Murat ile sahilde yürüyüş yaparlarken ılık akşamın tadını çıkarıyordu Yasin. Artık iyice güzelleşen havayla birlikte akşamların da tadı bir başka olmaya başlamıştı. Deniz kenarında sakin adımlarla yürüyen, banklarda oturup sohbet eden insanlar, çimlerde el ele tutuşarak uzanan âşıklar... En sevdiği mevsimdi ilkbahar. Doğayla beraber insanlar da canlanıyor, üzerlerindeki ölü toprağını atıyordu sanki. Gözleri bir ağaca yaslanmış, dudaklarını sevgiyle birbirlerinin dudaklarına değdiren çifte takılırken adımları yavaşladı.
Kutay ile kendisi hiçbir zaman böyle özgürce öpüşememişti sokaklarda. Bir şeyleri hep gizli saklı, hep dört duvar arasında yaşamak zorundaydı onun gibiler. Dışarı çıkmaya çalışanı ya vuruyorlar ya da o duvarların içine geri sokuyorlardı. Çıkmayı başaranları ise soyutlayarak sadece onların olduğu başka duvarların ardına itiyorlardı. Niye sadece birbirini seven iki insanın arasındaki aşk yerine cinsiyetine odaklanırdı ki insanlar? Oysa kalp aynı kalp, aşk aynı aşktı, insanlar aynı insanlardı. Her şeyi güzelleştirdiği iddia edilen aşk, aynı cinsiyette iki insanın arasında yaşanırken mi kötü oluyordu?
Murat başını çevirip arkadaşını yanında göremeyince önce arkasına, sonra onun baktığı yere baktı ve onun yanına gitti. Neler düşündüğünü biliyordu, bu yüzden hüznünü dağıtmak adına işi şakaya vurarak konuştu.
"Geldi bahar ayları, gevşedi gönül yayları. Artık her akşam görürüz böyle."
Yasin, daha iyi hissetmese de arkadaşının çabası boşa gitmesin diye içten olması için uğraştığı bir tebessümle ona baktı. Sonra aklına gelen düşünceyle tebessümü içten bir sırıtmaya dönüştü.
"Seda ile seni de görecek miyiz böyle? Hm?"
Murat, okların bir anda kendisine dönmesiyle afallayarak kem küm etti ve arkadaşına sırtını dönüp yürümeye başladı. "Yahu benim o işlerime daha var, hem özel hayat denen bir şey var canım aaa."
"Murat, sen benim kıçımdaki donun rengine kadar her şeyi biliyorsun da benden hiçbir şey saklayamayacağını mı bilmiyorsun, her şey karşılıklıdır oğlum bu hayatta. Söyle, düğün ne zaman?"
Murat kinci elalarını arkadaşına çevirip gözlerini kısarak ona baktı. "Sana davetiye mavetiye yok şerefsiz herif. Gelme sen düğünüme. Ölürsem kabrime de gelme, istemem."
Yasin, arkadaşının bu çocuksu tavrına kahkahalarla güldü ve yanına hızlı adımlarla ulaşıp kolunu omzuna sardı. "Sağdıcın olacak adama davetiye vermeyeceksin öyle mi? Kalbim kırıldı şimdi."
"Bıraksana lan. İstemiyorum seni, git."
"Gidemem. Bu dünyada senden başka kimsem kalmadı be Murat'ım."
"Özge var ya?"
"Var da dünyanın bir ucunda. Her istediğim zaman gidemiyorum, o da gelemiyor. Baksana halimize, yeğenim doğunca belki o zaman giderim." Yasin hüzünle iç çekti. Kardeşini çok özlemişti.
"Ooo, daha doğuma beş ay falan yok mu? Bence sezon biter bitmez git. İki hafta kaldı zaten."
"İki hafta kaldı da işte..."
"Kutay meselesi mi? Ne yapmayı düşünüyorsun?" Murat, boş buldukları bir banka çökerlerken meraklı bakışlarla arkadaşını süzdü.
"İnan ki bilmiyorum. Aklımla kalbim birbirine girmiş durumda. İçim öyle bir kördüğüm oldu ki çözmeye çalıştıkça daha çok dolaşıyor."
"Özge biliyor mu olanları?"
"Biliyor, anlattım her şeyi."
"Ne diyor peki?"
"Sen bilirsin diyor, ne diyecek? Sorun da orada başlıyor zaten, ben bir şey bilmiyorum."
İki arkadaş denize bakarak derin bir nefes aldılar. Murat, aklındakileri dile getirmemek için uğraşsa da engel olamadı kendine.
"Yasin, çok zor değil aslında. İki seçeneğin var, ya affedip ona döneceksin ya da iplerinizi tamamen koparacaksın."
Yasin, gerçekten mi, der gibi alayla arkadaşına baktı ve konuştu. "Bir seçenek daha var." Murat cevap vermeyerek devam etmesini beklediğinde devam etti. "Yaptığını affedecek ama ona dönmeyeceğim."
Murat'ın yüzünde de aynı alay vardı şimdi. "Ne onunla ne de onsuz diyorsun."
Bir süre sessizce karanlık denizi izlemeye devam ettiler. Üzerindeki gemilerin ışıkları ve gökteki ayın yakamozu olmasa zifiri karanlığa bürünecekti deniz, tıpkı içi gibi. Sessizliği Murat böldü.
"Yapabilecek misin Yasin? Adama deli gibi âşıksın, yaptığını affetmemek seni yoracak belki, ama affedip de ondan uzak durmak yormayacak mı? Yapabilecekken onu öpmemek, kokusunu içine çekmemek yormayacak mı seni? Son verebileceğin bir ayrılığı ömür boyu sürdürmek yapabileceğin bir şey mi? O bu kadar yakınındayken?"
Yasin, şaşkın bakışlarla arkadaşına döndü. "Barışmamızı istiyorsun herhâlde?"
Murat, keskin bir ifadeyle başını salladı. "Ben sadece kardeşimin mutlu olmasını istiyorum."
"Kutay ile mutlu olabileceğimin garantisi var mı? Olanlardan sonra?"
"Onsuz mutlu olabileceğinin garantisi var mı?"
"Bir başkasını sevebilirim ileride. O da sever bir başkasını. İlk aşkımız hiçbir zaman sonuncusu olmaz derler. Her aşk biter. İlla çıkar birisi karşıma."
"Kendini kandırma Yasin. Birçok kez sevebilirsin ama aşk dediğin şey insanın başına bir kez gelir hayatta."
Yasin de biliyordu. Cevap vermeyerek başını kucağındaki ellerine indirdi.
"Dost acı söyler Yasin. Kutay'a dönsen de mutlu olamayabilirsin, bu bir ihtimal. Ama onsuz mutlu olamayacağın kesin bir gerçek. Ona dönüp dönmeyeceğine karar verirken bunu göz önünde bulundur. Ben vereceğin kararın her türlü arkasındayım, tek istediğim seni gerçekten gülerken görmek."
Yasin, bir süre konuşmadan dolu gözlerle ellerini izledikten sonra buruk bir tebessümle arkadaşına döndü. "Aşk kotamı Kutay ile doldurmam büyük talihsizlik olmuş."
Murat ona cevaben kollarını omuzlarına doladı ve can dostuna sıkıca sarıldı. Yasin Murat'ın omzunun üzerinden karanlık geceye bakarken yapması gereken şeyler olduğunu biliyordu. Daha fazla ertelemenin bir anlamı yoktu.
------------------
Murat sen nasıl 1 kralsın aşkım seviyom seni dhfhshhdhf akşama bir bölüm daha atarım muhtemelen. Hoçça ğalın sevimli hayaletlerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Top | bxb |
General Fiction"Bitime bir saniyeden az var beyler. Bu maçı alın, dileyin benden ne dilerseniz." Molanın sona erdiğini belirten ses duyulduğunda tüm gözler onun, onun gözleriyse kendisinin üstündeydi. Sahaya dönmeden önce kulağına en iyi arkadaşının sesi doldu. "S...