66●•

5.4K 242 30
                                    

Bölümlerde değiştirme yapmadığımı neredeyse birebir eskisini bıraktığımı söylemiştim. Soranlar olduğu için yine burada hatırlatayım. Diğer bölümlerde olduğu gibi bu bölüm de 7 yıl önceki haliyle yayında.

*********************************************************************************

Ne hissedeceğimi bilmediğim bir an...

Cankat'ın arkasını dönüp ilerlemesiyle her şey o kadar karanlığa büründü ki sanki adım attıkça bütün ışıkları yok edip beni yok sayıyordu. Ay bile karanlık bulutların arkasına saklanacak kadar beni umursamıyordu. İleriye doğru adım attığım da yürüyerek titrettiği zeminde sarsıldım.

"Cankat?" Dilimi bağlayan düğüm bir saniyelik de olsa çözülünce içimde barınan her duygudan karışık olarak arkasından seslendim. Sadece ismiyle seslenmemiştim. Bu tek kelimede onlarca soru barınıyordu.

Ona sormak istediğim onlarca soru...

İyi misin?

Seni bu hale getiren ne oldu?

Neden bugünlerde benden beş dakika kadar bizim için önemli bir zamanı esirgedin?

Neden bana karşı uzak davranıyorsun?

Neden bana öyle bakıp arkanı dönecek kadar siyah incileri nefrete boğdun?

Neden?

Beynimin her kıvrımında beni bunaltan sadece birkaç tane soru bunlarken ortak kelime buydu işte: Neden?

Sesimde boğulan sorular ona ulaşınca yerinde saniyelik de olsa durdu. Bu ileriye doğru bir adım daha atmamı sağladığında Onur daha fazla ilerleyemeden kolumdan tutup engelledi. Cankat da dönüp beni buradan uzaklaştıracağına yıkıp geçerek, arkasını dönmeden enkazına bile bakmadan yarım bıraktığı yoluna devam etti. Yolun sağ sapağına dönüp gözden kaybolduğunda titreyen bacaklarım artık güç bulamadığını anlamış olacak ki Onur kolumdan daha sıkı tuttu. Saniyeler içinde yaşadığım karmaşık duygularla geçen bu anlarda vücudumda hareket eden sadece yanağımda süzülerek yere benim gibi çakılan yaştı. Gözlerim buğulaşırken daldığı Cankat'ın izlerini bırakarak gittiği yoldan önümde kararsızlık yaşayan Doruk'a çevrildi. Tam Cankat'ın arkasından gidecekken küfür edip bana doğru döndü. Bu sefer önüme geçerek kolumdan tutup ilerlememi engelleyen oydu.

Yüzündeki ifade fazla tedirginliğini belli ederken onda nadir duyduğum ciddi ses tonuyla aklımdaki sorulardan birini belirsiz cevapladı.

"Biraz yalnız kalmaya ihtiyacı var Nehir. Eminim sonra konuşursunuz. Şimdi... " Kolumdaki elini sert şekilde ittiğimde bu sefer vücudumda ağırlığını sinir koydu ve baskın geldi. Sözünü kestiğimde Onur'un da kaçacakmışım gibi temkinle sağ bileğimi sıkı tutan elinden kurtuldum.

"Ne demek yalnız kalmaya ihtiyacı var? Neler oluyor Doruk? Ben ne yaptım da benden uzaklaşıyor?" Bir anda patladığım için sesim umduğumdan daha yüksek çıktı. Asıl duymak istediğim soruları duymasını istediğim kişiye değil de ona yöneltince daha anlayışlı baktı. Onu itmemi umursamadığı gözlerinde yakaladığım öfkede bile belliyken yeniden kolumdan tutup yüzünün aksine sakinleşmemi sağladı.

"Seninle bir ilgisi yok güzelim. Şimdi seni Onur evine bıraksın. Cankat sakinleşince soluğu senin yanında alır merak etme." İlk defa gözleri emniyetli şekilde bakıp bana güven verse de içimdeki endişe kat ve kat artmaya başladı. Yüzünde muzurluğa dair ufacık bir iz bile yoktu. Sadece örttüğü bir maske vardı. Endişenin üzerine örtülmüş kirli bir umut ifadesi.

"Ama..." diye kekeleyerek isyan edecekken beni bile şaşırtarak maskesini çıkarttı ve bu sefer o sözümü böldü.

"Gerçekten o sinirli, Nehir ve benim yanında olmam lazım. O yüzden zaman kaybetmeyelim, tamam mı?" Sorusu cevap beklemeyecek kadar aceleci ve emin şekilde yüzüme çarptığında içim daha çok burkulsa da sustuğumu görünce "Güzel," deyip kolumu tutmaktan vazgeçip sıvazladıktan sonra bakışlarını Onur'a çevirdi. Birbirleriyle benim bir gram anlayamadığım şekilde anlaşarak başını onaylar anlamında salladı. Son kez yüzüme saklayamadığı endişeyle bakıp arkasını döndüğü gibi hızlı adımlarla Cankat'ın peşinden gitti.

Siyah İnciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin