"Ne işin var burada?" Ağzımdan çıkan ilk soru sinirimle birleşip ciddileşirken benim tersime kahkaha attı. Elini açıp denizi gösterdi.
"Denizde yüzmeye geldim. Senin başka bir amacın mı vardı yoksa?" Benimle dalga geçmesi onu görmemle bile oluşan öfkeyi ikiye katlamaya yetti.
"Şezlongu yüzmek için mi kullanıyorsun?" Gözümle oturduğu yeri gösterdiğimde gülümsermiş gibi yaptı. Saçını geriye atıp kazan kadar olan göğsünü ortaya çıkardı. Şezlongun bir ucunda olsada kendisinden önce neredeyse göğsü bana ulaşıyordu. Her hareketi bile onu şu an öldürmen için sebepken gülmemekle akıllılık etti.
"Aslında haklısın. Seninle konuşmak için buradayım." Dudağını öne çıkarıp büzdüğünde sinir bozukluğundan gülümseyip başımı oynattım.
"Hadi canım," diye onu dalgaya almamı umursamayıp başıyla onayladı.
"Evet. Dünkü kavgayı farkındaysan hiç kimse konuşmuyor. Daha doğrusu konuşamıyor." Son cümleyi ağzında gevelerken yine ciddileşip kaşlarımı kaldırdım.
"Ee o kavga istediğin etki uyandırmadı yenisini çıkarmaya mı geldin?" Bunu ne kadar ciddi sorsam da içimden hayret etmiştim. Çünkü böyle bir şeyi düşünmezdim. Benim için kavga dünkü sinir patlamamla sınırlıydı. O an ona ne yapsam yeriydi. Cankat'ı sahiplenecek ve bana onlara bile söylenmesine yakıştırmadığım kelimeyi kullanacak kadar aklını yitirmişti. Onlara bile dediğime göre kabullenişim Doruk'un son cümlesiyle ortadaydı.
Benim tepkime karşı bir anda telaşla yerinden zıplayıp elini salladı. Bu göğsünü ağzına kadar çıkarıp şezlonga buluşturacak kadar sekmesini sağladı.
"Hayır tabii ki de. Ben yeteri kadar dün rezil oldum. Ayrıca dünkü görüntülerin ortada olmama ve buradaki herkesin ses çıkaramama nedeni de Cankat. Bir daha hata yaparsam bu benim için iyi olmaz. Tokadı bile sineye çektim düşün." Kaşını kaldırıp kendini savunurken nedensiz yere içimde bir rahatlama oldu. Onun sakin olduğuna güvendiğimden değil. Sakin olma sebebinin Cankat olmasından. Ona güvenim adını duymamla bile artacak kadar içimde yer edinmişti.
Yüzümde içimdeki öfkeye rağmen sebepsiz sırıtma oluşurken başımı sallayıp gizlemeye çalıştım.
"Bunu mu demeye geldin? Karşımda durarak pekte nasibini almışa benzemiyorsun?" Tam gaz yüklenen güven ona daha çok diklenmemi sağlarken bu onun göz devirmesine neden oldu. Başını çevirip nefes verdiğinde tekrar bana dönüp gülümsedi. Bunun yapmacık olduğunu anlamak için onu yıllarca tanımama gerek yoktu. Kadının her yerinden sahtelik akıyordu.
"Dediğim gibi amacım sana bulaşmak ya da Cankat'ı elde etmeye çalışmak değil. Madem siz sevgilisiniz sana küçük bir uyarıda bulunmak istedim. Be... "
Kanın vücudumda hareketlendiğini hissetmemi sağlayan varlık daha çok konuştuğunda dayanamayıp ayağa kalktım. Şezlongun diğer ucunda oturduğu için benim ayaklanmamla neredeyse yeri boyluyordu. Normal zamanda buna anırarak gülerdim ama dün geceki fotoğraf gözümde canlanırken yeni bir sinir komasına girmem bir oldu. Resmen bana dünü hatırlatıp uyarıda bulunacağını sanıyordu. Sinirim saçlarımdan çıkıp ateş atacak kadar köpürdüğünde kendini toplayıp karşıma dikildi.
"Sabahki olayı bana diyorsan eğer sakın..."
"Sabahki olay mı? Ben Begüm'den bahsedecektim." Sözümü bölüp yüzünü buruşturduğunda bir anlık duraksadım. Yoksa üzerine doğru yürürken ikinci bir kavga mevzusunun mimarı olmaktan gurur duyardım. Begüm kelimesi içimdeki siniri farklı şekilde yoğurup önüme sundu. Diğer şey ise Duygu'nun sabahki fotoğraftan haberi olmadığına bir anlık inanmamdı. Bana fotoğrafı onun gönderdiğine inanmışken şu an yüzünde olan bu sahte olduğunu düşünmediğim şaşırma ifadesi kafamı karıştırmaya yetti. Bundan daha önce beynimde çakan şimşeğin sebebi ise Begüm'dü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah İnci
Novela JuvenilBU KİTABI DAHA ÖNCE BAŞKA BİR PROFİLDE YAYINLAMIŞ VE GEÇEN SENE 5 MİLYONDAN FAZLA OKUNMA OLMASINA RAĞMEN KALDIRMIŞTIM. ŞİMDİ KENDİ ÖZEL PROFİLİMDE SİZLERE SUNUYORUM. İLK YAYIN TARİHİ 2013'TÜR. Herhangi bir kopyalama, çalınma gibi durumlarda gerekli...