32●•

11.5K 380 30
                                    

Güven için bazen dokunuş yeterlidir.

Dokunuş... Cankat, elimi tuttuğu o gün bu sözünü ispatlamıştı. Bundan daha fazlasını dudaklarımız buluştuğunda hissettirdi. Onu hissetmek... Sanırım dediğimde parladığına şahit olduğum Siyah inciler, gözlerimde kaybolurken duygularımla ilk defa boğuşmadığım o an.

Sadece o ve ben.

Birde çantamda bizi ayırmak için çığıran Bon jovi. Bu anı kimsenin bozabileceğini düşünmemişken telefonum bana ihanet etti. Müzik kulağımıza dolduğunda halen alışamadığım sesle zıplamam bir oldu. Cankat kahkaha atarken ona dil çıkarmaktan son anda vazgeçip çantamdan telefonumu çıkardım. Arayan kişi ilk defa kaşlarımı meraktan çatmamı sağlarken telefonu açıp kulağıma götürdüm.

''Efendim anne.'' Cankat'ın elleri hala belimdeyken annemle konuşmak tuhaf hissetmemi sağlasada bu anı bozmamak adına geri çekilmedim.

''Yanında kim var Nehir? Sen böyle nazik konuşmazdın. Hem sesin neden titriyor?'' Annem bir anda şaşırmış sesiyle kulağımı işgal edince Cankat da annemin sesini duyma şerefine erişti. Yüzümü buruştururken dejavu anıma nefes verdim.

''Gayet normal konuşuyorum anne. Her zamanki halim.'' Son cümlemden sonra başımı eğip Cankat'a sevimli gülüşümü sunarken o da inanmıyormuş gibi kaşını kaldırdı. Keşke annem de sadece kaşını kaldırıp sesinden beni mahrum etseydi.

''Kızım normal konuşma şekli senin en nazik halin. Yani bana karşı öylesin. Hayırdır başına taş mı düştü?'' Yine hızlı ve merakla sorusunu yöneltirken Cankat kendini tutamayıp gülünce omuzuna vurup ondan ayrıldım. Annem bir yandan haklıydı çünkü gerçekten sesim titremişti. Tek sesim değil vücudum da titriyordu. Yine de Cankat'a belli etmemek adına normal olmaya çalışıyordum. Her ne kadar başaramasam da deniyorum. Ona kötü bakış yollarken anneme derin bir nefes verip isyan ettim.

''Aynı şeyi sana soracaktım anne. Hayırdır başına taş mı düştü bu saatte arıyorsun?'' Hem de kızın hayatının en önemli anını yaşarken. Ömürlük sakladığım sandığımı açtığım saniyeler... Vücudum alev alırken karşımda beni izleyen Cankat işimi hiç kolaylaştırmıyordu. Anneme kızıyormuş gibi konuşmam ise tam tersi işimi kolaylaştırmıştı çünkü titreyen sesimi fark etmedi.

''Teyzeni arıyorum ulaşamıyorum. Her gün aynı saatte arardım onu. Hem ne oldu küçük hanım işiniz mi vardı? Rahatsız mı ettim?'' İlk başta yeni hatırlamış ve telaşlı çıkan sesi sona doğru kızmaya yakın çıktı. Bu durumda onu yumuşatmazsam kabak benim başıma patlardı. Alt dudağımı dişimin arasına çekerken Cankat'a baktım.

Yüzünden gülümsemesini eksiltmeden elini cebine atıp sigara paketini çıkardı. Ben de yüzümden sinirli bakışı eksiltmeden onun sigarayı dudaklarına götürüşünü izledim. Dudaklarına sabitlediği sigarayla bakışlarını bana çevirdiğinde kalp ritmim yine tavan yapmak için depar atmaya başladı. Sol cebinden çakmağı çıkarırken ona arkamı döndüm. Hazır titrememi bastırmışken ona bakarak yeniden ortaya çıkaramazdım. En azından şu an bunu sağlamamalıydım.

Anneme bir cevap vermem lazımdı ama bu telaşla bir şey üretmek zordu. Tamam, dışarı çıkmama izin verirdi hem saat çok ilerlememişti ama teyzemin nerede olduğunu bilmemem problemdi. Sorun ise benimde o çatlağa ulaşamamamdı.

''Anne sana bir iyi bir kötü haberim var. Önce hangisini söylememi istersin?'' Sesimi sevimli tonda tutup en son bana atarlanmasını da es geçerek açıklamaya giriştim.

''Ne demek kötü haberim var? Ne oldu Nehir hemen söyle.'' Telaşla konuşurken nefes verdim.

''Sanırım kötü haberi seçtin.'' Cümlemi bitirdiğim gibi bağırdı.

Siyah İnciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin