Gülüşmelerle geçen kişisel bakım faslından sonra birlikte mutfağa geçip aç karınlarını doyurmak için kahvaltı hazırlamaya başlamışlardı. Yasin bir yandan göz ucuyla omleti pişiren Kutay'ı izliyor, bir yandan da kendisine meyve suyu koyuyordu. Sanki aradan üç yıl geçmemiş, hâlâ beraber yaşıyorlarmış gibi tanıdıktı yaşadığı her an. İşini bitirip alışkanlıkla Kutay için ince belli bardağa çay koyarken dün sabah da onunla böyle kahvaltı yapmış gibi hissediyordu. Zaman, gerçekten de bükülebilen bir şeydi.
"Kahvaltıda çay sevdiğimi unutmamışsın." Kutay omleti tavadan alıp tabaklara servis ederken ağzı kulaklarına vararak gülüyordu.
"Unutmadım, sen omleti nasıl sevdiğimi unutmuşsun ama." Muzip bir gülüşle meyve suyu ile çayı alıp sofraya otururken Kutay'ın bakışlarına karşılık verdi. Kutay numaradan surat asarken gülüşü ufak bir kahkahaya dönüştü, onun iki metrelik boyuna bakmadan şakadan olsa da çocuk gibi suratını asması Yasin'i nedense her zaman güldürüyordu.
Kutay birlikte kurdukları sofranın fotoğrafını çekip yerine oturduktan sonra yalandan astığı suratıyla konuştu.
"Aşkım sabahın köründe ıspanağı nereden bulayım şimdi? Bugünlük sade omletle idare et, yarın ıspanaklısını yaparım sana."
"Neyse, yiyeceğiz artık. Zehirlenmem inşallah." Çatalıyla omleti yemek istemiyormuş gibi didiklerken Kutay bu defa gerçekten bozulmuşa benziyordu. Tersleyerek konuştu.
"Natali ile geldiğim akşam getirdiğim piroşkiden zehirlenmediysen bundan hiç zehirlenmezsin, piroşkiyi en son üç yıl önce yapmıştım ama omleti neredeyse her gün yapıyorum. Ölmezsin korkma."
Yasin şaşkınca bal rengi gözlerin sahibine baktı. "Darıldın mı sen şimdi bana?"
Kutay birkaç saniye çatık kaşlarıyla ona baktıysa da Yasin'in afallamış ifadesine daha fazla dayanamadı ve kahkahayı bastı. "Yok be, ne darılması? Şu trip atma dedikleri şey nasıl oluyormuş bir denemek istedim sadece ama haz almadım. Benim gibi bir adamın işi değilmiş."
Yasin de istemsizce tuttuğu nefesini verirken hafifçe gülümsedi. "Senin yapacağın tribe..." diye başladığı cümlesini bitirmeden tabağındaki omletten bir lokma aldı ve diline yayılan tatla tebessümü büyüdü. Şaka maka, Kutay yemek yapma konusunda gerçekten iyiydi. Sıradan bir omlete bile nasıl yaptıysa mükemmel bir lezzet vermişti. Kutay da kendi omletinden bir lokma aldıktan sonra beklentili bakışlarını ona çevirmiş, sevgiyle onu izliyordu.
"Ellerine sağlık, güzel olmuş." Dediği anda dolgun dudaklar incilerini göstererek genişçe aralandı.
"Afiyet olsun, yarasın tosunuma."
Yasin boğazından yükselen kahkahaya engel olamayarak konuştu. "Tosunum ne lan, oradan bakınca tosuna mı benziyorum?"
"Buradan bakınca hayatımın anlamına benziyorsun." Kutay aşk dolu bir tebessümle onu yanıtlarken Yasin bu beklemediği cevapla durakladı. Ne diyeceğini bilemeyerek gözüne ilişen bardağı aldı ve meyve suyundan bir yudum içti. Konuyu değiştirmek için hafifçe boğazını temizledikten sonra konuştu.
"E, bunun içine ben görmeden ne koydun da bu kadar güzel oldu bakalım bu omlet Kutay Şef?"
"Sevgimi koydum." Bal gözlü genç yine aynı aşk dolu tebessümle onu yanıtladığında Yasin bakışlarını Kutay dışında mutfaktaki her yerde gezdirdi. Buzdolabının üzerindeki magnetlerden biri kapağı çizmişti galiba.
Kutay'ın yumuşak fakat ciddileşmiş sesi tekrar kulaklarına dolduğunda bakışlarını ona çevirdi.
"Bir şey sormak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Top | bxb |
General Fiction"Bitime bir saniyeden az var beyler. Bu maçı alın, dileyin benden ne dilerseniz." Molanın sona erdiğini belirten ses duyulduğunda tüm gözler onun, onun gözleriyse kendisinin üstündeydi. Sahaya dönmeden önce kulağına en iyi arkadaşının sesi doldu. "S...