12●•

13.4K 593 45
                                    

28.09.2013 -Olaydan 1 hafta sonra-

''Nehir bunun cevabını ne yaptın? Bence A.'' Elinde soru kitapçığıyla önümde dikilen Sena'ya gözlerimi devirdim.

''Beynimi daha iki dakika evvel sınav masasında bıraktım tatlım. Üzgünüm error veriyor.''

Parmağımı kafama götürüp vurduğumda göz devirme sırası ondaydı. Elimdeki kitapçığı çantama koyup omuz silktim. Nasıl olsa yarın cevapları elime gelirdi şimdiden muhabbet yapmanın mantığını bir türlü çözemedim. Hem biz mezuna kalan insanlarız. Sena, bilgisayar mühendisliğini tutturup İstanbul da değil diye bir senesini daha göze alan biri. Gerçi bu sene daha fazla kasması normaldi. Daha çok endişe ve stresle baş etmek zorundaydık. Ama daha sınıf belirleme sınavında bile beni boğacağını düşünmezdim.

Burçin önümdeki Sena'yı umursamadan koluma girip çekiştirmeye başladı. ''Nehir, alışverişe gidiyoruz değil mi?'' diyerek kulağımın dibinde bağırdı.

Aklınızda kelimeleri yayarak konuşan birini canlandırın evet, işte o kişi Burçin. Ve ne yazık ki benim muhatap olmak zorunda kaldığım kişi. Lisede aynı okuldaydık aynı dershane de olacağımızı duyunca direk yanıma geldi. Damla'yla da arkadaştı ama ona bu kadar yanaşacak yüzü yoktu. Damla kızın yüzüne karşı zamanında ''Yapmacıksın," diyerek terslemişti. Ama ben kimseye karşı bariyer çekemiyorum ne yazık ki. Ne yazık ki diyorum çünkü bu da yapıştı mı tam yapışıyordu.

''Olmaz Burçin, işim var.'' Kolundan çıkmaya çalışıp hızlı adımlar atarken Sena da yanımda yürüdü. Burçin'in topuklu kısa botlarıyla bize yetişmesi çok sürmedi.

''Ne işi ya? Daha demin sınavdan çıktık ve başım şişti. Gel dağıtalım kafamızı işte.''

Sesi daha da incelince yüzümü buruşturdum. Sena'nın elindeki kitapçığı alıp Burçin'in suratına tuttum.

''Kızım bir sene daha hazırlanıyoruz. Şimdiden sıkı tutmak lazım. Ders çalış, ders,'' dedim kelimeyi basķılayarak.

Bir sene daha hazırlanmam tabii ki eğlenmeme engel değildi. Ben ikisini de bir arada gayet iyi yürütüyordum. Hele ders çalış diye öğüt verecek bir insan hiç değilimdir. Ama bu kız mevzu bahis olunca kesinlikle dersim en önemli şeydi. Burçin kusuyormuş gibi parmağını ağzına götürürken Sena da daha deminki sözlerime karşı kaşlarını kaldırarak suratıma baktı.

''Tamam Sena, göster soruyu.'' Sözümün altında kalmaktansa el mahkum soruyu çözerim daha iyiydi. Kitapçığı elime aldığımda matematikte beşinci soruyu gösterdi. Ah ne güzel yol ortasında inek lakabını hak edecek şekilde test çözüyordum. Damla Hanımsa sevgilisiyle gezerek beni yalnız bırakmıştı. Neyse gönlümdeki tek tesellim sevenlerin kavuşmasıydı. Kendimde de işe yarasaydı bari.

Cankatla son görüşmemizden beri etrafımdaki her şeyde o vardı. Onu, siyah incileri, laf attığında kıvrılan dudaklarını, sinirlendiğinde çatılan kaşları her şeyiyle yanımdaydı. İki gün bir insanı bu kadar etkiler miydi? Bu soruyu kendime hep sorarken Damla da başımın etini yemişti. Ona göre ben aşık olmuştum. Daha önce yaşamadığım için bu düşünceyi kavramam kesinlikle zor bir durumdu. Bana göre sadece bir hoşlanmaydı. Ki öyle olsam bile karşılıklı olmadığı ortadaydı. Hadi ama ben onu görmek için can atarken o ceketini istemek için bile beni bulmadı. Evet, hala ceketi ile atkısı evimde ve güvende. Şapkası mı? O şu an kafamda olabilir. Kesinlikle bu yaşadığım hoşlanmaydı (!)

''Sizin beyniniz sulanmış. Kızım biraz eğlenin sanki tıp kazanacaksınız.'' Burçin söylenerek yanımızda durunca sinirle gözlerimi diktim.

''Belki kazanacağım, belki hedefim bu ne biliyorsun ki?'' Ağzını bir metre açıp yüzüme baktı.

''Kızım sen mühendisliği tutturup öğretmen olmak için bir seneni veren kişisin. Bu sene çalışmasan da üniversiten hazır.'' Sonra Senaya dönüp başını salladı. ''Hele sen tam bir salaksın.'' Sena sinirlense de sessiz bir kız olduğundan sesini çıkarmadı. Onun yerine ben ağzımı açtım.

Siyah İnciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin