28●•

10.4K 412 8
                                    

Telefonu açıp açmamak arasında kendimle boğuşurken kendiliğinde kapanıp bu işkenceye son verdi. Belki de Leylağımdan öyle görmüşümdür diye son arayanlara bir ümit girip baktım ama siyah inci yazısı gerçekleri yüzüme çarptı. Damla oyun yapsaydı kendi telefonundan işletirdi. Son düşüncem buydu. Belki de numarasını tanımamam için Ahmet'in adına kaydetmişti? Bu anlık fikir hemen rehbere girip Ahmet'i kaydettiğim 'K' harfine bakmamı sağladı. Gözümün önüne 'Kırocuk' çıkınca kalan bütün umudum da yok oldu.

Damla bu işte yoksa başka kim olabilir ki? Telefonu sert bir şekilde masanın üstüne bıraktığımda midem de kenara çekilip sinirlenmeme müsaade etti. Sucuklu yumurta bana ben ona bakarken Bon Jovi tekrardan aramıza girdi. Hala alışamadığım beni yerimden zıplatan şarkıya sahip telefonuma daha da  korkarak baktım. Arayan her kimse onun kim olduğunu düşünmeme izin verecek gibi durmuyordu. Merak ve korkuyla kavrulurken ne olacaksa hemen olsun düşüncesiyle telefonu açıp kulağıma götürdüm.

''Alo.'' Sesim boğazıma fındık takılıp konuşmakta zorlanıyormuş gibi çıktığında karşı taraftan gelen kahkaha sesi kaşlarımı çatma mı sağladı. ''Sen kimsin?'' Sorumu yöneltirken boğazını temizledi. Parmağımı heyecandan ağzıma götürüp tırnağımla oynadım.

''Ah Nehir, yoksa ismimi kaydetmeyi unutmuş muyum?'' Buğulu erkek sesi kulağıma iliştiğinde kalbimdeki ritim artmaya başladı. Daha önce böyle bir sesle konuşmadığıma emin olsamda tuhaf tanıdıklık daha çok korkmamı sağladı.

''Sen kimsin? Ve telefonuma nasıl ulaştın?'' Sorumu umduğumdan sert bir şekilde sorduğumda peşine ıslık çaldı.

''Vay çok sertsin. Beni tanımadığını söyleyemezsin prenses. Gece rüyalarını süslediğime eminim. Ama yine de hatırlatma yapmakta fayda var. Bugün yanındaki çocuğu doğduğuna pişman edecek kişi.''  Son cümlesiyle kim olduğunu anlamam zor olmadı. Tabii her cümlesinden sonra leş gülümsemesiyle gözümde canlanmasının faydası da fazlasıyla vardı. Sinirimden parmaklarım telefonu imha edecek gibi sıkı tuttuğunda ağzını şapırdattı.

''Sanırım kim olduğumu anlamışsındır," dedi aynı ukala ses tonuyla. Kendisinden bilmem kaçıncı kez tiksinmemi sağlayan o sesi kulağıma dolduğunda iç çektim.

''Başta tanıyamadığım için kusura bakma Özgür. Telefonu açmadan öncede daha deminki gibi kendinden büyük laflar etseydin seni tanımam bu kadar zaman almazdı.'' Elimi diğer kolumun üstüne atarken sözlerime beklediğim gibi kahkahayla karşılık verdi. Lafı yiyince yapabildiği tek şey buydu. Kahkahanın arkasına saklanmak.

''Keyfinin yerinde olmasına sevindim güzelim. Birazdan duyacakların için gerekli olacak.'' Yine her zamanki gibi tehdit dolu sözleri ister istemez yüzümdeki yapmacık gülüşü de bozmayı sağlamıştı. Kalçamı masaya yaslarken ona karşı güçlü olmak adına görmese de yapmacık gülüşümü tekrardan yüzüme taktım.

''Yoksa doğal ortamına kavuşmak için ormana geri döndüğünün haberini mi verecektin? Bak asıl şimdi keyfim yerine geldi.'' Derin bir nefes verdiğimde bu sefer rolden değil de gerçekten gülümsedim.

''Bakıyorum da bana laf atabilecek kadar büyümüşsün. Aferin.'' Gözlerimi devirirken kendince büyüklük taslamasına laf atmadım bile. ''Aslında dediğinin de doğruluk payı yok değil. Şu an sana kavuşmak için evinin önündeyim.'' Sözleriyle birlikte kafama balyoz yemişim gibi hissettim. Vücudum ani tepki vererek titremeye başladığında Özgür'ün bilindik gülüşü kulağıma geldi.

''Tamam tamam, bu kadar sevineceğini bilseydim daha erken gelirdim. Neyse şimdi kapıyı açarsan kavuşmak için zaman kaybetmeyiz.'' İlk lafıma da vurgu yaptığında ona cevap veremeyecek kadar çaresiz haldeydim. ''Hadi ama," diyerek kelimeyi uzattı.

Siyah İnciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin