim, istemediğim için yapmadım. Seni korumak için yaptım."
"Hep aynı şeyi söylüyorsun, sana neden inanayım ki? Sen beni aldattın Kutay, bunun için ne gibi bir açıklaman olabilir? Beni aptal yerine koydun, beni sevmediğin hâlde seni sevmeme izin verdin! Bir de beni korumak için yaptığını söylüyorsun. Beni aldatmadan da koruyabilirdin, sevseydin eğer."
"Ben seni aldatmadım Yasin! Seni sevmeseydim eğer, Anna'nın, hayatını cehenneme çevirmesine izin verirdim!"
"Bari Anna'yı yalanlarına alet etme lan. O kedi gibi kızın bana ne zararı dokunabilirdi ki?"
"Dokunmadığını sanıyorsun değil mi? Oysa şu an bu konuşmayı yapıyor olmamızın sebebi o. Bizi birbirimizden Anna ayırdı Yasin. Beni senden o kedi dediğin çıyan ayırdı! Fakat gözlerin öfkeden öyle kamaşmış ki gerçeği görmemekte diretiyorsun. Ama az kaldı. Zamanı geldiğinde her şeyi anlayacaksın."
"Ve o zaman pişman olup seni dinlemediğim için ayaklarına kapanarak özür dileyeceğim, öyle mi? Çok beklersin Kutay. Aşkımdan öleceğimi bilsem de sana dönmeyeceğim."
Kutay, sevdiğinin alayla bakan yeşillerine aynı alaycılıkla karşılık verdi ve tek kelime etmeden yerinden kalkıp gitmek için biraz evvel şiddetle tokmağını vurduğu kapıya sarsak adımlarla yöneldi.
Büyük lokma yemek ama büyük söz etmemek gerekiyordu bu hayatta, Yasin de pek yakında öğrenecekti.
--------------------
A benim canım Yasin'im ağzından bal damlayan arının bile kıçında iğnesi var çatır çatır sokuyor Anna neden yapmasın :((((( Bakın yorum yapmazsanız kavuşmalarını geciktirebildiğim kadar geciktiririm YORUM İSTİYOM YORUM PÜÜÜ skfjlamşdnjgkwamdşliökg. Okuyana tenk yu, oylayana çok tenk yu, yorum yapana daha çok tenk yu. Hoçça ğalın. :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Top | bxb |
General Fiction"Bitime bir saniyeden az var beyler. Bu maçı alın, dileyin benden ne dilerseniz." Molanın sona erdiğini belirten ses duyulduğunda tüm gözler onun, onun gözleriyse kendisinin üstündeydi. Sahaya dönmeden önce kulağına en iyi arkadaşının sesi doldu. "S...