Birkaç adım attığında sözlerinden sonra yerimde çakıldığımı fark edip arkasından hızlı adımlar atmaya başladım. Beni sevimli ve ilgi çekici olarak tanımladı. Ama bu ben olmamalıyım. Sevimli belki. En azından duyduğum bir kelimeydi. Ama ilgi çekici bir kız... Özellikle bu konuda uyarı yiyecek biri değildim. Bir de dikkat et demişti değil mi? Kızarmış suratım ben buradayım der gibi etrafa ışık saçıyordu resmen.
Ona yetişince yanına geçmek yerine arkasında yürümeye başladım. Beni böyle görmesindense tedirgin bir halde arkada yürürüm daha iyiydi. Sözlerinden sonra tedirgin değildim. Bana yaklaşması o kelimeleri söylemesi vücuduma çeşitli duygular salgılasa da aralarında tedirginliğe dair bir şey yoktu. Bunun sebebi mezarlığın ortasına doğru ilerlerken etrafta köpek ulumaları duymamdandı. Ellerimi ceketin cebine koyarken merakla ağzımı açtım.
''Nereye gittiğimizi söylemeyecek misin?'' dedikten sonra burnundan verdiği nefesi duyduğumda benimle dalga geçmesini bekledim. Yüzünü göremesem de dudağının kıvrıldığına emindim. Yabancıydık ama en az Onur kadar onu tanıdığımı hissetmemi sağlıyordu. Bana bakmadan yürümeye devam etti.
''Anlayacağını düşünmüştüm.''
Ellerini açarak mezarlığı gösterdiğinde gözlerimi görmese de devirdim. Hala laf yediğim için sinirlenmem gerekirken gülümsememe engel olamadım. Arkasından yürümeye devam ederken bir köpek daha uluduğunda hızlı ama küçük adımlar atmaya başladım.
''Bana asile gideceğimizi söylemiştin bir kabir ziyaretine değil.'' Etrafıma korkarak bakarken önümde durduğunu fark edemediğim an vücuduna çarptım.
''Zaten Asil yüzünden buradayız ama başka düşüncelerin varsa değerlendirebilirim." Bana doğru bir adım atarken kızarmamak için dua etmekten başka elimden bir şey gelmiyordu. Mesela sinirlenebilirdim. Tabii imalı gülüşüyle yüzüm bunun imkânsız olduğunu yanaklarıma vurarak kendini gösterdi. Yüzüm ne hal aldıysa gülümsemesi o derece büyüdü.
''Asil nerede peki? Yoksa saklambaç mı oynuyoruz? En iyisi bende saklanayım." Kaçak cevaplarla geriye doğru adım attım.
O öyle üzerime geldikçe ben hep konuyu değiştirmem ya da farklı konunun üzerinde durmam gerekiyordu. Birbirimizi tanımaya başladığımızı bu cümlemden de anlamış oldum. Yoksa konuyu ilerleteceğine ve ben daha fazla kızararak kendimi daha fazla rezil edeceğime yüzde yüz emindim. Yabancıya oranla fazla bilgiye sahiptim.
Arkamı dönecekken elleri kolumu kavradı. ''Saklanma konusunda pek başarılı değilsin sakar kız.''
Sol elini yanağıma değdirip sürttü. Kızarmamdan bahsediyordu. Yani duygularımı saklayamadığımı vurguladı ve ben gözlerinin içine bakmakla yetindim öyle mi? Bunun etkisiyle yanaklarımda daha çok sıcaklık hissettim. Eli değdiğinden değil tabii.
Bu durumdan nasıl sıyrılabildim ki? Düşün Nehir düşün. Beynimde yanaklarımdaki sıcaklıkla eridi herhalde. Şu an aklıma sıyrılma planları geleceğine Cankat'ın kıvrılan dudağı bana gülümseyerek bakan siyah inciler geliyordu. Kendini topla Nehir. Bunun için de ona bakmamam gerekiyordu. Zorlukla başımı sağa doğru çevirip arkasına baktım. Siyah mermerden yapılmış mezarlığın orada köpek gördüğümde düşünmemi daha çok engelleyen içime sinen korkuyla ona doğru bir adım atmamı sağladı.
Cankat yaklaşmama şaşırmıştı ama sesini çıkarmadı. Parmak ucumda kalkıp omzundan korkuyla tekrardan baktım. Daha sonra rüzgârdan sallanan ışığın köpeğin üstüne değmesiyle mutluluk hormonlarım devreye girdi. Cankat yüzümü incelerken kafası karışsa da arkasını dönüp bakmadı. Onun aksine ben ona gülümseyerek baktıktan sonra ileri doğru adım attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah İnci
Teen FictionBU KİTABI DAHA ÖNCE BAŞKA BİR PROFİLDE YAYINLAMIŞ VE GEÇEN SENE 5 MİLYONDAN FAZLA OKUNMA OLMASINA RAĞMEN KALDIRMIŞTIM. ŞİMDİ KENDİ ÖZEL PROFİLİMDE SİZLERE SUNUYORUM. İLK YAYIN TARİHİ 2013'TÜR. Herhangi bir kopyalama, çalınma gibi durumlarda gerekli...