Cankat beni öfkesinin vücut olmuş şekliyle yalnız bırakıp gittiğinde arkasından bakmaya devam ettim. Etkisi hala üzerimde baskı uygularken Onur önüme geçip gözlerimi Cankat'ın girmesiyle kapanan kapıdan kendine odakladı.
"Haydi Nehir, gidiyoruz." Elini kolumun üstüne koyduğu gibi kendime geldim. Bir anda elini silkeleyip ileriye doğru adım attım. Bir şey dememe izin vermeden bu sefer daha sert şekilde kolumdan tutup önüme geçti. "İçeriye girmeyi düşünmüyorsun değil mi?"
Soruyu yüzüme yapıştırırken onun gibi kaşlarımın çatılmasına izin verdim.
"Saçmalama. İçeriye girersem Cankat iyice bana sinirlenir. Bunun farkındayım." Kaşları bu sefer, ciddi misin, bakışı atarken Cansu yanıma geldi.
"O zaman niye burada kalmak istiyorsun Nehir? Dediğin gibi abim gerçek anlamda sinirli ve dediği yapılmazsa bunun hıncı herkesten çıkar." O da herkes gibi ciddi ve sert suratıma baktığında omuzlarımı düşürüp nefes verdim. Dudaklarımı sinirden kemirirken elimi saçıma daldırdım.
"Bilmiyorum. Sadece... " Onun sağlam şekilde çıktığını görmek istiyorum.
Sözüm kırılma ve çarpma sesleriyle bölündüğünde içimdeki korku ağzımda birikti. Öylece kapıya baka kaldığımda Onur anında kolumu daha sıkı tutup çekiştirdi.
"Buradan hemen çıkıyoruz. Cansu hızlı ol." Arkamızdan gelen Cansu'ya bağırıp seslendiğinde beni sürüklemesine izin verdim. Beynimi kemiren görüntüler seslerle birleşince beynim üç boyutlu darbe yedi. "Sizi buradan hemen çıkarmam gerekiyordu."
Bir yandan kendine kızarken ayaklarım hissizleşmekten kendi kendine dolandı ve takıldım. Normalde bile sakar bir insanken şu an bu durumu yaşamam gayet normal olsa da tökezlememle durmamız ve yine aynı sesleri duymam nefesimi kesti. Bu sefer Onur nefesini dışarı sert bırakırken belimden tutup destek olarak kapıdan hızla geçirdi. Cansu peşimizden dışarı çıktığı gibi Onur boştaki eliyle kapıyı hızla kapattı. Bütün sesler bir anda yok olunca merdivenin ucuna kendimi attım.
"Bekleme Nehir. Cankat'ın işi sandığımdan daha erken bitecek. Bizi burada görmesin." Kollarımdan tutarak beni kaldırdığında yine bir şey diyemeden beni yukarıya çıkarmasına izin verdim. Şu an içimdeki savaşın etkileri organlarıma hareket ettiremediği için çok fazla çaresizdim.
Merdivenleri çıktığımızda siyah kapıyı itip hınca hınç dolu olan kafeye girdik. Sanırım aşağıdan çıkanların çoğu daha dış kapıdan dışarı çıkacak zamanları olmamıştı. Her şey o kadar hızlı gelişti ki Cankat'ın açıklama yapmam için bana sunduğu iki dakika bile tam vaktinde sonlanmıştı. Herkesin dışarıya kovulması gibi...
Duyduğum andan beri kafamdan ayrılmayan o çarpma sesleri içerdeki gürültüyle birlikte arttığında dişlerimi sıktım. Birkaç kişi paranoya bağlamadığımı düşündürerek bariz şekilde bize gözlerini diktiğinde Onur'un desteğine ihtiyaç duymadan hızlı şekilde öne doğru adım attım. Önüme geleni iterek kalabalığı dağıttığımda kötü bakışlara maruz kalsam da umursamadım. Şu an Cankat'ı görmekten başka ihtiyaç duyduğum tek şey temiz havanın nefes almama müsaade etmesiydi. Tabii kafamda çekicin defalarca vurarak hatırlattığı o seslerin yok olması dışında.
Kapıya yaklaştığımda Onur yine arkadan kolumu tutarak varlığını hissettirdi. Daha aceleci şekilde havaya kucak açarak kapıdan dışarı çıktım. Soğuk havayı hissettiğimde yerimde durup büyük bir nefes alıp ciğerlerime havayı doldurdum. En azından üzerimdeki baskı azda olsa hafiflemişti.
''Bu yine o kız değil mi?'' Bir kız resmen duymam için sesini yükselttiğinde istediğini gerçekleştirip ona doğru döndüm. Yanındaki de bana bakıp diğer kıza döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah İnci
Teen FictionBU KİTABI DAHA ÖNCE BAŞKA BİR PROFİLDE YAYINLAMIŞ VE GEÇEN SENE 5 MİLYONDAN FAZLA OKUNMA OLMASINA RAĞMEN KALDIRMIŞTIM. ŞİMDİ KENDİ ÖZEL PROFİLİMDE SİZLERE SUNUYORUM. İLK YAYIN TARİHİ 2013'TÜR. Herhangi bir kopyalama, çalınma gibi durumlarda gerekli...