Yatağımın üstüne oturduğumda incelemek için zincirinin uçlarından tutup havaya kaldırdım. İçi açılan bir kolyeydi. Açıp baksam mı diye kendimi eve geldiğimden beri yiyordum. Evirip çevirip çevresindeki desenleri incelediğimde ayarlı bir gümüş olmasıyla bir kez daha şaşırdım. Kim köpeğine böyle bir kolye takar ki? Bu kolyede başka bir şey daha vardı. Yaşanmışlık gibi. Gümüş kararmıştı ama parlatmayı düşünmediğine göre başka bir önemi olmalı; ya da kısaca umursamıyordu.
Parmaklarım yuvarlak cismin üstünde gezerken kapı zili çaldı. Kolyeyi masanın üstüne bırakıp kapıya ilerledim. Ayaklarımın ucunda azıcık kalkıp delikten baktım. Beklediğim kişi kesinlikle değildi. Gülerek kapıyı açtım.
''Nasılsın güzelim?'' Üst komşumuz Meltem abla yaramaz oğluyla kapıda dikilince kapıyı vücudumun olduğu yere kadar açtım.
''İyiyim ablacım. Girsene içeri kapıda dikildin.'' Girersen de şu canavarı dışarıda bırak dememek için kendimi zor tuttum.
''Yok tatlım, annen evde mi?'' O da benim çocuğuna attığım bakışı yakaladığından girmek için hamle bile yapmadı.
''Yalnızım. Bir şey mi vardı?'' dediğimde yüzünde beliren ani mutsuzluk merak duygumu arttırdı. Kıpırdandığı için oğluna söylendikten sonra tekrardan gülümseyerek baktı.
''Neyse tatlım annene selam söylersin," dedi istemeyerek. Meltem abla zeki kadındı. Kapıyı öyle tutmamın oğlu yüzünden olduğunu bildiğinden ne isteyecekse de benden istemedi. Ama o mutsuz suratı içime oturdu. Yukarı doğru hareket edecekken seslendim.
''Yardım edebileceğim bir şey varsa edebilirim," dediğim gibi gözünde bir ışık yanınca doğru bir şey dediğimi fark ettim. Hayret! Çekinerek başını yere doğru eğip gözlerini kaçırdı.
''Aslında bugün bir işim vardı. Mete'yi Aysel ablaya bırakmayı düşünüyordum ama evde yokmuş," diyerek iç çekti.
Acı olsa da içimdeki bilmiş kız 'ben söylemiştim' diyerek iyi yanıma küfretti. Ya daha fazla topun altına girip 'Tamam, ben bakarım' diyerek canavarla uğraşmayı kabul edip kadını mutlu edersin Nehir; ya da 'Ah kötü olmuş keşke annem burada olsaydı' der kadının mutsuz yukarı çıkmasına izin verir gıcık kız olursun. Seç bakalım. Kendimle çelişirken gözümü kapayıp olacaklara kendimi hazırladım.
''Sorun değil. Mete'ye bakabilirim.'' Küçük canavara bakmaya bile korkarken sözleri ağzımda gevelesem de Meltem abla sevinçle Mete'yi içeri soktu.
''Hakkını nasıl öderim bilmiyorum Nehir. Mete'yle iyi anlaştığınız söylenemez ama kabul ettiğin için sen çok iyi bir kızsın.'' Sarılıp sulu öpücüklerini bıraktıktan sonra koşarak merdivenleri çıktı. Birde oğluna gitmeden önce öğütleri saydırmıştı ki yarısında ben sıkılıp gitmesi için can atmıştım. O kadar mutlu olduğuna göre şu iş mevzusu yeni bir koca adayıydı sanırım.
Otuz yaşında taş gibi hatundu Meltem abla. Mete ise kaza kurşunu gelmiş bir evlat. Babası nerede mi? Mete doğduğunda yani yedi yıl önce kaba konup hala hıyar turşusu olmak için bekletiliyordu. Bir insan bu kadar vicdansız olabilir mi, anlamak istemiyorum. Hamileyken kadını bırakarak başka biriyle hayatını yaşamak için terk etti. Ben konusu dönünce kendimi tutamayıp küfredince bile Meltem abla beni uyarırdı. O kadar melek tabirine uygun iyi niyetine inandığım biriydi.
Meltem abla umarım mutluluğa bu sefer kavuşurdu. Şu an Mete'yi kabul ettiğim için nedensiz bir mutluluk sardı etrafımı. Kapıyı gülerek kapatsam da aynı hızla korkuyla etrafa baktım.
''Mete neredesin lan?'' diye bağırdım.
Çocuklarla böyle argo kelimeler kullanmak onların psikolojisini etkileyecek en büyük etkenlerdendir. Evet, bunları bilen bilgili bir bireyim. Ama bu çocuk değil canavar olunca bildiğim bütün argolar devreye girerdi. Kahkahasını duyduğumda kötü bir şey bekleyerek odama gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah İnci
Teen FictionBU KİTABI DAHA ÖNCE BAŞKA BİR PROFİLDE YAYINLAMIŞ VE GEÇEN SENE 5 MİLYONDAN FAZLA OKUNMA OLMASINA RAĞMEN KALDIRMIŞTIM. ŞİMDİ KENDİ ÖZEL PROFİLİMDE SİZLERE SUNUYORUM. İLK YAYIN TARİHİ 2013'TÜR. Herhangi bir kopyalama, çalınma gibi durumlarda gerekli...