Saçma bir duygu yoğunluğu ile geçmişti tüm günü. Bir yanda duyacağı şeylerin yarattığı merak, bir yanda sevdiği adamı görecek olmanın getirdiği heyecan, bir yanda da içinden gitmek bilmeyen korku. Bütün gün kendini nereye atacağını bilememiş, gerginlikten karıncalanan vücudunu sakinleştirebilmek için çıkıp antrenmanda yorulan bedenine rağmen iki saat yürümüştü. Eve gelip duş almış, vakit geçsin diye hiçbir şey anlamadan sayfaları öylece çevirerek sözde kitap okumuş, televizyondaki saçma programları gerçekten izlemeden boş boş ekrana bakmıştı. Bir ara yatağında panda gibi sağa sola yuvarlanmıştı hatta. Fakat bir doksan sekizlik bedeniyle pandadan ziyade zürafaya benzediğini fark edince kendini toplamış ve yanaklarına hafifçe tokat atarak sakinleşmeye çalışmıştı.
Neredeyse otuzuna basmak üzere olan bir yetişkindi o, böyle on beşlik yeni yetme tavırları da nereden çıkmıştı? Yetişkin gibi davranması gerektiğini fark ettiği anda yatağından kalkarak bozduğu nevresimini düzeltmiş ve dağınıklık olmasa da ortalığı düzenlemek için şöyle bir göz gezdirmişti salonunda. Antredeki boy aynasında kendini süzdü Yasin.
Beyaz tenine tezat oluşturan v yakalı siyah tişörtü ve uzun bacaklarını saran siyah eşofman altı ile oldukça spor bir görüntü çiziyordu aynadaki yansıması. Üstü, yanlarına göre daha uzun kesimli olan dalgalı sarı saçları dağınık bir biçimde alnına dökülüyordu. Yüzündeki yılgın, yorgun ifadeye ne de güzel uymuştu saçları.
Nedense aynada gördüğü adamı sevmedi Yasin, sarı kaşlarını çatarak odasına gitti ve eşofmanlarından kurtularak dolabından kayık yaka beyaz bir tişört, dizlerinden yırtık siyah kot pantolon ve siyah beyaz ekose desenli bir gömlek çıkarıp seri hareketlerle üzerine geçirdi. Alnına dökülen saçlarını eliyle tarayıp arkaya yatırarak yüzünü açığa çıkardı. Hâlâ spor olsa da en azından daha tertipli görünmüştü kendi gözüne.
Gömleğinin kollarını üçer tur kıvırdıktan sonra komodininin üzerindeki parfümünü alıp sıktığı sırada biraz olsun gevşeyen sinirlerinin çalan kapıyla yeniden yay gibi gerildiğini hissetti. Başa gelen çekilir, diyerek apartmanın kapısını açtı ve iç kapıyı da misafirine açmadan önce aynada son kez kendine bir baktı. Sakin ol, iki medeni insan gibi oturup konuşacaksınız sadece, diye ezberlenmiş bir dua gibi içinden tekrar ederken evinin kapısının tokmağı sanki top patlamış gibi kulaklarında yankılandı. Son kez derin bir nefes alarak elini kola götürdü ve gelen kişi için kapıyı açtı.
Bakışlarını yukarı kaldırdığında kazık yutmuş gibi kalakalmasına neden olan şey burnuna dolan piroşki kokusunun yanı sıra uzun zamandır görmediği buz mavisi gözlerdi.
"Na-Natali?" Kekelemesine engel olamayarak adını söylediği kişi ayakkabılarını hızla çıkarıp üzerine ciddi anlamda atlayarak ona sarıldığında hâlâ güçlü bir şaşkınlığın pençesindeydi orman gözlü genç. Kollarını kaldırıp arkadaşına sarılabilmesi zaman almıştı bu yüzden. Nihayet üzerindeki tutukluk paçalarından zemine akıp yok olduğunda kollarını kaldırdı ve sımsıkı sarıldı ince bedene. Bir süre kapı ağzında öylece sarıldılar, sessizlikten rahatsız olup araya giren de Kutay oldu.
"Ben burada dikilirim, siz takılın."
Yasin, Natali'ye sarılırken kapadığı gözlerini açıp bal rengi gözlere dikti ve gönülsüzce ona eliyle gelmesini işaret etti. Kutay, elinde piroşkilerin olduğu saklama kabını gözlerinin içine bakarak Yasin'e uzattı ve Natali'yi belinden kavrayarak, rahat bir tavırla salona yönlendirdi. Onların yokluğuyla tuttuğunu fark etmediği nefesini salarken hızlı adımlarla kabı mutfaktaki masanın üzerine bıraktı ve yine hızlı adımlarla salona geçti.
İngilizce olarak "Ne içersiniz?" diye sorarken sesinin de az önceki tutukluğundan sıyrılmış olmasına seviniyordu.
"İçecek olayı bende, bu gece üç bin dolarlık üzüm içeceğiz." Natali, Kutay'ın arabada ona söylediklerini tekrarlarken arkadaşına dönüp göz kırptı. Yasin, anlamayan bakışlarını Kutay'a çevirdiğinde Kutay onu fazla bekletmeden merakını gidermişti.
"Stoli Elit getirmiş." Cümlesi bittiği anda Yasin de arabadayken Kutay'ın verdiği tepkiyi vererek orman rengi gözlerini yuvalarından fırlatırcasına büyütmüştü. Kutay onun bu şaşkın hâline kahkahalarla gülmek istese de hafif bir tebessümle yetindi. "Bir bardak su iş görür şimdilik." Diye sözlerine devam ettiğinde Yasin hâlâ şaşkın ifadesiyle salondan çıkıp elinde iki bardak su ile geri döndü ve bardakları misafirlerinin önüne bıraktı.
Kısa süreyle sıyrıldığı gerginlik, Kutay'ın su içerken hareket eden âdemelmasını izledikçe yavaş yavaş yeniden sarmıştı benliğini. Gerginliğine karışan arzuyu hissederken bakışlarını ondan ayırıp Natali'ye çevirdi. Kız, bilmiş bir ifadeyle gülümseyerek onu izliyordu. Başını, ne var, anlamında sallarken o da sıkıntıyla gülümsedi arkadaşına.
"Hiç değişmemişsin Мой котенок*" Natali'nin eskiden beri onun için kullandığı lakabı duyduğunda gülüşü genişlemiş, sahici bir kıvrım kazanmıştı. Tanıştıklarından bu yana Natali onu gözlerinin renginden dolayı Mavi Rus cinsi kedilere benzettiği için aralarında belli bir samimiyet kurulduğundan beri ona 'kediciğim' diye sesleniyordu. Aralarındaki altı yıllık yaş farkını hiçbir zaman umursamamıştı ikisi de. Yasin uzanıp arkadaşının saçlarını çocuk sever gibi karıştırdı ve onu yanıtladı.
"Çok değiştim моя мышь.*" Sözlerinin anlamı aralarına çöreklendiğinde yutkunarak yeşil gözlerini Kutay'a çevirdi. Gülümsemesi silinmiş, acılı bir ifadeyle onu izliyordu. Natali'yi görünce onun burada bulunma amacı bir süreliğine aklından çıkmışsa da son cümlesiyle gerçek dünyaya hızlı bir dönüş yapmıştı. Lafı uzatmak istemeyerek konuya girdi.
"Seni beklemiyordum açıkçası. Hangi rüzgâr attı seni Moskova'dan buraya?"
"Tercümanlık yapmak için buradayım. Bir de seni özlediğim için."
"Tercümanlık mı? Neden?"
"Birazdan anlarsın Мой котенок. Kutya, belgeleri çıkar. Мой котенок, sen de bilgisayarını getir. Gece uzun olacak."
Yasin duyduklarıyla iyice gerilirken sessizliğini koruyan Kutay'a baktı ve onun başını salladığını gördüğünde seri bir biçimde odasına giderek bilgisayarını alıp salona geri döndü. Bilgisayarı çalıştırdığında Kutay'ın gergin sesi kulaklarına dolmuştu.
"Başlıyoruz."
----------------
Bölümün adından da anlayacağınız gibi Мой котенок kediciğim, моя мышь da farem anlamına geliyor. Geliyormuş yani google çevirinin yalancısıyım. Bu arada mavi rus kedileri sizce de muazzam canlılar değil mi? Bence öyleler djslkdjl. Bu arada bin okunma olmuşuz, bu başarı hepimizin okuyana tşk oylayana çok tşk yorumlayana en çok tşk 💕🎊🎉
Şundaki güzelliğe bakın hay seni yaradana kurban olam ben ♥ Gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Top | bxb |
General Fiction"Bitime bir saniyeden az var beyler. Bu maçı alın, dileyin benden ne dilerseniz." Molanın sona erdiğini belirten ses duyulduğunda tüm gözler onun, onun gözleriyse kendisinin üstündeydi. Sahaya dönmeden önce kulağına en iyi arkadaşının sesi doldu. "S...