Kızarmayla birlikte istemsiz yukarı kıvrılan bir ağızla ona baktığımda gülümseyerek karşılık verdi. Söylediklerine yeteri kadar tatmin olduğunu bu gülüşüyle anlayabiliyordum. O böyle anlamlı cümleler bana sunarken karşılık veremeyecek kadar heyecan yapmam benim hatam değildi. Bana bakması, benimle konuşması büyük bir lütufmuş gibi hissediyorum. Bunu sağlayan kendisiyken ona cevap veremeyeceğimi bildiğinden şaşkın ve bir o kadar kızarık bir Nehirle yetinip anca gülüyordu.
Yol boyu da bakışlarımı ondan kaçırmaya çalışıp camdan dışarı baktım. Ona doğru döndüğümde ise çarpık gülüşüyle beni karşılayıp ileriye doğru bakmaya devam etti. Plaj bizim eve yakın mesafede olduğundan sessiz diyaloğumuz arabayı park edene kadar sürdü.
Kemerimi çözüp kapıyı açtığımda aynı işlemi o da yapıp arabadan çıktı. Plaj çantamı koluma takıp arabadan indiğimde yanıma gelip elimi tuttu. Diğer elini çantama uzatıp kolumdan çıkardığından merakla suratına baktım. Bakışlarımı umursamayınca önüne geçip yürümesini engelledim.
"Ağır değil zaten ben taşırım," diye hemen itiraza geçsem de aynı şekilde umursamayıp çantayı omuzuna atarak yürümeye başladı. Daha bir şey dememe gerek yoktu çünkü elimden çekiştirip yürümemi sağlarken ne diyeceğimi yine umursayacağını zannetmiyorum. El mahkûm bakışlarımı ondan çekip denize doğru döndüm.
Ahmetle Damla önden giderken arkalarından Onur da onlara eşlik ediyordu. Denize iyice yaklaşırken sıkıntıyla yüzümü buluşturdum. Fena kalabalıktı ve çoğunluğu genç nüfusa aitti. İncecik vücuda sahip olmakla yetinmeyip bikiniyle daha da seksi olan hatunlarla dolu bir plaja ben sevgilimi getirmiştim. Tamam teknik olarak o beni getirmişti ama gitmemek gibi bir şıkkı elimle itmiştim. Hem de Cankat ben gitmezsem gitmeyeceğini söylemişken... Yüzümü buruşturup çaresizliğimle birlikte etrafı incelemeye devam ettim. Şezlonga yaklaştığımızda biri arkamdan gelip kolunu omuzuma attı.
"Aç kurt sessizce avlarını süzerken sıkıntıyla yüzünü buruşturdu. İçinden 'Acaba önce hangi kaşarı yemeliyim?' diye düşünürken ona yar... " Doruk kulağıma yaklaşıp eliyle etrafı göstererek konuştu. Cankat'ın elini bırakıp karnına yumruğumu geçirerek sözünü tamamlamasına izin vermedim.
Herkes Doruk'un sözlerine gülerken ben kaşlarımı çatarak nefes almasını bekledim. Omuzumdaki elini indirmek yerine daha çok beni kendine çekmek için kullandı.
"Sözümü kesmeseydin sana bir numaralı kaşarları gösterecektim. Böylelikle onları yiyerek Cankat'ı elinden kaçırma riskini azaltmış olacaktın." Kolunu boynuma daha çok sarıp kulağıma yaklaştı. "Ama şansını kaybettin."
Dudağımı büzüp üzgünmüş pozu verirken kolunu omuzumdan sertçe indirdim.
"Nasıl üzüldüm bilemezsin," diye onu dalgaya almama omuz silkerek karşılık verdi. Aslında şu listenin başını çekecek kızları öğrensem fena olmazdı. Belki yeme işini aktifleştirebilirdim. Yine de Doruk'un ağzına laf vermek pek akıllıca olmazdı.
"Uzaklaş buradan Doruk. Git bize bir şeyler al." Cankat elini arka cebine attığında Onur da bize yaklaştı.
"Evet fena acıktım. Şu Hasan abinin meşhur tostundan yaptırsana." Bir kolunu Doruk'un omuzuna attığında aynı hızla Doruk kolunu ittirdi.
"Hadi lan. Köleniz mi var burada?" diye söylendiğinde Cankat cebinden ne çıkaracaksa geri soktu.
"Yine bebek gibi sızlanıyorsun Doruk. Düş önüme o zaman. " Omuzlarından tutup ileriye doğru ittiğinde gitmeden önce bana doğru döndü. "İstediğin bir şey var mı?" dediğinde tam hayır diyecekken Doruk bize doğru hızla dönüp konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah İnci
Teen FictionBU KİTABI DAHA ÖNCE BAŞKA BİR PROFİLDE YAYINLAMIŞ VE GEÇEN SENE 5 MİLYONDAN FAZLA OKUNMA OLMASINA RAĞMEN KALDIRMIŞTIM. ŞİMDİ KENDİ ÖZEL PROFİLİMDE SİZLERE SUNUYORUM. İLK YAYIN TARİHİ 2013'TÜR. Herhangi bir kopyalama, çalınma gibi durumlarda gerekli...