29- Aşk Her Şeyi Affeder Mi?

6.6K 465 153
                                    

İçinde oturdukları odanın her santimine gerçekler sinerken Yasin'in tek yapabildiği ağzını bile açmadan dinlemekti. Hiçbir yorumda bulunmuyor, hiçbir şey söylemiyor, sadece sevdiği adamın çaresizce neyi neden yaptığını açıklamasını izliyordu. Kendi sessizliği canına tak ettiğinde dudaklarını araladı.

"Göl evi?"

Kutay bir an için durakladıysa da ne kastettiğini anlayarak izaha girişti. "Anna ile buluşmamı örtbas etmek niyetiyle kullandığım bir paravan değildi o ev Yasin. O evi gerçekten ikimiz için aldım, gerçekten ikimiz için döşedim. Evimizin her şeyi hazırdı, tek eksiği sendin. Ama Anna'nın o evden haberdar olmasını istemedim, öğrenirse orayı da kirletirdi çünkü. Ama sen yokluğumdan şüphelenince istemesem de evimizi bahane olarak sundum sana. Ve bunu yaptığım için köpek gibi pişmanım hâlâ."

Yasin sessizce hâlâ yaşlar döken bal rengi gözlere baktı bir süre. Ardından varlığını neredeyse unuttuğu Natali'ye döndü. "Sen bu dosyaları nasıl buldun peki?"

Natali muzaffer bir edayla sırıttı. "Bağlantıları olan sadece Anna değil. Elena ve Viktor Kuznetsov çiftinin tek çocuğuysan yapamayacağın çok az şey var."

"Ailen Rus mafyasından ve sen bunu bana şimdi mi söylüyorsun?" Yasin'in şaşkınlıktan çenesi yeri öpecekti neredeyse.

"Eskiden o işlere bulaşmışlıkları var ama şu an sadece oldukça güçlü bağlantılara sahip olan iş insanları sadece. Siz Türklerin dediği gibi, valla."

Yasin, sinirlerinin iyiden iyiye bozulduğunu hissederek kahkahayı koyverdi ve gülmekten karnı acıyana kadar sürdü kahkahası. Hayatı gerçekten beşinci sınıf dram filmlerine konu olacak kadar klişeydi. Sevdiği adama kafayı takıp onu kendisinden ayırmak için canını dişine takan kadın ve başına gelenlerdi konusu da. Nihayet sakinleştiğinde Natali ile konuşmaya devam etti.

"Peki, Vasili'nin rolü ne bunlarda?"

"Çok basit değil mi? Ortalama zekâ seviyesinden de düşük bir zekâya sahipsen ve bir de âşıksan ortaya Vasili Romanov gibi tipler çıkıyor."

Yasin derin bir nefes alıp verdi ve bu defa Kutay'a döndü. "Peki ya sen neden bunları anlatmak için üç yıl bekledin?"

Kutay anlayışlı bir tebessüm etti orman gözlü sevdiğine. Bu soruyu bekliyordu.

"Kuznetsovların yardımını tümüyle almadan Natali ile bu belgelere ulaşmamız uzun sürdü de ondan. Şüphe çekmeden yapmamız gerekiyordu ne yapıyorsak. Natali'nin ailesi belgelerin asıllarına ulaştıktan sonra onları bana teslim etti ve korumamıza yardım etti. Ayrıca bunlara ek olarak Natali'nin Anna'ya yaptıklarını bir bir itiraf ettirdiği bir video kaydı daha var ama bence onun yüzünü artık görmek istemezsin. Ama ben onun yüzünü babasına gösterdim. Biliyorsun Anna'nın babası takımın başkanıydı, kızının yaptıkları duyulursa büyük rezalet çıkacaktı ve bu, bizim seninle sevgili olduğumuzun öğrenilmesinden daha büyük bir olaydı. Başkan bunları göze alamadı ve beni serbest bırakmak zorunda kaldılar. Bu sayede sana dönebildim."

Yasin'in ifadesiz bir biçimde ona baktığını görünce kelimelerini gözden geçirmesi gerektiğini fark etmişti. "Yani şey... Eğer beni affedersen... Dönmüş olacağım yani..."

Bir de bu mesele vardı. Eteğindeki tüm taşları dökmüştü ama bu, Yasin'in onu affedeceği anlamına gelmiyordu. Gerçekleri öğrendikten sonra bile ondan uzak durmayı tercih edebilirdi. Veya onu affedebilir ancak hayatına tekrar almak istemeyebilirdi. Sonuçta ona yalan söylemiş, istemeden de olsa çok incitmişti. Aşk her şeyi affeder miydi sahiden? Kutay'ın inancı, sevdiğinin yeşil gözlerine bakarken hafif de olsa kırılmıştı.

"Öğrendiğim şeyleri sindirmem için bana biraz zaman ver Kutay. Birkaç gün müsaade et, sonrasında seninle ne yapacağımı düşüneceğim."

Başını sallayarak ellerini sıkıca sarıldığı ellerden yavaşça ayırdı Kutay ve bakışlarını kucağına indirdi. En azından Yasin'e üç yıl sonra madalyonun diğer yüzünü gösterebilmişti, bu da bir şeydi. Yasin'in onu hemen affedip kollarına koşmasını beklemek sadece hayalperestlik ve nankörlük olurdu. Şimdi sadece zamanın işini yapmasına izin verecekti.

****

Bir saat kadar sonra Yasin ile Natali Kutay'ı eve göndermiş, kendileri de mutfağa geçmişlerdi ve hem muhabbet ediyor hem de afiyetle Kutay'ın yaptığı piroşkileri yiyorlardı. Ağzında dağılan hamur, geçmişteki güzel günleri anımsatıyordu Yasin'e. Sanki özlemini çektiği her şey bir piroşki hamurunun içine sığmış, ağzından bedenine sızıyordu. Dalgınlığından Natali'nin sesiyle sıyrıldı.

"Kutya senden sonra harabe gibiydi Yasin. Ne yiyor ne içiyordu. Sonraki sezon başladığında bile ruh gibiydi. Başlangıç haftalarındaki performansı o kadar kötüydü ki başkan bizzat konuşmuş onunla. Seninle tehdit etmiş, biliyor musun? İlişkinizi tüm dünyaya ifşa ederim, o Yasin'i de yeryüzünden silerim demiş. Ondan sonra Kutya kendini topladı. En zayıf hâlinde bile senin için ayakta kalmaya çalıştı."

"Ben... Bunları bilmiyordum." Elindeki piroşkiyi tabağına bırakıp arkadaşının buz mavisi gözlerine baktı.

"Yakın zamana kadar ben de bilmiyordum. Hiç anlatmamıştı ki. Sana anlatmayacaktır bunları ama anlatırsa da sen benden duymuş olma."

Yasin temiz eliyle yüzünü sıvazladı ve başını geri atarak ofladı. Bu bal gözlü oğlan çok yoruyordu onu. Onu sevmek de ona kızmak da yoruyordu Yasin'i. Çok özlemişti onu, artık her şeyi bilirken ondan nasıl uzak duracaktı? Yaptığı şeyi çaresizlikten, toyluktan yaptığını bilirken ve kendisi de ona olan hasretinden kafayı çizmek üzereyken birbirlerini birbirlerinden nasıl mahrum bırakacaktı?

Birkaç yıl öncesine kadar, bir şeyi bir kez yapan bir daha yapar, düsturuyla hareket eder ve kırmızı çizgilerini aşan herkesi hayatından çıkarırdı. Ama artık yapamıyordu, çünkü artık hayatın siyah ve beyazdan ibaret olmadığını görüyordu. Hepimiz insandık ve bu dünyada her şey insanlar içindi, dün çizgilerini aştığı için hayatından çıkardığı insanların yaptığı şeyleri yarın kendisinin yapmayacağının garantisi var mıydı?

Dün onu aldattığını sandığı için gemileri yaktığı Kutay'ı veya bir başkasını yarın kendisi aldatmayacağına yüzde yüz emin olabilir miydi? Eskiden olsa gözü kapalı evet derdi ama tecrübeleri hiçbir zaman büyük konuşmamak gerektiğini öğretmişti ona. Sağduyusunu kaybetmemiş yanı tüm gücüyle onu tekrar hayatına almamasını haykırıyordu. Affetmemesini, yoluna onsuz devam etmesini bağırıyordu. Bir yanı o sese kulak vermek, diğer yanı ise susturmak istiyordu ve içindeki bu amansız savaşta cepheden cepheye koşmaktan ayakları yara bere içindeydi.

Aklına gelen şeyle başını dik konuma getirip Natali'nin yüzüne baktı.

"Şu getirdiğin Elit nerede?"

Salim kafayla düşününce işin içinden çıkamıyordu, bir de sarhoş olarak deneyecekti şansını.

Bunu da sırf işler iyice boka sararsa, sarhoştum, diyebilmek için yapacaktı. 

---------------
Dinsizin hakkından inansız gelir diye boşuna dememişler Anna hanım :D Okul nasıl gidiyor okullu okuyanlarım, keyifler nasıl? Okuyana tşk oylayana çok tşk yorum yapana meme açıyorum bundan sonra skgkslgnsm şaka. Hoçça ğalın.

Son Top | bxb |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin