82●•

6.5K 239 26
                                    

Eskisi gibi benim aklımı karıştırmak için gamzesini öne sermesini beklerken kaşlarını çatarak saniyelik bakışmamızı başını önüne çevirerek son verdi. Afallamama bile fırsat vermeden gaza bastığında ilerde toplaşmaya devam eden alana doğru ilerledi. Arkasından bakarken arabanın çıkardığı toz, açık camdan nefesimi iyice tıkadığında Onur da aynı anda oradan uzaklaşmak için gaza bastı. Ters yöne doğru ilerlediğinde gözlerimi anca camdan çekip soluma doğru çevirdim.

"İşte buna dayanamıyorum." Dişlerimin arasından sinirimi belli ederek konuştuğumda Onur kaşlarını çatsada daha sakin şekilde arabayı kullanarak başını bana doğru çevirdi.

"Burada Doruk veya Kaan'dan başka tanıdık birini göreceğini tahmin edemedim. Hele o iti hiç düşünmedim." Kendine kızarak konuştuğunda önüme döndüm.

"Nerden bilebilirsin ki Onur? Hem onların burada ne işi var ki?" Asıl olaydan sapıp aklımda anında oluşan soruyu yönelttiğimde ellerimi göğsümde bağladım.

"Genelde yarışa katılırlar. Gelmediğim uzun zaman oldu. Bu itin de olaya dahil olduğunu bilmiyordum." Direksiyonu tutan parmaklarını sıktığı boğumlarından belliyken gözlerimi yavaşça önüme çevirdim.

Kendime verdiğim söz duygularıma yenilip öyle hareket etmemekti. Bunu sadece Cankat'ı düşündükçe, karşıma çıktıkça hissettiklerimde veya yaptıklarımı dizginlemek için söylememiştim. Şu an sinirim Burak gibi bir psikopatın dışarda hala çevremde gezinebildiğine şahit olduğum da tavan yaparken bile kendime hakim olabilmem de buna dahildi. Hiçbir şey hissetmemişim gibi...

Yanımda kıvrılan poşeti kucağıma koyup sakinleşmek için peş peşe ağzıma jelibon tıktım. Onur yine yol boyu susmayı tercih ettiğinde on beş dakikaya evin önüne geldik.

Önüme bakarak bir jelibonu daha dudaklarımın arasına aldığımda nefes verirken güldüğünü anlamamı sağlayan kıkırtısıyla ona doğru döndüm.

"Ne var?" Dudaklarımın arasında ağzıma girmek için tereddüt eden jelibonla baktığımda başını salladı.

"Ne olabilir? Yine yalancı bir çilek var karşımda." Eliyle neredeyse bitmiş olan paketi gösterdiğinde bu kadar ileri gittiğimi yeni fark ettiğim için yüzümü buruşturdum. Damla'ya götüreceğimi unuttuğumdan daha doğrusu hıncımı jelibondan çıkardığımdan yalancı durumuna da kendimi soktum.

"Bu kadar yiyeceğimi tahmin etmedim sadece. Keşke üç kilo alsaydık." Mırıldanmama mahcup bir gülüş katarak Onur'a ilettiğimde içten gülümsedi.

"Daha bakkallar kapanmamıştır. İstersen Damla için paketi doldurabilirim." Eli poşete doğru uzanırken baskı yaptığı 'Damla için' lafıyla kaşlarımı çatmamı sağladı.

"Çikolata için bana canavarmışım gibi muamele yapsan kırılmam ama bu yüzden yapman beni üzdü, haberin olsun boklu." Arkaya uzanıp çantamı aldığımda yerime geçmemle burnumu tutup sallaması bir oldu.

İyice beni gıcık ettiğinde arkamdan "İyi uykular abur cubur canavarı," diye seslenişine kapıyı sertçe kapatarak tepki gösterdim. Bir böyle lakabım olmadığı eksikti o da oldu.

Yine sinirden sessiz geçen yolculuktan sonra klasik bir atışmalı vedayla günü bitirirken apartmanın ziline basmadan önce dayanamayıp camdan bakan suratına el salladım. Onur'un en sevdiğim yanı da buydu. Ne yaşanırsa yaşansın, ne hissederse hissetsin ben nasıl davranırsam ona ayak uydurup geçmişi anında silebiliyordu. Şu son zamanlarda en çok ihtiyacım olan desteğimdi.

**

Son ses kulağıma dolan kavga sesleri, çığlıklarla dolu gürültülere karşı kulağımı kapatarak cam bir kutunun içinde çevreye korkuyla dolan gözlerimle bakındım. Kapamaya çalışsam da göz kapaklarım direnirken gözümü bir an bile Cankat'ın Özgür'e tekme atarken ki sahneden ayıramadan capcanlı izledim. Tam arkasını döndüğü anda ortaya çıkan Burak'la her ne kadar duymamı engellemese de kulağımdaki elimi indirip telaşla ayağa kalktım. Cankat'ın sırtına doğru uzattığı silahı görünce avazım çıktığı kadar bağırsam da hiç kimse dönüp bana bakmadı. Sesler aynı canlılıkta kulağıma dolarken benim sesimin dışarıya hiçbir etkisi yoktu. Göz yaşlarımın arasında çaresizce çığlık atarak kendimi duyurmaya çalışsam da Cankat'ın ilgisini çekemediğim için Burak'ın elindeki silah engellenemeden ateş etti. Gözlerimi en azından anlık kapayarak o anı yok etmek istesemde birebir gördüğüm kurşun yavaş çekimde giderek Cankat'ı vurmasını beklerken ne zaman geldiğini görmediğim, arkasında kalan Cansu'ya doğru yol alıp onu göğsünden vurarak acıyla yere serdi. Aynı anda yere yığılan Cankat kıpırdamadan yatarken Cansu'dan çıkması gereken kan onun bağrışıyla birlikte sol göğsünden aktı. Donukluğuma acı çığlıklarım eşlik ettiğinde Burak öfkeden bağırarak silahı bu sefer kendi göğsüne tutup ateşlediğinde yere dizlerinin üstüne ağlayarak çöktü. Vurduğu yerde çıkması gereken kan yine Cankat'ın vücudundan yayıldığında camı yumruklayarak bağırdım. O an sesimi en olmaması gereken kişi, Burak duydu. Kafasını yavaşça bana doğru çevirip aynı hızla silahın namlusunu uzattığında sol göğsümden vurulmam bir oldu. Acısını fazlasıyla hissederken hıçkırığımı boğazıma tıkadı. Elim göğsüme doğru uzandığında kan bulaşmasını beklerken o an Cankat'a döndüğümde benden çıkması gerektiği halde vücudunun her yeri kanla doldu. Bütün acının sonucu onun vücudunda şekillendi. En acı renge büründü. Kan kırmızısına.

Siyah İnciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin