21●•

11.7K 509 27
                                    

 ''Ben,'' Tuttuğum nefesi verirken sessizce devam ettim. ''Yoruldum.''

Kaşları normal seviyeyi alırken sırtımı ona dönüp denize baktım. Rüzgâr vücudumu titretirken yere doğru eğilip kuma oturdum. Sabah kavurucu sıcaklıktaki kum, akşamın karanlığında fazlasıyla soğuktu. Ellerimi önümde bağlayarak ısınmaya çalıştım. Üşümek daha çok kendimi toplamamı sağlasada artık her şeyi itiraf etme vaktiydi. Ama bunu direk yüzüne karşı diyemeyeceğimden sessizce denize baktım. Ne kadar suda boğuşsamda üstümdeki alkolün etkisi geçmemekle kalmayıp daha çok yorulmamı sağladı. Ama ona yoruldum derken vücudumun yorgunluğundan bahsetmedim kalbimin bana yaptığı ağırlığı ruhen taşıyamadığımı söylemek istedim. Kafamı arkama çevirip sakin bir şekilde ne yapmaya çalıştığıma bakan Siyah incilere baktım. Gözlerimi kaçırarak önüme dönüp mırıldandım.

''Yanıma otursan her şey daha kolay olurdu," dediğimde derin bir nefes verip saniyeler sonra yanıma oturdu. Aramızdaki mesafe fazlasıyla yakındı ve gözlerim kaslarıyla buluşunca hemen kafamı çevirip denize baktım.

''Sende bu kadar utanmasan her şey daha kolay olurdu.'' Nefesi rüzgârla karışık kulağıma dolunca omuz silktim. Birazdan anlatacaklarım yüzünden daha da utanacağıma emindim. O yüzden havayı içime çekip gözlerine baktım. Siyah inciler bana dikkatle bakarken kelimeler boğazımda düğümlendi ve başımı tekrardan denize çevirdim.

''Artık anlatacak mısın?'' Sıkıntıyla nefesini verirken anlamadığım sinirle ona doğru döndüm.

''Kusura bakma o kıza ayıracağın vaktini çalıyorum. Ne kadar üzüldüm bilemezsin!'' Yapmacık bir şekilde dudağımı bükerken kahkaha atıp daha çok sinirlenmeme yol açtı.

''İnan bana ben de çok üzüldüm.'' Sinirden kumu yok edecekmiş gibi sıkarken onu boğmanın çok zevkli olacağını düşündüm. Ben ona her şeyi itiraf edecekken bir anda ruh halimi nasıl değiştirebiliyordu anlamıyorum.

''Senin beni dinleyeceğin yok.'' Ayağa kalkmak için hareketlenecekken eli kolumu bulup kendine doğru çekti. Aramızdaki mesafe sinirimi süpürürken ellerimin altında kalan kaslara bakış attım.

''Hayır sakar kız, senin anlatacağın yok.'' Nefesi yüzüme çarparken gözlerimi Siyah incilere çıkardım. Sabrı kalmadığını kaşları yukarı kalkarak belli edince geri gelip kumda yerimi aldım. Tekrar soğuğa oturmak titrememe yol açarken elinde tuttuğu giysileri üzerime koydu. ''Anlaşıldı sabaha kadar buradayız. Giy şunları hasta olacaksın.''

Dalga geçmesi dil çıkarma isteği doğursa da baygın bir şekilde suratına baktım. Yine beni düşünüyormuş gibi yapıyordu. Neden baktığımı anladığında derin bir nefes verdi.

''Çok ciddiyim istersen umursamadığımı söylemeye devam et ama bunları giy.''

Bu ne anlama geliyordu? Beni umursadığını mı söylüyordu? Kendini kendime yaptığım kandırma illüzyonlarından artık vazgeçmem gerekiyordu.Yine de teklifini kabul etmeliyim çünkü buradan eve sağlam gitmek istiyordum. Şu an hasta olmak en son istediğim şeydi.

Ona inanmadığımı belli eden bakışlarımı üzerinde tutarken giysileri elime alıp ayağa kalktım. Peki, ben bir tek kabin olmayan ucunu bile göremediğim kumsalda nerede giyinecektim? Gözüm bir yer bulma ümidiyle etrafı tararken tepeye takıldı. Arabanın içinde giyinebilirdim. Ama bu karanlıkta oraya çıkacak cesaret bende mevcut değildi. Daha doğrusu buna sakarlığımda izin vermezdi. Yine Cankat'a dalga geçme malzemesi veremezdim. Omuzlarımı düşürüp nefes vererek önüme döndüm.

''Ben nerede giyineceğim?'' Soruyu ona değil de kendi çaresizliğime sormuştum. Kolunu arkaya atıp bana bakınca gözlerini devirdi.

"Burada giyin işte,'' Umursamaz tavrıyla dese de benim tepkimi görünce gözünü devirdi. ''İlgimi çekmediğini kendin söyledin. O yüzden dert edecek bir şeyin olmamalı."

Siyah İnciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin