71●•

5.1K 224 7
                                    

Hastaneye giren insanlar dışında bahçede kalan kalabalık bile sanki seslerini yutmuş gibiydi.

Her şey sessiz...Her şey boşluk... Her şey donuk...

Gözlerimiz buluştuğunda bu iki ayda düşündüğüm ama planımda olmaması gereken daha baskındı.

Ona karşı hislerim bir gram azalmadan yerinde alevlenirken acıyı hiç bu kadar derinden yaşadığımı hatırlamıyorum. Bu sefer ki farklı bir acıydı ama. Her şeyi kül eden değil de küllerinden doğacağını ümit ettiğimdendi. Bir umuda sığınmam gereken...

Dışarıdan biri onun bu bakışlarına karşılık benimkisini kıyaslasa benim için kayıp olarak görürlerdi belki ama benim hissettiklerimi göremediklerini bildiğimden kayıp saydıkları şeyde ben yeni bir dosya açardım.

Saniyelik kısımda duygular savrulurken Damla koluma girerek beni sarsmaya çalıştı.

"Nehir..." Cansu da bizim bakışmamızın yanında ne yapacağını şaşırarak bir şeyler demeye çalıştığında Cankat gözlerini benden ayırdı. O an yer çekimini hissedip sarsıldığımda bütün sesler kulağımla buluşurken Cansu'ya döndü.

"Dediklerimi unutma," dediğinde sesini duymak bana ikinci darbe indirdi. Soğuk, sert, mesafeli sesi...

Gözlerinin hapsinden çıktığım gibi dün gecenin hayal olmadığını bana ispatlayacak olan aklımda kalan uzamış sakallarına gözüm kaydığında yutkunmaya çalıştım. Güçlü omuzları yerinde olsada yüzü eskisi gibi değildi. Cansu başını salladığın da gözüm onun boynunda gerilen damarlarıyla buluştu. Gözleri yeniden bana doğru döndürdüğünde kaşlarını çatması, hastaneye girmeden kokusunu da üstüme sindirmesi bir oldu. Peş peşe aldığım darbeler beni yıkmak için birikse de arkasından bakmamak bile doğru adımda olduğumu savunmamı sağladı.

Onun gözleri, sesi, kokusu... Özlediğim, kaybettiğim, yasaklandığım.

Dişlerimi sıkarken ne düşünmem gerektiğini bile idrak edemediğim noktadaydım. Saniyeler önce ait olduğum çocuğa birkaç adım mesafedeyken beni umursamayıp içeriye girmesiyle beklediğim şeyin bu olmadığını anladım. Sanki kaçma nedeni de gözlerimiz birleştiğinde dökülecekmiş ve bana her şeyi anlatacakmış gibi düşünmüştüm. Bu iki ay yokluğunda buna sığınmıştım. Şimdi ise...

"Ah Nehir, seni çok özledim." Cansu bir anda yaşadığım şoku kapamak için Cankat'a yapmak istediğimi yaparken sarılmasına onun gibi karşılık verdim. Kulağına doğru yaklaştığımda sessiz konuşmaya çalıştım.

"O iyi mi?" dediğimde başını olumsuz sallayarak benden uzaklaştı. Gözleriyle sonra konuşacağımıza dair sinyal verdiğinde kolumdan tuttu.

"Öküz değil de ne?" Damla sinirden sesine hâkim olamadığında Cansu şişmiş gözlerini kısarak benimle birlikte döndü. "Kusura bakma Cansu abin olabilir ama öyle. Kızı bırakıp gittiği yetmiyormuş gibi bir de hiçbir şey demeden yanından geçip gitti." Olması gerektiğinden daha fazla sinirliydi. Belki de benim olmam gerektiği kadar.

"Ne bekliyordun? Bana bile eskisi gibi davranmıyor artık. Sanki ruhu emilmiş gibi." Gözleri iyice bulutlanırken bu zor zamanlarda Cansu'nun da çok yıprandığını bir kez daha görmüş oldum. Cankat geri döndü ama hâlâ bize uzak. Hâlâ gizli, hâlâ içinde tutsak. Bunu hissetmemi sağlayan saniyeler çoktan geçti.

"Ruhsuz değil sadece, insafsız da." İyice Cansu'ya yaklaşıp kelimeleri bastırdığında kaşlarımın çatıldığı hissettim. Bana doğru döndüğünde aynı şekilde yaklaştı. "Sen hele Nehir. Nasıl bu kadar sakinsin anlamıyorum. Gözlerin acı çekiyor ama sen bunu diline yansıtmıyorsun. Bu beni deli ediyor haberin olsun. Hele o adam seni bu kadar umursamıyorken aldatmadığına inanabiliyorsun ya ben daha ne diyeyim?" Gözlerini büyüterek sesini bir gram azaltmayarak konuştuğunda öfkesini ellerini bacağına vurarak çıkardı. Bu az önce yaşadığım hasretin üzerini azcık da olsa örttüğünde kendimi de toplamamı sağladı.

Siyah İnciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin