-Cankat-
Sözlere inanmamam gerektiğini bana annem öğretmişti. Elini tutup beni bırakmaması için ağlayarak yalvardığımda "Ben hep yanındayım," dedikten saniyeler sonra bu hayata gözlerini yummuştu. İşte o an kelimelerin benim için değeri yok oldu. Gideceğini hissetmeme rağmen onun sözlerine inandığım için kendimden daha çok nefret etmemi sağlamıştı.
Bugün ise yeni varlığını öğrendiğim kardeşimin sözüne hissederek inandım. Kelimeleri anlamsız kılan ben, bugün 'Son' kelimesiyle sarsıldım. Aynı hisle de hastaneden nasıl çıktığımı anlamadan kendimi arabada evin yolunu tutarken buldum. Annemin odasının yandığını öğrendiğim evin yolunu... İçinde sözüne inandığım kardeşimin olduğuna emin olduğum evin yolunu...
Göz açıp kapanana kadar kendimi evin önünde bulduğumda arabadan inmem bir oldu. İtfaiye arabasının yolu kapattığı girişten başımı evin üst katına doğru şaşkınlık ve korkuyla çevirdim. Dumandan başka dışarıya ateşin izine dair görüntü yansımasa da kalbimin boğazımda atmasını sağladı.
Kaybetme korkusu... Bunu sevdiğim kadında yaşamıştım ama bu o değildi. Biraz daha farklı bir duygu çevremi sardı o an. Beni buraya kadar ne hissettiğimi anlamadan getiren o korku...
Şaşkınlığımı atmam saniyeler aldığında kapının önüne koşarak ilerlemeye çalışırken göremediğim polis şeridine takıldım. O an beni fark eden polis kaşlarını çatarak önüme yaklaştığında sadece ağzını oynatarak duyabildiğim 'İçeriye girmeyiniz' cümlesini umursamadan onu iterek hareket ettim. Kapıya yaklaşamadan biri önümü kestiğinde iri vücuduyla sarsılmamı sağladı.
"İçeriye giremezsiniz." Bağırarak anlamamı sağladığında polis olduğunu yeniden umursamadan omuzundan ittim.
"Çekil şuradan, benim evim burası." Nasıl bağırdığımın farkında olmadan yüzüne soluduğumda yeni bir engelim olmadan ilerleyecekken kolumdan tuttu.
"Ateşin tamamen sönmesine az kaldı zaten. Yine de tehlike altından çıkmadan sizin içeriye girmenize izin veremeyiz." Tepkime karşılık siniri yüzüne yansısa da sesine dikkat eder gibi konuştuğunda kolumu silkeledim.
"Çekil önümden." Tükürürcesine konuşurken kolumu yeniden tutmaya kalkıştığında yüzüne doğru yumruk savurdum. Hıncımı alamadığım an biri belimden tutarak geriye çekilmemi sağladı.
"Sakin ol oğlum. Polis lan o." Doruk kulağıma doğru bağırdığında bir anda çevremizi saran polislerde öfkeli şekilde üzerime doğru geldi.
"Burak içeride lan. Ne polisi?" Ondan kurtulmaya çalışırken polislerin önüne Nehir geçerek körleşmiş gözümde beliren tek renk oldu. Duraksamama yetecek kadar yaklaştığında yüzündeki endişeyi görmemi sağlayarak kollarımdan tuttu.
"Yalvarırım sakin ol Cankat. İçeriye girmeye çalışma." Elini yüzüme çıkararak az da olsa sakinleşmemi sağlasa da kendime hakim olamadım.
"Kardeşim içerde Nehir. Ben burada nasıl dururum?" Öfkeli halimin dışında sesimdeki ton bana cephe almış polislerin bile duraksamasını sağlarken Nehir ağzını açamadan bir itfaiyeci yanıma yaklaştı.
"Geldiğimizde içeride kimse yoktu. Yine de içeride kasten yangının çıktığına dair kanıt bulduk." Elindeki zippoyu yaklaştırdığında konuşmaya devam etti. "Bunun kime ait olduğunu biliyor musunuz?" Soruyu yönelttiği gibi yutkunduğumda gözlerimi çakmaktan çektim.
"İçeride kimse yok mu? Burak içeride değil mi yani?" Aynı soruyu heyecandan sorduğumda adam başını olumlu salladı.
"Yangın söndü sayılır. İçeride kimse yok." Kelimelere bu sefer inanmak istediğim andaydım. Yangın söndü diyen itfaiyeciye şu an boğazımı kavuran bu alevin nedenini sormak istedim. Hislerim yeniden bana kelimelere kanmamam gerektiğini savundu. Tek neden bu olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah İnci
Teen FictionBU KİTABI DAHA ÖNCE BAŞKA BİR PROFİLDE YAYINLAMIŞ VE GEÇEN SENE 5 MİLYONDAN FAZLA OKUNMA OLMASINA RAĞMEN KALDIRMIŞTIM. ŞİMDİ KENDİ ÖZEL PROFİLİMDE SİZLERE SUNUYORUM. İLK YAYIN TARİHİ 2013'TÜR. Herhangi bir kopyalama, çalınma gibi durumlarda gerekli...