Eski zamanlarda insanlar kölelere sahipti. Kendilerinden farklı ve güçsüz insanları kendi menfaatleri için kullanıp, karınlarını bile tam olarak doyurmazlardı. Kuşaklar önce kölelik kaldırılmıştı ama sadece fiziksel kölelikti kaldırılan.
İnsanlar şimdilerde paranın, şehvetlerinin, oburluklarının köleleri olmuşlardı. Ama farkında olmadan başka bir şekilde köleydiler...
21. Yüzyılın başlarında zengin insanlarla fakir insanlar arasındaki statü farkı iyice açılmıştı. Zenginler daha da zenginleşip vergi kaçırarak göbek büyütürken, fakir insanlar yiyecek bir lokma için mücadele ediyorlardı.
Kenar mahalledeki aşevi...
"Bugünde tek öğün veriyorsunuz" dedi açlıktan gözü dönmüş bir adam. "Bunu bulduğun için şanslısın" dedi yemek dağıtan kişi. Haklıydı, bazı günler o tek öğün bile çıkmıyordu. Sefalet içinde yüzen insanlar hevesle sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlardı. Bir öğün bile olsa yemek bulabilmek birçoğu için altın değerindeydi.
Birden gözler kapıya yöneldi. Onlarca aç göz, kapıdan giren ve ortama uymayan kıyafetler giymiş kişinin adımlarını takip ediyordu. Pahalı giysilerinin ve ayakkabılarının, aç insanların gözünde nefret uyandırdığını fark etmeden ağır adımlarla odanın ortasına doğru yürüdü. Odanın ortasına vardığında gözlerini kapadı ve kımıldamadan durdu.
Birkaç saniye hiçbir şey olmadı. Yavaş yavaş bazı insanlar sıradan çıkarak, odanın ortasına doğru yürümeye başladı. Bazıları ise elindeki kaşıkları ve bitmemiş yemeklerini masada bırakarak odanın ortasına yürüyenlere katıldı.
Pahalı ayakkabılar kapıya yöneldi, açık kapıdan çıkarken arkasına bakma ihtiyacı hissetmemişti. Ama bir şekilde arkasından bir grup insanın daha çıkarak kendisini izleyeceğini biliyordu. Sanki lokomotifin arkasındaki vagonlar gibi tek sıra halinde hareket eden grup, öndeki adamın yürüyüşüne ayak uydurmuştu.
Arkasındaki grubu nehre doğru götürüyordu. Dışarıdan bu grubu görenlerin hiçbir şey olmamış gibi işlerine ve yollarına devam etmeleri olayı daha da garip kılıyordu. Daha sonra ifadeleri alınırken neden tepki vermediklerine dair hiçbir fikirleri olmadığını söyleyeceklerdi.
Pahalı kıyafetlerin sahibinin bir adı vardı. Bu adı kendisi takmıştı. Ailesinin taktığı komik ismin kendisini yansıtmadığını düşünüyordu ve kendisine MASHER denmesi istiyordu.
MASHER birkaç anlama geliyordu. Kadın avcısı, hovarda ve ezici. İsimdeki çok anlamlılığın kendisine yakıştığını düşünüyordu.
Yakışıklı yüzüne yakışan keskin çene hattı ve buz mavisi gözleri ile kadınların ilgisini çekmekten yorulmuştu. Kadınları elde etmenin bir çok yolu vardı onun için. Yakışıklı olmasaydı bile gücünü kullanıp istediği kadına sahip olabilirdi. Ukala görüntüsünün altında nefret dolu bir kalbi olduğunu ise hiç kimse fark etmemişti.
Aşevinden bu yana kendini takip eden adamlarla birlikte nehrin kenarına gelmişti. Taştan yapılmış yürüyüş yolunun üzerine gelince durdu. Arkasındaki adamlar da durdular.
Yapacağı şeyi düşündüğünde vicdanının sızlamadığını, aksine içinde açıklayamadığı bir heyecan olduğunu fark etti. Düşüncelerini adamların zihinlerine itti. Adamlar ağır adımlarla nehire doğru ilerlemeye başladılar. Ön sıradaki adam ayağını boşluğa basıp nehre düşecekken bir anda duruverdi.
Masher bir gariplik olduğunu anlayıp adamın zihnine girdi ve O'nu gördü. En çok nefret ettiği insan; Peter.
Arkasını döndüğünde kendisine dik dik bakan siyah gözleri gördü. Üstteki sokak lambasından gelen ışık Peter'in yüz hatlarını sert ve kararlı gösteriyordu. Masher bu görüntüden korkmak yerine gülümsedi. Bu sevinçten kaynaklanan bir gülümseme yerine avının ayağına geldiğini gören bir avcının gülümsemesiydi.
"Peter, uzun zaman oldu görüşmeyeli" dedi Masher. Bir yandan da Peter'in zihnine girmeye çalışıyordu.
"Antony, bu insanları bırak gitsinler" dedi Peter gözleri kısılmış bir halde. "Bunu aramızda halledelim.
"Zavallı köleleri düşünmen ne hoş. Bence kendini düşünsen iyi edersin. Ayrıca benim adım Masher bunu asla unutma"
Peter bir yandan Masher'in zihnine girmesine engel olurken öte yandan sefil insanları nehirden uzaklaştırmaya çalışıyordu.
"Vazgeç Peter, sen benim dengim değilsin" dedikten sonra bunu ispatlarcasına adamların nehre atlaması için yürümelerini emretti. Ama adamlar yerlerinden kımıldamıyorlardı.
"Ben eskiden tanıdığın o aciz genç değilim Antony" dedi Peter. Antony derken özellikle ismi vurgulamıştı. Amacı Masher'ı sinirlendirip kontrolünü kaybettirmekti. Masher'in zihin kavgası yerine yumruklarını sıkıp üzerine doğru yürümesinden başardığını anlamıştı.
İlk yumruktan kolayca sıyrıldı, çünkü Masher kontrolsüz bir şekilde savurmuştu. Peter karşılık vermek yerine hazır Masher'ın dikkati dağılmışken adamların zihinlerine geldikleri yere dönmeleri fikrini itti.
İkinci yumruktan kaçmak yerine midesine doğru gelen yumruğu kabullendi. Böylelikle Masher adamları düşünmek yerine dikkatini kendi üzerinde tutmaya devam edecekti. Düşündüğü gibi yumruğu yerini bulan adamın sevinçle gözleri parladı.
"Bu günün gelmesini uzun zamandır bekliyordum Peter" gözleri nefretini gösteriyordu. Adamların uzaklaştığını fark etti ama önemsemedi. Nasıl olsa bu sefil dünyada kölelerden çok vardı.
Peter iki büklüm midesini tutarken alttan Masher'in çenesine bir aparkat yerleştirdi. Masher beklemediği yumruğu yiyince sırtüstü yere serildi. Çenesini ovuşturarak "Kendini fazlasıyla geliştirmişsin, gene karşılaşacağız" dedi ve ayağa kalkıp uzaklaşmaya başladı.
Peter giden adamın arkasından bakarak "bir gün gene karşılaşacağız KARDEŞİM" dedi.
-DEVAM EDECEK-
Y.N: Bölümü beğendiyseniz oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.
Soru 1: Sizce gerçekten böyle zihinlere hükmeden insanlar olabilir mi?
Kelime sayısı: 713
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihin Efendileri (SY) (Düzenleniyor)
Science Fiction70 bölüm olarak final yapan kitap yeni bir kurgu ile baştan yazılıyor. Duyurudan sonraki yeni eklenen bölümler # işareti ile belirtilecektir. İki kardeş, bir hacker ve harika bir kız. Tümünün ortak özelliği zihinlere hükmedebiliyor olmaları. Kendi...