62●•

5.4K 233 9
                                    

İçeriye girdiğimiz gibi beni omuzundan indirip yatağın üzerine bıraktı. Yanımdan uzaklaştığında battaniyeyi hızla üstümden sıyırdım. Terasın kapısını kapattığında perdeyi düzeltip bana doğru döndü. O an öyle derin baktı ki utandığım için yerimde kıpraştım.

"Bir anda gelmeme rağmen hiç korkmadın." Onun tehlike adlı konuşmasına izin vermeden heyecanlıyken saçmalama rekorumu birini de eklediğimde çarpık gülüşü büyüyerek yanıma yaklaştı.

"Senden önce kokun geldi çünkü." Yanıma gelip elimi tuttuğunda yataktan kalkmamı sağladı. Utancım zirve yaparken ilk tanıştığımız günden beri kokumu tanıyıp unutmaması yanaklarımı alevlendirdi.

"Peki bugünkü işin nasıl geçti? Çok meşguldün sanırım." Anlamlı bakışlarından kaçmak için onu ortaya sürdüm. Bu sefer imalı ve bir o kadar da tripli şekilde baktığımda elimi daha sıkı kavradı.

"Verimsizdi. Neyse... Onur aşağıda mı?" dediğinde gülüşü bozulup konuyu değiştirdiğinde başımı sallayarak onayladım. "O zaman bizde inelim."

Kısa kestiğinde ilerleyecekken gözlerimi büyütüp elini çekiştirdim.

"Önemsiz bir gün için sevgilin, kardeşi tarafından terk edilme damgası yedi. Senin yüzünden rezil olduğumu bil ve vicdan azabı çek." Kapıya doğru hareket ettiğinde tepkime yandan gülerek beni de arkasında sürükledi. Bir an durup döndüğünde kaşını kaldırdı.

"Önemsiz değil, verimsiz dedim. Beklediğim bir şey gelişmedi sadece ve bu da gerilmemi sağladı. Senin zor durumda kalmana müsaade ettiğim için özür dilerim sevdiğim. Vicdan azabından ölene kadar acı çekeceğimden emin olabilirsin." Sona doğru dalga geçtiği için yüzümü buruştursam da uzanıp şaşırmaktan kalkan kaşlarıma rağmen alnımdan öptü. Yeniden kızarık Nehir ortaya çıktığında daha fazla sorgulamadan beni çekmesine izin verdim. Annesinin odasında daha fazla kalmak hele ki yatağına oturmak bile tuhaf şekilde rahatsız hissetmemi sağladığı için buna zaten itiraz edemedim.

Merdivenleri inerken bile elimi bırakmadan salona doğru çektiğinde durakladım. Cansu kendi koltuğunda otururken Onur da deri koltuktaydı.

"He sonunda geldiniz. Onurla dışarıya çıkabilir miyim abi?" Bizi görünce Cansu koltuğundan kalktığı gibi sekerek yanımıza geldi. Yüzünde gülücükler açarken Cankat'ın eli tam tersi sertleşti. Onur bize doğru döndüğünde ilk gördüğü şey ellerimizken sonrası siyah inci oldu.

"Bu saatte nerden çıktı Cansu?" Cankat, Cansu'ya söylesede bakışları Onur'un üzerinde olduğundan o devreye girdi.

"Bana fark etmez Cankat. Cansu öyle..."

"Ben ısrar ettim. Biraz hava almaya ihtiyacım var. Bu aralar moralim bozuk biliyorsun." Onur'un sözünü bölüp araya girdiğinde Cankat'ın yüzü de gerildi.

"Abartıyorsun Cansu," dediğinde anında Cansu'nun yüzü düştü. Onun bu haline alışkın olmadığımdan yine beni afallattı.

"Abartmıyorum. Teyzemin hali hala aklımda. Bir hafta sonra iyice..."

"Tamamen ondan ayrılmayacaksın Cansu. Sadece evin artık burası. Uğramak istediğinde gideceğin yerde orası olacak."

Cansu'nun gözleri abisine anlayışla baksada yüzünü asmaya devam etti. Aralarındaki diyaloga pek anlam veremesemde sesimi çıkarmadan takip ettim.

"Olsun ama ne kadar ağladı. Bende öyle. Şimdi azcık eğlenmeye çıksam kötü mü olur?" Abisine yaklaştığında Cankat'ın bakışları anında fire verdi. Derin bir nefes verip başını salladı.

"Nereye giderseniz gidin bana bildireceksin, duydun mu?" Dayanamayıp kabul ettiğinde Cansu anında otuz iki diş olup abisinin boynuna atladı. Anca ellerimiz ayrıldığında dönüp bana da sarıldı.

Siyah İnciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin