'Hey gençlik 1 haftanın sonunda karşınızdayım. Geç yayınladığım için üzgünüm. Hemen açıklamaya geçiyorum. Evinizde bir abiniz ve oturmanıza izin vermediği bir şifreli bilgisayar varsa doğal olarak internete girmeniz imkânsız olur. Bu yüzden bendenizde kalkıp komşunun bilgisayarının fethettim. Evin içinde olan mini mini bir öğrencileriyle o kadar güzel bir bölüm yazdım ki aklınız hayaliniz durur. Bahanemi göz önüne alıp bölümü okursanız sevinirim. Ne çıktığını ne saçmaladığımı bende merak ediyorum. Neyse vakit kaybetmeden okuyalım. Bu arada bir dahaki bölüm ne zaman gelir Allah biliyor. İnanın İstanbul'un merkezinde internetsiz kalan sınav mağduru 18 yaşında ki bir kız olarak bunu cevaplamak zor. Beni anladığınızı düşünüyorum, ümit ediyorum, umut ediyorum. Nehir gibi çaresizim yani. Neyse bunu da okuyunca anlayacaksınız ahaha:)
İyi okumalar :)
*
Şu an tarih 13.03.17 ve bu notumu okuyunca baya bir içlendim. Silmek yerine 18 yaşında yazdığım notu burada bırakıyorum. Şu an 21 yaşındayım. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini bir kez daha anladığım için içimde bir ukde oldu. Yeni bölümlerde görüşmek üzere :)
*
Demişim o yıllarda.
Asıl şu an tarih 20.09.2019 ve yukarıdaki notları okuyunca gerçekte duygulandım. Bunları da silmek yerine 24 yaşımda tekrardan not ekliyorum. Gerçekten zaman çok hızlı geçiyor, galiba bu da güzel bir kanıtı.
İyi okumalar :)
***********************************************************************************
Yeni çalışan beynim bana uyarı verdiğinde onun bu imalı cümlesiyle sinire yeniden kucak açtım. Sonuçta ona ayrıntılı bir bilgi vermiştim. Benden daha ne duymak istediğini anlamadım.
''Hesap vermek mi? Sanırım bu olayı beş dakika önce yaşamıştık. Gerçekten beni kime götürüyorsun?''
Nefes verdiği zaman onu sıktığımı fark ettim. Ben mi geç anlıyorum yoksa merak etmek mi suç anlamadım ki? Gerçi hesap vermen gereken birileri var demişti. Yani ondan başka birileri, aileden birileri veya herhangi birisine götürüyordu. Evet, geç anlıyormuşum. Vücudum anlamamın üzerine kasılmaya başladığında Cankat kafasını bir an eğip el freninin olduğu bölüme bakıp sonra bana baktı.
''Kemerini tak," dediğinde bu seferki emrine de uyacaktım çünkü bu yapmam gereken bir şeydi ve bunu unutmuştum. Bizim arabada her zaman arkada oturan olurdum. Bu yüzden kemer takma âdetim yoktu. Kafamı sağa çevirip kemerin ucunu tutup yerine taktım. ''Ayrıca sen bana hesap vermiş olsan da kolyenin sahibi ben değilim," deyince dona kaldım.
Sesini duyduğumda gerçek anlamda elim kemeri taktığım yerde şaşkınlıktan dururken ağzım el frenine yapıştı. Ne yani? Kolyenin sahibi derken? Asilden mi bahsediyordu? Gözü bana kayınca dudağı kıvrılıp önüne baktı. Kendimi topladığımda diklenip yüzüne baktım. Şaka olmayacak kadar gayet ciddi duruyordu.
''Hani dört ayaklı, dişleri olan ama konuşma yetileri olmayan sevimli hayvana hesap vermeye mi gidiyorum?'' Cankat'ın dalga geçmeme rağmen dudağı kıvrılırken bir an yüzümün aldığı şekle bakıp kafasını yola çevirdi.
''Aslında ben ona sevimli demezdim.'' Gözlerini ciddiymiş edasıyla kısarken sağa doğru saptı. "En azından şu anlık."
''Ne yani beni sinirli bir köpeğin önüne mi atacaksın? Bu kadar cani olmanı beklemezdim.''
Dalga geçmeye devam ederken numaradan başımı salladım. Hadi ama golden türündeki köpekten bahsediyoruz. Sabah elimi hapır hupur yalayan oyun oynamak için can atan sevimli bir hayvan. Ben bugüne kadar hiç sinirlisini görmedim. Tamam, ağlayan üzülen köpek internetten izlemiştim. Ama bu türün sinirlisini görmedim. Bugün üzerimde eğer canlandırma yaparsa kalıcı olarak da görmüş olurum. Yine de dediğim gibi sanmıyorum bu yüzden gülmeye başladım. O da beni güzel bir ana şahit ederek gülümseyip bana doğru döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah İnci
Teen FictionBU KİTABI DAHA ÖNCE BAŞKA BİR PROFİLDE YAYINLAMIŞ VE GEÇEN SENE 5 MİLYONDAN FAZLA OKUNMA OLMASINA RAĞMEN KALDIRMIŞTIM. ŞİMDİ KENDİ ÖZEL PROFİLİMDE SİZLERE SUNUYORUM. İLK YAYIN TARİHİ 2013'TÜR. Herhangi bir kopyalama, çalınma gibi durumlarda gerekli...