Farklı kazandıkları Yeni Yakut maçının ardından herkesin keyfi yerindeydi, artık kupa için sadece bir maç kalmıştı önlerinde ve herkes neşeyle kadehlerini kaldırırken Yasin istemsizce geriliyordu. Zira kutlama yapmaya geldikleri yer bir bar değil, sevdiği adamın eviydi ve burada olmak istememesine rağmen onun daveti üzerine kaptan sıfatıyla bulunmak zorundaydı. Zoraki bir gülümsemeyle kendisine bakan gözlere karşılık vererek konuştu.
"Her biriniz terinizin son damlasına kadar savaştınız, pes etmediniz. Onca zorluk yaşadık ancak bir kez olsun ah demediniz. Aramızdan ayrılanlar, yarı yolda bırakanlar oldu ama siz onların yerine de mücadele ettiniz. Bugün kupaya bu kadar yaklaşmışsak bunda herkesin teri, herkesin emeği var."
Evin kocaman salonunda bir alkış tufanı koparken gözleri Kutay'ı buldu. Sosyal medyada ve basında öyle gösterilse de hiç de öyle her şeyi ben yaptım, her şey benim sayemde oldu dermiş gibi bir hâli yoktu. Aksine salonun en uzak köşesine çekilmişti ve gururlu bakışlarla onu izliyordu.
Tüm mütevazılığına rağmen takımın toparlanmasında en büyük etki Kutay'ındı ve Yasin'in yiğidi öldürse de hakkını vermesi gerekiyordu. Bu yüzden dudakları bir kez daha aralandı ve doğrudan Kutay'a bakarak konuştu.
"Ancak bir kişi var ki geldiğinden beri harcadığı çabayla dipten zirveye giden yolda hepimize ışık tuttu. Gösterdiği üstün çaba ve emek için, hepinizin huzurunda Kutay Karakoç'a teşekkür etmek istiyorum." Şimdi tüm bakışlar sevdiği adamın bal rengi gözlerine dönmüştü ve çılgınca onu alkışlıyorlardı fakat onun gözleri kendisinden başkasını görmüyordu. Bir süre dünya üzerinde ikisinden başka kimse yokmuş gibi bakıştılar, teması ilk bozan Kutay oldu ve takım arkadaşlarına hitap etti.
"Ben sadece yapmam gerekeni yaptım. Büyütecek bir şey yok. Sizlerin azmi ve çalışkanlığı olmasa ben tek başıma hiçbir şeyi düzeltemezdim. Bugünlere geldiysek bunda hepimizin payı var. Dibi gördükten sonra gidilecek tek yer zirvedir arkadaşlar. Biz o zirveye hep beraber tırmandık. Hem kaptanımıza istemeden verdiğim zarardan sonra, bunu ona borçluydum."
Yine çifte anlamlı konuşuyordu Kutay ama bunu Yasin'den ve Murat'tan başka anlayan yoktu elbette. İki arkadaşın bakışları birbirine bir anlık değerken Kutay bu bakışmayı kaçırmamıştı. Kıskansa da ses etmeye hakkı olmadığını biliyordu. Bu yüzden kıskançlığını gülüşüne gizledi ve kadehini takım arkadaşlarına kaldırarak sözlerini bitirdi. "Şampiyonluğumuza!"
Hep bir ağızdan 'şampiyonluğumuza' nidaları ederek kadehlerini yudumladılar. Herkes açık büfe hâline getirilmiş masadan istediği yiyeceği alırken Yasin evine gitmesinin uygun olup olmayacağını düşünüyordu. Kimseye fark ettirmeden gitmek için salonu terk edip koridora çıktığında kolunda hissettiği elle birlikte iki katlı dairenin üst katına giden merdivenlere sürüklenmeye başladı. Tabii ki onu sürükleyen Kutay'dan başkası değildi.
"Bırak kolumu!" Bırakmayacağını bile bile emretti. Nitekim Kutay ne kolunu bırakmış ne de bir cevap vermişti. Nihayet üst kata çıkıp yatak odasına girdiklerinde Yasin odayı incelemekle uğraşmayıp izin istemeden kendini çift kişilik yatağa atarak oturdu ve elleriyle yüzünü ovalayarak sakin kalmaya çalıştı.
"Bir haftayı geçti Yasin. Bir haftayı geçti ve sen hâlâ susuyorsun. Ne kadar sürecek bu? Konuşacağız artık."
"Benim yaşadığım şeyin çeyreğini bile yaşamadın ama bana hesap sormaya kendinde hak buluyorsun öyle mi?"
Kutay sıkıntıyla nefesini verdi. "Daha önce de söyledim, yine söylüyorum, sonsuza kadar da söylerim. Sen ne yaşadıysan ben bin beterini yaşadım Yasin! Neden anlamıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Top | bxb |
General Fiction"Bitime bir saniyeden az var beyler. Bu maçı alın, dileyin benden ne dilerseniz." Molanın sona erdiğini belirten ses duyulduğunda tüm gözler onun, onun gözleriyse kendisinin üstündeydi. Sahaya dönmeden önce kulağına en iyi arkadaşının sesi doldu. "S...