Alper, Murat ve Yusuf'tan oluşan ekibiyle mekânın üst katındaki koltuklarda oturmuş, aşağıda eğlenmelerine bakan takım arkadaşlarını izliyorlardı. Kutay henüz gelmemişti, Mehmet'in grupta sorduğu sorunun ardından da herhangi bir biçimde mevzusu açılmamıştı. Aşağıda kız arkadaşıyla birlikte dans eden Mehmet'i seyrederken bir tebessüm geçti dudaklarından. Murat, onun gülümsediğini gördüğünde meraklanarak sordu.
"Neye gülüyorsun lan?"
Tebessümü daha da büyürken arkadaşına döndü ve başını iki yana sallayarak yanıtladı. "Mehmet'e gülüyorum. Onun yaşına geri dönmek için her şeyimi verirdim şu an. Çocuk gibi aynı, dilerim benim gibi acı tecrübelerle büyümez."
"İnsanı büyüten tecrübelerdir Yasin. İster acı, ister daha acı, ister çok acı olsun. Hayat tozpembe değil ne yazık ki."
Gülümsemesi buruk bir hâl alırken bakışlarını yeniden Mehmet'e çevirdi. Kız arkadaşıyla pistte dans ederken iki on ikilik bedeniyle zıplayan bir zürafaya benziyordu. Hale'ye bakarken dudaklarındaki aşk dolu gülüş, kendi mutlu zamanlarındaki gülüşünü anımsatmıştı ona.
Acaba ben de bir daha böyle gülebilecek miyim, diye düşünmekten alamamıştı kendini. Gülecekti elbette ancak gülüşleri yırtılıp birleştirilen bir fotoğraf gibi yaralı olacaktı artık. Kutay veya bir başkası, o yaranın izini kimse yok edemezdi.
"Kutay geldi." Yusuf'un sesiyle düşüncelerinden sıyrılarak takım arkadaşlarıyla selamlaşıp kendini hemen müziğin ritmine kaptıran Kutay'a baktı. Yüzü gülüyordu, neşesinin yerinde olduğu belliydi. Buraya geldiklerinden beri bazı taraftarlar onlarla fotoğraf çektiriyordu, Kutay'ın gelişiyle beraber fotoğraf çektirmek isteyenlerin sayısında bir artma olmuştu. Özellikle de kızlar arasında. Belli aralıklarla yanına geliyorlar, birkaç poz fotoğraf çektirip gidiyorlardı.
Bir ara kızlardan biri, fotoğraf çekildiği esnada elindeki peçeteyi cilveli bir bakışla Kutay'ın arka cebine sıkıştırmayı başarmıştı. Yasin, tanık olduğu manzarayla koltuğunda dikleşti ve çatık kaşlarıyla Kutay'ın vereceği tepkiyi beklemeye başladı. Kalbi, peçeteyi atacak derken beyni tam aksini söylüyordu. Hatta hayal gücü devreye girmiş, Kutay'ın peçetedeki numarayı aradığı görüntüleri zihnine doluşturmaya başlamıştı bile.
Çekilen fotoğrafın ardından Kutay kıza kibarca gülümsedi ve içkisini almak için pistten bar kısmına yöneldi. Kendisi durumdan habersizdi ancak Yasin atmaca gibi her hareketini gözlüyordu. Cebinden peçeteyi çıkarıp önüne koydu ve açıp bir süre bekledi. Sırtı dönük olduğundan yüzünü göremiyordu Yasin. Beyni tam, ben kazandım, demek üzereydi ki Kutay barmenden içkisini istediği esnada peçeteyi genç oğlana uzattı ve hâlâ pistte dans etmekte olan kızı göstererek bir şeyler söyledi. Barmenin de bakışları şimdi Kutay'a peçete veren kızın üzerindeydi ve utangaç bir biçimde gülümsüyordu. Kutay, bir iki kere barmen çocuğun omzunu sıvazladıktan sonra bar taburesinde yarım tur döndü ve Kutay'ın yüzünü ancak o zaman gördü Yasin.
Sanki büyük bir iş başarmış gibi muzaffer bir sırıtış vardı dudaklarında. Gözleriyle etrafı taramış, aradığını bulamayınca bakışlarını üst kata çevirmiş ve Yasin ile göz göze gelmişti. Kadehini ona kaldırdı ve gülümseyerek dudaklarına götürdü.
Yasin ise aynı anda hem mutluydu hem de ağlamak üzereydi. Mutluydu çünkü beyni değil kalbi kazanmıştı. Ağlamak istiyordu çünkü az evvel yaşadığı gerginliği ömür boyu yaşayacakmış gibi hissetmekten kendini alamıyordu. Telefonunu çıkarıp Kutay'ın penceresini açarak ona bir mesaj gönderdi. Bir an önce Kutay ile konuşması gerekiyordu.
"Bana gidiyoruz, şimdi."
Telefonunu cebine geri koyduğu esnada Alper ile Yusuf'un kendisini izlediklerini gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Top | bxb |
General Fiction"Bitime bir saniyeden az var beyler. Bu maçı alın, dileyin benden ne dilerseniz." Molanın sona erdiğini belirten ses duyulduğunda tüm gözler onun, onun gözleriyse kendisinin üstündeydi. Sahaya dönmeden önce kulağına en iyi arkadaşının sesi doldu. "S...