67●•

6.2K 234 28
                                    

-Cankat-

Doğum günü gecesi...

"Kaçamazsın aç kurt. Hep kaşar yenmez. Birde görümce tadına bak. " Doruk elini buladığı pastayla Nehir'e doğru ilerlediğinde diğerleri de onlara eşlik edip üzerimize geldiler. Nehir arkama sığındığında dakikalar önce parçamı ona verdiğimi söyleyip boynunda yer edindiği kolyeyi avuçlayarak korumaya çalıştı. Onu öyle görmek bile dudağımın yukarı kıvrılmasıyla içimde bir yerin sızlamasını sağladı. Onu bulduğum ve sahip olduğum için çok şanslıydım. O an tek düşündüğüm buydu. Birkaç aydır beni kavuran o duyguda bu yöndeydi.

Zilin çalmasıyla gözlerimi Nehir'in üstünden çekip kapıya doğru ilerleyen Cansu'yla Berke'ye doğru döndüm. Çiçekçinin koca bir buketi kucağına vermesiyle yüzünde şaşırma olan Cansu, kaşlarımı çatmamı sağladı. Bu buketin altında saklı pis koku burnuma dolduğunda kapıyı kapatıp yanımıza doğru geldi. O anda Doruk fırsat bilip Nehir'in yüzüne pasta sürmek için yaklaştığında elini itip uzaklaştırdım. Ergen takıldığı yetmiyormuş gibi bir de kızgın surat yaparak Nehir'e bakmaya devam ettiğinde sallamadım.

"Kimden geldi Cansu?" Sesim olması gerekenden sert çıkarken Nehir'in bakışını üzerimde hissettim. Cansu merakla ilgilendiği buketi gizliden koklarken umurunda değilmiş gibi omuz silkmesi kaşlarımı iyice çatmamı sağladı. Onun yerine bir an bile yerinde durmayan Berk cevapladı.

"İsimsiz biriymiş." Rahat şekilde bir elini cebine atıp diğer eliyle her yerini kaplamak için- gerçek anlamda her yerini- can attığı piercingiyle uğraştı. O esnada Cansu buketin içinden beyaz bir zarf çıkardığında o koku buram buram burnuma doldu ve kast katı kesildim. Pis kokunun nedeni ortaya çıkmıştı. Neden her an kötü bir şeyler olacakmış gibi hissetmemin nedeni de.

"Gizli bir hayranın mı var güzellik?" Doruk elindeki kremaları yalamaktan anca başını kaldırıp Cansu'nun elinde duran tehlike çanını fark ettiğinde kaşlarını çatarak bana doğru döndü. O da kokuyu şimdi almıştı. Burnunun pislikten sızladığı, elinin yumruk olmasından anlaşılıyordu. Cansu bizim duraklamamızdan istifade zarfı açtı. İçinden mavi bir patik çıkardığında sinirden sıktığım dişlerimi şaşırmaktan azda olsa düzleşmesine müsaade ettim.

"Patik mi? Kim böyle bir hediye yollar ki?" Herkesin merak ettiği soruyu Damla şaşırdığını belli ederek sorduğunda Kaan, Cansu'nun önüne ilerledi. Benim sinirden kasıldığımı anlamış olacak ki sormam gereken soruyu yöneltti.

"Zarfın içinde başka bir şey var mı?" dediğinde Cansu'nun anlamsızlıktan kırışmış olan alnı düzleşip elindeki buketi koltuğun üzerine koydu. Tam zarfın içine bakmak için elini kaldırmıştı ki mantıklı davranmaya başlayıp hızla önüne ilerledim. Elinden zarfı koparırcasına çekerken şaşırdığı okyanus mavisi gözlerinde belli oldu. O an umursadığım tek şey elimde beni öfkeden deli edecek olan zarftı. Arkasını çevirip beklediğim ismi gördüğümde burnumdan soludum. O an yaptığım en büyük aptallık ise zarfın içinden kağıdı çıkarıp içimden okumak oldu. Bunlar gibi birçok zarfı sakladığım ailemin yanında...

Diğer yarım,

Bunun anlamını şu an çözemesende sen kesinlikle diğer yarımsın, lafta değil. İkimizin de doğum günü kutlu olsun. Umarım hediyemi beğenirsin. Yakında görüşeceğiz. Abine selam söylemeyi unutma, lütfen. Ah, pardon abimize demeliydim.

Toygar

Kaşlarım her kelimede çatılırken anlamsız gelen cümleler kafamı karıştırmaya yetti. Ne demeye çalışmıştı? Abi, abimiz, diğer yarım... Bariz oyun oynuyordu. Benim üzerimden tehditlerin yürümeyeceğini anladığında Cansu' ya yönelmişti. Nehirle beni ayıracak komplo bile kuramadığından yörüngesini Cansu seçmişti. İşte şimdi daha çok yanılıyordu. Onun adını bile duymasına müsaade edeceğime inanacak kadar kafasını yemiş olmalı. Cansu elimdeki kağıda doğru uzanmaya çalıştığında avucumun içinde kıvırıp elimi çektim.

Siyah İnciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin