Siyah inciler gözlerime daha anlamlı bakarken kenara kaldırdığım titremeyi önüme koyup giymemi sağladı. Her öpücükten önce bu duygu patlamasını yaşayacaksam yakında on sekiz yaşında kalp krizinden vefat eden ender insanlardan biri olurum. Ferhat'a dağı deldiren aşk bende de içimdeki organları yontmaya başladı.
Ben içimde volkanları patlatırken bir anda aramıza giren sesle hipnozdan yeni uyanmışım gibi şaşkınlıkla gözlerimi kırpıp Cankat'ın cebine baktım. Belimdeki elleri gevşerken nefesini suratımda hissettiğimde gözlerimi yüzüne doğru çıkardım. Çatılmış kaşlar ve baygın gözler benim sakinleşen kalbime nazaran bu durumdan pek memnun gözükmüyordu. Bir elini belimden çekip cebine attığında telefondaki kimse rahatça konuşması için geri çekildim. Belimdeki eli sertleşirken daha ileri gitmeme izin vermedi.
''Bir dahakine hatırlat; yan yanayken telefonları kapatalım.'' Göz kırptığında dudağımın kıvrılmasına izin verdim. Aramıza böyle anlarda bir şey girmesinden bıkmış gibiydi. Bu konuda ben onun kadar mutsuz değilim. En azından kalp krizinden ölmememi sağlıyordu bu engeller. Tabii şu an Cankat'ın klasik telefon sesiyle yırtsak da Bon jovi daha bir korku sendromuydu.
Gülümseyen suratı telefonun ekranına bakmasıyla ciddileşerek dudağı tek çizgi oldu. Bekletmeden telefonu açıp kulağına götürdüğünde merakla suratına baktım.
''Ne var Berk?''
Berk? Daha bugün tanıştığım çocuğu bile unutacak zaman geçmemişti ama insan dakikalar içinde günlere sığmayacak olaylar yaşayınca işte böyle beyni sulanırdı. Cankat'ın kuzeninin suratını gözümün önünde şekillendirmeye çalışırken derin bir nefes verdi.
''Gelemem oğlum git kendini taşıtacak birini bul ya da kimin evindeysen sız. Yarın uyandığında evin yolunu bulursun.'' Cankat'ın önerilerine anlam veremesem de göz devirmekten kendimi alamadım. Berk ne dediyse derin bir nefes verip sabır diler gibi gözlerini tavana dikti. Telefonu kulağından yavaşça indirirken aynı hızla benim kaşım merakla havalandı.
''Bir sorun mu var?'' Başını bana doğru yan eğerken gözlerime baktı.
''Sorun olmadan bir saatimiz geçti mi?'' Dalga geçmekten çok gerçekten merak ediyormuş gibi gözlerini kıstığında gülerek başımı olumsuz anlamda salladım.
''Hayır. Bu seferki neymiş?'' Gülümsemem solup ağzım tek çizgi olurken telefonu cebine soktuktan sonra elini tekrar belime koydu.
''Bu seferki bir klasik Berk vakası. Gerçi genelde o beni aramazdı ben onu bulurdum. Şimdi arama cesareti gösterebilmiş.'' Yüzünü buruştururken üstüne gittim.
''Klasik?'' dediğimde yüzüme doğru yaklaştı.
''Bana alışman gerçekten zaman alacak Sakar kız. Çevrem pek normal değil. Ayıkken bile normal olmayan birine kesinlikle içki yasaklanmalı.'' Başını salladığında kahkaha attım.
''Bunu teyzeme de söylesen iyi olur.'' Yüz hatları gevşeyip gülümsediğinde ona daha sakin bir gülüş sunup hayranlıkla baktım.
''Onu sana bırakıyorum, en azından sana uyuma fırsatı verecek kadar anlayışlı. Berk ise sarhoş olduğunda uyumak yerine, görmek istemeyeceğin şeyler yapar.''
Gözleri duruşuna nazaran baygın bakarken bunun uykudan değil de yorgunluktan olduğunu anlamak zor değildi. Aynı benim vücudumdaki enerji gibi. Onunlayken elektriği sonuna kadar tüketiyordum ama o gidince eminim başımı yastığa koyduğum gibi ölüm uykusuna yatacaktım. Hatta bugün yaşananları düşünerek uyumayacak pozisyonda bile olamayacak kadar yorgunum. Bedenden çok ruhun yorulmasının bedeli bu olsa gerek. Yine de sözlerinden sonra şaşkınlıktan gözlerimi açarak karşılık verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah İnci
Novela JuvenilBU KİTABI DAHA ÖNCE BAŞKA BİR PROFİLDE YAYINLAMIŞ VE GEÇEN SENE 5 MİLYONDAN FAZLA OKUNMA OLMASINA RAĞMEN KALDIRMIŞTIM. ŞİMDİ KENDİ ÖZEL PROFİLİMDE SİZLERE SUNUYORUM. İLK YAYIN TARİHİ 2013'TÜR. Herhangi bir kopyalama, çalınma gibi durumlarda gerekli...