Bugüne kadar beyaz renginin benim için hiçbir şey ifade etmediğine emindim. Birçok anlamın temel taşı olmasına rağmen bana göre sadece bir renk... Kucağımda bu renge sahip güllere bakarken ise verdiği tadı tarif etmekte zorlanacağım bir hisle vücudumu kapladı. Sadece bir renk değildi artık. Hasret, hüzün, acı, bir burukluk vardı içimde. Mutlu olduğuma emin değildim ama alt zeminde varlığını hissedebiliyordum. Çünkü olmalıydım. Uzun zaman sonra ondan gelen bir hediye beni mutlu etmeliydi. Boğazıma tırmanan kekremsi tat ise beni doğrulamaya niyetli değildi.
Kapı bir anda açıldığında gözlerimi sadece beyaz rengi algılayacak kadar odakladığım güllerden telaşlı halde kaldırdım. Karşımda Damla'yı görünce gözümden bir damla yaş sinsice akarak başımı çevirmemi sağladı. Saklamak için daha aceleci şekilde ayağa kalktım.
"Geldiler mi?" sesim titremesin diye heyecanlı şekilde sorumu yönelttiğimde elimdeki çiçekleri nereye koyacağımı bilemeden komodinin üzerine bıraktım. O esnada gözümdeki nemli kısmı gizlice silmek için elimi kaldırdığımda Damla yanıma geçip sarılır gibi elini koyduğu kolumu sıkarak kendine çekti.
"İyi misin?" dediğinde omuz silkmeye çalıştım.
"Olmalıyım," diyerek gülümsemeye çalıştığımda saçımı bozmayı umursamadan kafama vurarak cırlamaya hazır şekilde ses tonunu ayarladı.
"Salak kız, bugün senin en mutlu günlerin için ilk adım. Ve sen her an hüngür şakır ağlayacak gibi duruyorsun." Gözlerimin dolduğunu hissederken bu sefer önüme geçerek omuzlarımdan sarstı. "Kendine gelmelisin. Birazdan burada seni isteme töreni olacak- ki ne hissettiğini bin kilometre öteden anlayan Cankat şu an dağıldığının farkına vardığı gibi üzerine gelir. Cevabın Onur'dan gelen güller olması onu üzebilir Nehir."
Son cümlesinde daha sakin ve anlayışlı olduğunu anlamamı sağladığında ikimiz de güllere baktık. Onur'dan gelen güller... Üzerinde sadece 'Tebrikler...' yazan bir kartla. Onun yokluğunun üstünden 2 yıl geçmişken, ondan sadece bu zaman içinde iyi olduğuna dair haber alabilmişken bir yabancıya yollandığını hissettiren bu beyaz güller...
"Burada olmasını istemek çok bencilce olurdu değil mi?" Titreyen sesimle mırıldandığımda Damla başını sallayarak onayladı.
"Cankat'a da haksızlık olurdu," diyerek en büyük çaresizliğimi seslendirdi.
"Yine de eğer Onur burada olmak isteseydi Cankat hiçbir şey demezdi," dediğimde gözlerini belerterek büyük bir hayretlik içinde beni onayladı.
"Bunca zaman bunu bilerek susması, onun sevgisine saygı göstermesi herkesin harcı değil. Kesinlikle Onur senin yanında olmak isteseydi Cankat saygı duymaya devam ederdi. Adam gibi adam." Abartarak tepkisini dile getirdiğinde yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu.
Benim ise; yutkunarak yok edemediğim o acı sızıntısı bu durumu da düşündükçe arttığı için yüzümde buruk bir tebessüm oldu sadece.
Onur yanında olmak isteseydi...
Bu cümle kulağıma dolduğunda ağırlığını hissettirdi. Evlenme teklifi aldığım dakikalardan hemen sonra onu bir daha göremeyeceğim şekilde hayatımdan yok olmayı tercih eden, birlikte büyüdüğüm ve ona yaslanarak güven duyduğum insan. 2 yıl önceye kadar bugünü hiç bu şekilde hayal etmezdim. Onur'un beni sevdiğini öğrendiğim güne kadar bugün hala ona yaslanarak mutlu olacağımı düşünürdüm. Bugün ise öylesine yollanmış güllerine bakmaktan başka ona dair tutunduğum hiçbir şey yoktu.
"Kızlar hadi hazırlanamadınız mı daha?" Annemin içeriden gelen sesi yine yanımızdaymış gibi duyulduğunda irkilerek kendime gelmemi sağladı. Buna alışmanın mümkün olmadığını yıllar önce anlamamı sağlamıştı zaten. Kapıyı bir anda açtığında telaşlı bakışlarıyla gözlerini gezdirip tatmin olmadığını anlatan gözleri kısıldı. "Hala aynısınız. Madem öylece duracaktınız neden içeride bana yardım etmediniz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah İnci
Teen FictionBU KİTABI DAHA ÖNCE BAŞKA BİR PROFİLDE YAYINLAMIŞ VE GEÇEN SENE 5 MİLYONDAN FAZLA OKUNMA OLMASINA RAĞMEN KALDIRMIŞTIM. ŞİMDİ KENDİ ÖZEL PROFİLİMDE SİZLERE SUNUYORUM. İLK YAYIN TARİHİ 2013'TÜR. Herhangi bir kopyalama, çalınma gibi durumlarda gerekli...