Kan hapını dudaklarımın arasına alıp bardağı kaldırdığımda Onur'un bakışlarına göz devirdim. Suyu yudumlarken hapı mideme indirdiğim gibi bardağı lavabonun içine bıraktım.
"Senin değil de Cankat'ın sözünü dinledim diye hala kızgın mısın?" Ona doğru döndüğümde kalçamı tezgâha yaslayıp ellerimi göğsümde bağladım. Sırtını sandalyeye yasladığında omuz silkti.
"Alıştım sayılır. Benden daha değerli nasılsa." Kaşlarını kaldırıp kolyemi gösterdiğinde gözlerimi büyüterek suratına baktım. Ağzımı açmama fırsat vermeden ayağa kalkıp önüme geçti. "Hem işime de gelmiyor değil. En azından senin sağlığına kavuşmanı sağlıyor."
Burnumu tutup başımı salladığında eline vurup yüzümü buruşturdum.
"Saçma düşünüp canımı sıkma Onur. İkinizin değeri çok farklı. Sadece seni dinlemezsem beni mahkûm ettiğin bir siyah inciye sahip değilsin." Gözümün önüne gelince bir an içimin titremesini sağladığında Onur gözlerini kısarak baktı.
"Siyah inci mi?" dediğinde ağzımdan kaçan masum lakabıma gülümseyerek başımı salladım.
"Boş ver boklum. Ben daha sahibine açıklarken bile utandım. İnan bana senin dalganı çekemem." Elimi omuzuna vurup yanından geçecekken kolumdan tutup durdurdu.
Göz kırpıp 'hayırdır?' bakışı attığında gülümsememi bozup "Ne?" diye karşılık verdim. Göz devirip anlamazlıktan geldiğim şeyi sordu.
"Neden beni çağırdın Nehir?" dediğinde elini kolumdan çekti. Dudağımın içini kemirmeye başladığımda yine ellerimi göğsümde bağlayıp gözlerimi kaçırdım.
"Seni çağırmam için bir neden mi olması lazım?" Gözlerine baktığımda derin bir nefes verip isyanını belli etti.
"Sorun da bu ya zaten. Beni çağırmak için ne nedenin var? Yok demek için ısrar etme, olmasaydı sen çağırmadan gelirdim zaten. O yüzden şimdi eve girdiğimden beri ağzından çıkarmak için uğraştığın baklayı kussan iyi olur." Gözleriyle bu sefer dudağımı gösterdiğinde kemirmekten vazgeçip burnumdan soludum. Her zamanki gibi yine ondan saklanmaya çalışırken yakalandım. Pes edip ellerimi göğsümden indirdim.
"Peki, sanırım söyleyeceğim ama nasıl başlayacağımı bilmiyorum." Elini destek olmak için koluma koyduğunda gözleri meraklı ve temkinli şekilde benim yüzümü inceledi.
"Bu soruyu son günlerde kaç kere sordum bilmiyorum ama artık seni anlayamıyorum Nehir. İyi misin?" Mavi gözleri ciddiyetle baktığında biraz daha zaman kazandığım için aklımdaki başka soruyu yönelttim.
"İyi gözükmüyor muyum?" Eli kolumdan aşağıya doğru kaydığında omuzunu kaldırıp nefesini dışarıya saldı.
"Bilmiyorum. Sanki mutlusun ama içinde bir yer rahatsız bu durumdan. Gözlerine yansıyan o taraf canımı sıkmaya başladığı için sorma ihtiyacı duydum. Ne olduğunu bana söyleyecek misin?" Aklını karıştıran bir durumda dudaklarını dişlerinin arasına çekip oynamak Onur'un huyu gibiydi. Aynı huyu paylaştığımız için benim açığımı yakalamıştı zaten. Şu an karşımda ısrarla gözlerime bakarak cevap bekleyen suratında dikkatimi çeken noktası, gözlerimi kaçırmamı sağladı.
"Biraz benim de kafam karışık Onur. Seninle konuşmam doğru mu, bilmiyorum." Boğazıma tırmanan cümleleri bekletirken itirafım karşısında daha çok yaklaşıp iki tarafımdan kolumu tuttu.
"Doğru ya da yanlış, anlat Nehir. Sonrasına şimdi karar verme," dediğinde aldığım güvenle kendime müsaade edip başımla onayladım. İçimde tutarak kendime işkence etmek belki de yanlıştı ama diğer yanım susmam için hala ısrar ederken arkamı ona çevirdim ve kelimeleri özgür kıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah İnci
Novela JuvenilBU KİTABI DAHA ÖNCE BAŞKA BİR PROFİLDE YAYINLAMIŞ VE GEÇEN SENE 5 MİLYONDAN FAZLA OKUNMA OLMASINA RAĞMEN KALDIRMIŞTIM. ŞİMDİ KENDİ ÖZEL PROFİLİMDE SİZLERE SUNUYORUM. İLK YAYIN TARİHİ 2013'TÜR. Herhangi bir kopyalama, çalınma gibi durumlarda gerekli...